Uzun bir süredir havacılık sektöründe “tek pilot ve kabinde pilot eksiltme” meselesi gündemde. Lufthansa Havayollarında bir pilotun kokpitte yalnız olduğu esnada bayılması bu konuyu yeniden tartışılır hale getirdi. Türkiye Havayolu Pilotlar Derneği Başkanı Kaptan Pilot Okan Üreksoy ile de bu meseleyi Airport programımda da detaylıca konuştum. Pilottan tasarruf edilebilmesi için gündeme getirilen kokpitte tek pilot veya azaltılmış pilotla yolcu uçağı uçurulmasının çok sıkıntılı bulunuyor. Ama bu husus henüz gündemden düşmüş değil…
Gelelim son yaşanan hadiseye… Geçen yıl Şubat’ta bir Lufthansa uçuşunda kaptan pilot tuvalete gitmiş, yardımcı pilot da bu esnada kokpitte bayılmış. Tuvaletten dönen kaptan, kokpite girememiş. Uçak pilot kontrolü olmadan 10 dakika uçmuş. Alın size bir uçakta tek pilot olursa, ne olur sorusuna somut bir cevap!
Frankfurt’tan Sevilla’ya sefer yapan Airbus A-321 model Lufthansa uçağında, uçuşun bitmesine yaklaşık yarım saat varken bu hadise yaşanmış. Uçak acil iniş yapmak zorunda kaldığından İspanyol havacılık otoriteleri konuyu incelemiş. Yayınlanan raporda uçakta 199 yolcu ve 6 mürettebatın bulunduğuna dikkat çekilerek, kaptan pilot tuvaletten geri döndüğünde kokpit kapısını açmak için kodu beş kez denemiş, ama içerden onay gelmeyince girememiş. Kabin ekibi kokpitteki yardımcı pilot ile interkomdan iletişim kurmaya çalışmış, fakat cevap alamamış. Kaptan bu gelişmeler üzerine kokpite girebilmek için acil erişim protokolünü devreye sokmuş. Zamanlayıcının süresi dolmadan kokpitte bayılmış olan yardımcı pilot kısa süreliğine kendine gelmiş ve kapıyı açabilmiş. Yardımcı pilotun rahatsızlığını gören kaptan yardım istemiş. Kabin ekibi ile uçakta yolcu olarak seyahat eden bir doktor ilk müdahaleyi yapmış. Kaptan da en yakın havalimanı Madrid’e uçağı indirmiş. Yardımcı pilot hastaneye kaldırılmış. Bayılmaya sebep olan ani rahatsızlığının nörolojik bir hastalığa bağlı geliştiği ve nöbet geçirdiği tespit edilmiş.
Bu konuyla ilgili olarak henüz Lufthansa’dan resmi bir açıklama yapılmadı. Ama uçakta pilot eksiltme tartışmasına bu hadisenin önemli katkı sunmuş oldu.
TALPA Başkanı Üreksoy da Airport programımda ve Haber Aero’daki röportajında bu konuyu şu şekilde değerlendirmişti:
“Adını vermeyeceğim en büyük yolcu uçağı üreticilerinden birisiyle, business jet üreticisi bir firma ve birkaç tane de havayolu şirketi tarafından desteklenerek, mevcut teknolojik şartlarda artık otomasyon sistemleriyle birçok işi uçakların kendilerinin yapabileceği, dolayısıyla tek pilotla uçurabileceğini savunuyorlar.
Bu konuda 2 tane konsept var: Extended Minimum-Crew Operations (eMCOs) dediğimiz yani uzun seferlerdeki mürettebat sayısını azaltmak ve kısa uçuşlarda “single pilot operation” ile iki pilot yerine tek pilot ile operasyon yapmak.
Böyle bir uygulama için regülasyonların buna müsaade etmesi lazım. Bu konuda en çok baskı European Union Aviation Safety Agency (EASA) tarafına gidiyor ve bu regülasyonun değiştirilmesi isteniyor. “Bizim uçaklarımız buna hazır.” Deniyor. Dolayısıyla biz de pilot birlikleri olarak şu anki mevcut otomasyon seviyelerinin hiçbir şekilde kokpitten bir pilotun çıkartılacağı düzeyde olmadığını vurguluyoruz.
