Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sevdiğimizin iyiliğini düşünüyor muyuz?

        Basit bir soru, cevabı da aynı basitlikte bir yalan. Yalan diyorum, çünkü; hepimiz sevdiğimiz için iyi olanın bizde saklı olduğunu düşünüyoruz. Peki ya merhem bu sefer bizde değilse? Tıpkı “The Danish Girl” de olduğu gibi.

        Kocamın içinde bir kadın yaşıyor olsa ben ne yapardım?

        Aşık olduğum, evlendiğim adam içten içe bir kadın olduğunu hissediyor. Büyük ihtimalle olayın nedeniyle uğraşmaktan, kendimde cevabı aramaktan çözüme odaklanamazdım. Kocamın gün geçtikçe bir kadına dönüşmemesi için var gücümle savaşırdım! Onun iyiliğine derken aslında kendi menfaatime bu savaşı verirdim. O benim kocam, erkek olarak kalmalı diye düşünürdüm. Kocamın isteklerini, hissettiklerini muhtemelen göremezdim bile. İşte böyle düşünürken de gerçek sevgi bu mu diye sormamı sağladı “The Danish Girl”. Birçoğumuz için birini seviyor olmak, onda hak sahibi olduğumuz anlamına geliyor. Oysa sırf biz seviyoruz diye, onu özel kılan niteliklerinden vazgeçmesini bekleyemeyiz.

        Filmden çıkardığım bir diğer soru da Gerda Wegener gibi yapabilir miydim?

        Kabul edelim, hayat bazen korkunç bir kabus haline gelebiliyor. Nasıl başa çıkacağımız ne yazık ki bir kılavuzda da yazmıyor. Evet, gerçekten birini sevdiğinde, bırakmıyorsun ve belki de bırakmamak da gerekiyor. Bu illa onun yanından ayrılmamak anlamına gelmiyor. Sevdiğinin mutlu olduğunu görmek için özgür bırakıyorsun; her ne kadar onun mutluluğu senin canını acıtsa da yeri geliyor bile isteye yapıyorsun bunu. Tıpkı Gerda Wegener gibi… Mutsuz bir evlilik yerine ikimize de şans vermeyi düşünebilirim. Kocamın kadın olması arkadaş kalamayacağımız anlamına gelmez. Sevgimizin biçimini değiştirir. Kabullenmenin uzun zaman alabileceği bir biçim değiştirme olsa bile… Bu da güçlü olmaktır, hatta çekip gitmekten çok daha güçlü olmayı gerektirir.

        Her aşk hikayesi özeldir ancak; bazılarını daha özel kılan imkansız gibi görünenin başlarına gelmesidir. Bu yüzden de hikayeleri yıllar boyu yaşar, herkes tarafından bilinir. “The Danish Girl” de bunlardan biri. Filmde öyle sahneler var ki, insanı kendi kendine konuşturuyor. Yani tam anlamıyla aşkın ne olduğunu sorgulatıyor. Sizde filmi bir izleyin, bakalım “The Danish Girl” size ne hissettirecek.

        Diğer Yazılar