Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kış kışlığını yapıyor işte.Karadakini çok yaşadık ama havada sert kışa ilk kez rastladık.Havada kış karadakine pek benzemiyor.Hele uçağın içindeyseniz,Allah’a emanet olmaktan başka yapacağınız bir şey yok. Kıbrıs’tan dönerken,yaşamla ölüm arasında defalarca gidip geldik.Ercan Havaalanı'ndan 162 kişiyle birlikte kalktığımız dev uçak,İzmir semalarında fırtınanın etkisiyle oradan oraya savrulup durdu.Pazar gecesi havada tam bir can pazarı yaşandı anlayacağınız. Uçakta tatilden dönen öğrenciler,terhis olan askerler,hafta sonunu otellerde geçiren aileler,tedaviye gelen yaşlı hastalar vardı.Hepsi evlerine ve sevdiklerine kavuşma heyecanıyla bindikleri uçakta,belki de hayatlarının en büyük korkusunu yaşadılar.Bulutların arasında düşe kalka ilerlemeye çalışırken,kemerleri sıkı sıkıya bağlı yolcular çığlıklar atıyor,ağlayan ve bayılanları yatıştırmak oldukça zorlaşıyordu. Uçağımız hava boşluğunda aniden irtifa kaybederken,’’Anne…Anneciğim’’ çığlıkları,moralini bozmamaya çalışan diğer yolcuları da paniğe düşürüyordu.Salavat getirenler,dua edenler,helalleşenler birbirlerine sarılıyor,birlikte ağlıyorlardı.Hostesler yerlerinden kalkamıyor,uçağın emniyetini ve yolcuların hayatını korumaya çalışan pilotlar,bu durumda herhangi bir açıklama yapamıyorlardı. Yan koltuğumuzda ayılıp bayılan bir hanım yolcuyu yatıştırmak,çevremdekilere korkmamalarını ve sakin olmalarını tembihlemek görevi bana düştü.Bu arada telefonlarını açmaya ve yakınlarıyla vedalaşmaya çalışanlara da mani olmaya gayret sarfettim.Havada kullanılmak istenen cep telefonları,uçağın tüm sistemlerini kilitliyor ve faciaya davetiye çıkarıyordu.Sonradan tanıştığım sivil bir subay da,hem bu tehlikeye dikkati çekiyor,hem de uçağın arka kısmındaki yolculara moral vermeye çalışıyordu. Ölüme çeyrek kala sakin olabilmek,kolay bir iş değil.Bu durumda can korkusu ön plana çıkıyor,sevdiklerini bir daha görememek ihtimali arkadan geliyordu.Diyeceksiniz ki,bu hükme nasıl vardın?Kurtuluş sonrası 15’e yakın yolcuyla yaptığım anketten çıkardım sonucu.Hepsi önce ölmekten korkmuşlar,sevdiklerini sonradan hatırlamışlardı.Bir de panikleyen yolcuların tamamının ‘’Anne…Anneciğim’’diye bağrışmaları dikkatimi çekti.Babasını hatırlayan kimse çıkmayınca yadırgadım doğrusu.. İzmir üzerindeki ölümle tokalaşma serüveni tam bir saat sürdü.Tecrübeli pilotumuz, piste yaklaşmayı bir kez daha denedikten sonra levyeye asıldı ve uçağın burnunu havaya kaldırarak,rotamızı Dalaman Havaalanı'na doğru çevirdi. Hemen arkasından da gerekli açıklamaları yaptı.. -Sayın yolcularımız,çetin hava şartları sizleri hayli korkuttu.Şimdi emniyet içinde Dalaman’a uçuyoruz.Orada havanın yatışmasını bekleyeceğiz.Düzelirse tekrar İzmir’e inmeyi deneyeceğiz… Alkışlarla karşılanan bu anonstan sonra hostesler, nihayet sallanması hafifleyen uçakta zorlukla ayağa kalkarak,heyecanlanan yolculara su dağıtmaya başladılar.Kalbi zorlanan iki yolcuya da,uçakta bulunan sivil bir askeri doktor müdahele etti.İşler yoluna girmeye,moraller de buna paralel olarak düzelmeye başlamıştı.Ama yine de herkes Dalaman’a inişi bekliyor ve iner inmez de uçağı terk etmenin hesabını yapıyordu. Yarım saatlik uçuştan sonra,sağ salim Dalaman’a inebildik.İnişten sonraki tezahürati bir görmeliydiniz.Uzatmalarda atılan gollerden sonraki sevinci yaşıyorduk adeta.Üniversite gençleri Beşiktaş’ın Çarşı ekibine taş çıkartıyor,’’Kaptan baba çok yaşa’’diye ortalığı inletiyordu.Uçağımız sevinç gösterileri arasında aprona yanaştı.Yolcular kapıya yığılmış,bir an önce inmek için sabırsızlanıyorlardı.Ne var ki,Havaalanı yetkilileri bu sürpriz inişe hazırlıklı değildi.Konuşmalar,görüşmeler tam 20 dakika sürdü.Bu sırada bazı yolcular telefonlarını açmışlar,bazıları da sigaralarını yakmışlardı.Bu bilinçsiz hareketler tartışmaları yoğunlaştırsa da,güçlükle önlenebildi. Havaalanı yetkilileriyle pilotlarımız anlaştıktan sonra,yolcular birbirlerini çiğneyerek kendilerini dışarıya attılar.Çoğu valizlerini almak ve İzmir’e karayoluyla ulaşmak istiyorlardı.Bir gürültü patırtı da burada koptu.Pasaport polisi ve gümrükçü yoktu.Haklı olarak gerekli muamele yapılmadan kimseyi bırakmak istemiyorlardı.Neyse bu sorun da çözüldü ve iş tatlıya bağlandı. Yaşadığımız tehlikenin en çarpıcı ölçüsü,120 yolcunun uçağı Dalaman’da terk etmesiydi.Bunlardan çoğunun hayatta bir daha uçağa binmeyeceklerine kalıbımı basarım.Geriye kalan kaderci ve komando yürekli 40 yolcu,pilotlarla birlikte havanın yatışmasını bir saat bekledikten sonra,sabrın mükafatını görerek aynı uçakla İzmir’e uçtular ve bu kere salimen inerek, hepsi ailelerine ve sevdiklerine kavuştular. Ercan Havaalanı'nda başlayan,İzmir semalarında devam eden,Dalaman’a uzayan ve nihayet tekrar İzmir’de sonuçlanan 6 saatlik bir maceranın hikayesi de böylece noktalanmış oldu.'Karadaki kış mı,yoksa havadaki mi zor?' diye sorsanız,kışın kötü hava şartlarında uçağa binmeyin cevabını veririm.Eğer binerseniz,kadere inanmanızı ve Allah’a teslim olmaktan başka bir şey düşünmemenizi öneririm.

        canpulak@haberturk.com

        Diğer Yazılar