Yılların tecrübesiyle günümüzde uçuş emniyeti çok güzel bir noktaya geldi. Kaza oranları ciddi ölçüde azaldı. Bunun sağlanmasında eğitim standartlarının yükselmesi, kokpitte her zaman 2 pilot olması, birçok faktör var: Bir de gelişen teknolojinin etkisi söz konusu. Hepsi birbirini destekliyor, ama şu an buna karar vermeden önce uçakların neden 2 kişiye göre dizayn edildiğinin iyi anlaşılması lazım.
Uzun uçuşlarda kokpitte pilot eksilmek için tarih olarak 2027’den sonrası işaret ediliyor. Tek pilotlu operasyonu da 2030’dan sonra hayata geçirmeye çalışıyorlar. Yani hedefleniyor. Proje o şekilde devam ediyor. Biz de bunun olamayacağını iddia ediyoruz pilot birlikleri olarak. Olmaması gerektiğini iddia ediyoruz.
Uzun uçuş için 3 pilotlu gittiğimiz yerlere 2 pilotla gidilecek. Uçak kalktıktan sonra seyir istifasına gelene kadar uçakta hep 2 pilot olacak. Düz uçuşa geçtikten sonra pilotun bir tanesi dinlemeye gidecek. Uçuşun yarısında değişecekler, diğer pilot dinlenmeye gidecek. Alçalmadan önce 2 pilot yine kokpitte olacak. Beraber iniş yapacaklar.
Burada 14 saatlik uçuştan bahsediyoruz. 6 saat tek başına bir pilot kalacak. Bunun acil durumları var, meteorolojisi var, yorgunluğu var, fizyolojik ihtiyaçları var, acil inişleri var bunların hiçbiri karşılanamıyor. Alınacak tedbirler tam olarak ortaya konmadan böyle bir maceraya atılmanın anlamı olmadığını düşünüyoruz.”
Lufthansa’da geçen yıl yaşanan somut olayla, TALPA Başkanı Üreksoy’un konuyla ilgili önemli bilgi ve tespitlerini yan yana koyduğumuzda işin vahameti daha net ortaya çıkıyor.
THY KKTC’ye hesaplı uçabilir mi?
Türk Hava Yolları (THY) uçuşlarının Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) hissedilmediğini 8 Mayıs’taki “Nitelikli turiste nasıl ulaşacağız?” başlıklı yazımda gündeme getirmiştim. TEKNOFEST sebebiyle adaya gittiğimde aynı zamanda THY ile KKTC uçuş tecrübemi de yazmıştım. Açıkçası THY’nin hem KKTC seferleri az hem de bu hatta kendine yakışır hizmet verdiği söylenemez. Galiba THY, bu hattı önemsemiyor. Öyle bir hava hissettim. Zaten bu tespitimin üzerinden çok geçmeden Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’dan THY’nin KKTC seferleri hakkında bir açıklama geldi.
KKTC turizminin tanıtılması amacıyla oluşturulan yeni marka ‘Ada Kıbrıs’ın İstanbul’daki tanıtım programında konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, insanların KKTC’ye daha pratik ve düşük maliyetlerle ulaşması için THY ile görüştüklerini ve çalışmaların da devam ettiğini söyledi. Bu açıklamadan THY’nin KKTC'ye ucuz, yeni seferler düzenleyeceği anlaşıldı, böyle bir beklenti oluştu. THY yönetiminin KKTC'ye ucuz uçuşlar için hissedarı olduğu AJet ve SunExpress’i yeni seferler için yönlendirmesi söz konusu olabilir. Ancak bu işi zaten Pegasus Havayolları yaklaşık yüzde 60 pazar payı ile gayet başarılı hallediyor.
KKTC’ye nitelikli turist taşınmak isteniyorsa Türkiye ve KKTC turizm yetkililerin sürdürülebilir, yeni bir vizyon geliştirmeleri, adada bilet fiyatlarına yük olan vergileri gözden geçirmeleri, sonra da THY’nin elini taşına altına koyabileceği ortamı hazırlamaları gerekiyor. Yaklaşık 17 milyon turistin geldiği Antalya için de benzer problem söz konusu. Antalya’ya uçuşlarda da THY’nin pazar payının çok düşük olduğunu da bir ay önce yazmıştım. Bir kez daha altını çizmekte fayda var. Bu işi tek başına THY’ye havale etmekle sorun çözülmez. KKTC ve Antalya’ya yılın 12 ayı verimli uçuş yapılacak adımların atılması icap ediyor.
