"Hayatımı sonlandırmayı düşündüm"

Özge’nin Dağhan’a bakma gücüne ve tabii 8 ay önce kızı Siva’yı dünyaya getirme cesaretine hayranım. Her kadın bunu yapamayabilirdi. Özge, benimgibi.com sitesinde ‘Kadından Sorumlu Devlet Bakanı’ adı altında yazılar yazıyor. Bu hafta da ‘Bu bir itiraftır’ isimli bir yazı kaleme aldı. Özge Uzun oğlu Dağhan ile yaşadığı tüm duyguları tüm içtenliğiyle anlatmış.

Özellikle, “Hamileliğim sonrası kendimin ve Dağhan’ın hayatına son vermeyi düşündüm. Allah kimseyi o hale getirmesin. İtiraf ediyorum. Dağhan ölse acaba rahatlar mıyım? diye düşündüm. Sonra dilimi ısırdım, kendime küfrettim, ağladım. Allah kimseyi bu hale getirmesin” bölümünde dakikalarca durdum ve düşündüm.

Sonra da Özge’nin yazıyı “Yargıladığın şeyi yaşamadan ölmezsin” sözleriyle bitirmesine, ben bittim. Gerçekten durup düşünmek, unutmamak, yargılamamak, suçlamamak, “Bunu nasıl yapar”,” Neden yaptı”, “Nasıl yapıyor” demeden önce düşünmek. Anlamaya çalışmak gerek. İşte belki bu yazıyı okuyan üç beş kişi bile durur ve bu durumlarda bir daha hassas olur. Yargılamadan anlamaya çalışır. Efendim gerçekten çok zor.

Zahmetli ve kutsal bir görev annelik ve tabii özellikle özel gelişim gösteren çocuğun annesi olmak. O yüzden biraz daha saygı. Onlara yardımcı olmak gerek. Ben huzurlarınızda arkadaşımı tebrik ediyorum gönülden. Dağhan’ı da çok seviyoruz. Anneler Günü kutlu olsun.

BENİM ANNEM KÜÇÜK GELİNDİ
Efendim bu konudan çok bahsetmek istemiyorum ama bugüne özel bahsedeyim. Çünkü bazı insanların bunu kullandığımı düşünmesini istemiyorum. Ama benim annem küçük gelindi. Yani 13 yaşında evlenmek zorunda bırakılmış küçük bir kız çocuğu. Bazen o anlattığı zaman içim daralıyor, işin içinden çıkamıyorum, isyan ediyorum ama sonuç olarak benim iyi bir babam varmış. Annemi koruyan kollayan.

Eğer koruyan kollayan olmasaymış daha da zor olacakmış o küçücük beden için birçok şey. Efendim annem kaybettiği bir erkek çocuk ile birlikte altı doğum yapmış. Şimdi beş kızı, altı torunu olan tatlı mı tatlı bir anneanne. Çok üzüntülü günler yaşadı, nice badire atlattı. Kolay değil zor günlerden geçmek ve 52 yıllık bir evliliğe sahip olmak.

Anneme ne yapsam, ne sunsam, az. Dünyadaki, tüm güzellikleri ona sunmak ve yaşamadığı her şeyi yaşatmak istiyorum. Az biraz yaptığım her şeye zaten çok mutlu oluyor. Hâlâ o kadar çok üstümüze düşüyor, bizi koruyor kolluyor ki, annesi olmayan insanlara göre ciddi bir lüks içindeyim.

Anacağım çok kıymetli. Allah her zaman ona uzun ömür versin. Tüm annelere tabii. Huzurlarınızda annemin ellerinden öpüyorum. Ve tüm annelerin de Anneler Günü’nü kutluyorum.

HİRA'YA MEKTUP
Efendim yarın Anneler Günü sebebiyle son günlerin en ünlü bebeği Hira’nın annesi Demet Akalın’ın kapısını çaldım. Anne Demet ve kızı Hira’nın ilişkisine birlikte geçirdikleri zamana şahit oldum. Ve Demet anlattı ama bu sefer soru-cevap yapmadım. Bunu tamamen ben istedim.

Yani “Duygular daha yeni ve tazeyken sen anlat ben bunu Hira’ya mektup olarak yazayım. O büyüyünce okusun bu duyguların ne kadar yoğun yaşandığını görsün” dedim.

Yarın Demet Akalın’dan Hira’ya mektup okuyacaksınız. Çocuklardan nefret eden bir kadının anne duygusunu, duygusallığını, hissettiklerini gerçek hislerini.

UNUTMADAN
Anneler Günü sebebiyle yarın birçok mekânda kutlamalar var. Annenizi alıp güzel bir kahvaltı, öğlen ya da akşam yemeği için çok restoranda etkinlik var. Haberiniz ola.

Halil Sezai’li ‘İncir Reçeli’ filminin ikincisi çekiliyor. Geçtiğimiz hafta Beyoğlu’nda birçok mekânda çekimleri oldu. Duyduğum kadarıyla Halil Sezai’ye bu kez başka bir kadın oyuncu eşlik edecekmiş. Bu kez de çok ağlayacakmışız ama biraz da mutluluk olacakmış.

Geçtiğimiz yıl Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın konuk şefi Ali Poyrazoğlu olmuştu hatırlarsanız. Asi Kuş ile sahneye çıkan Ali Poyrazoğlu kasım ayında bir kez daha BİFO’da orkestra şefliği yapacakmış. Benim gibi meraklıysanız haberiniz olsun. Şimdiden not alın derim.