‘KKTC Turizm Master Planı ve Ada Kıbrıs Kampanyası’nın içeriğinde yukarıda vurguladığım hususlar varsa THY’nin de bu projenin bir parçası olması gerekir. Sadece AJet veya SunExpress ile problem çözülmez.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un daha önce Antalya’ya nitelikli turist çekebilmek için THY yönetimiyle görüştüğü, önemli merkezlere tarifeli seferler düzenlemesini talep ettiğini biliyoruz. Ama sonra bir gelişme olmadı.
Ayrıca Antalya’nın tam anlamıyla nitelikli turiste hazır olduğunu da söylemek zor. Antalya Havalimanı yeni yatırımlarla kendini her açıdan üst segment yolcuya hazır hale getirdi. Ancak Antalya şehir içi ulaşımı, turistin otelde çıktığı zaman dışarda vakit geçireceği kaliteli mekânlar ve ilgi çekecek organizasyon gibi eksiklikler giderilmiş değil. Antalya’da sezon uzadı, ama 12 aya henüz yayılmış değil. 4 aylık bir ölü dönem var. Aynı durum KKTC için de kısmen geçerli…
THY’den Antalya ve KKTC’ye tarifeli seferler bekleniyorsa, ucuz veya düşük maliyetli uçuş talep edilmeden, nitelikli turistin hesaplı uçması için görüşmeler yapılmalı. Muadil turizm noktalarından uçak bilet fiyatı sebebiyle negatif bir durumun oluşmaması, rekabetçi olunması lazım. THY, etkin olduğu bazı hatlarda bilet fiyatlarını astronomik seviyeleri çıkardığı için özellikle bu duruma da dikkat edilmesi gerekir.
Bakalım KKTC için THY’den nasıl bir adım gelecek?
Uçaktan nasıl inmeli?
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) tarafından yayımlanan “Yolcu Anonsları Genelgesi” uyarınca, uçaklarda kemer ikaz ışığı sönmeden ayağa kalkan yolcular artık sadece uyarılmakla kalmayacak, aynı zamanda para cezası ile karşı karşıya kalacaklar.
Bu konu önemli. Zira uçak durmadan yerinden kalkan yolcuların sebep olduğu önemli hadiseler var. Çünkü uçak tam olarak durmadan ve ikaz ışığı sönmeden yerinden kalkanlar baş üstü dolapları da açıp eşyalarını almaya çalıştıkları için ani bir fren durumunda insanların üzerine eşyaların düşebiliyor ve yaralanmalar gerçekleşiyor. Ayrıca ayağa kalkan yolcuların da düşüp yaralandığı vakalar söz konusu.
SHGM’nin yeni düzenlemesi çerçevesinde THY de kabin ekiplerine konuyla ilgili olarak detaylı bilgilendirme göndermiş. Buna göre, uçak henüz park pozisyonuna tam olarak ulaşmadan ayağa kalkan, bagaj dolaplarını açan ya da yapılan anonslara rağmen yerinde kalmakta direnç gösteren yolcular artık “Kural Dışı Hareket Eden Yolcu” statüsünde değerlendirilecekmiş. Bu düzenleme etkili olur diye düşünüyorum.
Ayrıca ikaz ışığı söndükten sonra uçaktan iniş için acele eden yolcuların vermiş olduğu rahatsızlıklarda var. Bu konuda da havayollarına görev düşüyor. Kabin ekibinin iniş teamüllerini de yolcuya hatırlatması lazım. İniş kapısına en yakın yolcudan başlayarak sırayla inilmesi gerektiğini de anonslarla hatırlatmaları icap ediyor. Uçak tam olarak durup, ikaz ışıkları söndükten sonra ayağa kalkıp, koridorda kargaşaya sebep olan yolcuların önüne geçilmesi iyi olmaz mı? Hem uçak daha hızlı boşaltılmış olur hem de kargaşalar, tartışmalar ve uçak içinde boşuna ayakta beklemeler olmaz.
Maalesef başta THY kabin ekipleri olmak üzere havayolları binişte gösterdikleri hassasiyeti yolcuların uçağı terk etmesi esnasında göstermiyorlar.