Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Para Aldanımı Nedir?

        Para aldanımı veya yanılsaması (money illusion), insanların ve diğer ekonomik birimlerin servet ve gelirlerini reel parasal değerinden çok nominal parasal değeriyle görme eğilimlerini ifade etmek için kullanılan bir kavramdır. Ekonomik birimler genellikle parasal ve reel büyüklükleri birbirinden ayırmakta zorlanırlar. Bunun başlıca nedeni cari enflasyon oranı yerine bir dönem önceki enflasyon oranına itibar etmeleri ve satın alma güçlerinin önceki dönem ile aynı olduğunu varsaymalarıdır. Dolayısıyla kimi zaman bu kavrama "fiyat aldanımı" veya "yanılsaması" (price illusion) da denilmektedir.

        Para aldanımına ilk kez Irving Fisher (ö. 1947) dikkati çekmiştir. Ama bu kavramın iktisatçılar arasında yaygın kullanım alanı bulması, John Maynard Keynes'in (ö. 1883) enflasyon konusundaki görüşlerini formüle ederken nominal ve reel parasal büyüklükler arasında ayrıma gitmesinin ardından olmuştur. Fisher bu olguyu, "doların veya başka bir para biriminin genişlemesini veya değerindeki düşüşü algılayamamak" şeklinde ifade etmiştir. Ona göre; para aldanımı ekonomik faaliyet hacmindeki dalgalanmaları yani döngüsel hareketleri açıklayan önemli etkenlerden birisidir. Ekonominin genişleme döneminde artan mal ve hizmet fiyatları, firmaları yatırım harcamalarını arttırmaya ve bunları finanse edebilmek için borçlanmaya teşvik edecektir. Dolayısıyla artan kredi talebi nedeniyle nominal faiz oranları artacaktır. Buna karşın borç veya kredi verenler, fiyatlardaki artışa, yani yükselen enflasyon oranına bağlı olarak reel faiz oranlarının artmadığını, hatta bilakis düştüğünü dikkate almayacaklardır. Böylece nominal faiz oranlarındaki artışa itibar edecekler ve fiyat artışlarıyla uyarılan sürece tasarruflarını arttırarak tepki vereceklerdir.

        Para aldanımı, Phillips eğrisi analizi sayesinde çağdaş makroekonomi teorisinde de önemli ve temel bir kavram haline gelmiştir. Çalışanlar ücretlerinin reel değerinden çok nominal değerine odaklarından, enflasyonun arttığı bir ortamda gelirlerinde ve satın alma güçlerinde meydana gelen erozyonu telafi etmek için ücret artışı talep etmezler. Dolayısıyla emek maliyetleri düşer ve istihdam yükselir. Böylece enflasyon ile işsizlik oranı arasındaki bilindik ters ilişki meydana gelir. Milton Friedman, Edmund Phelps gibi farklı düşünce okullarından iktisatçılar, uyarlanabilir beklentiler nedeniyle para aldanımının ancak kısa dönemde geçerli olabileceğini belirlemişlerdir. Zaman içinde özellikle Keynesyen iktisatçıların eleştirileriyle, sendikal baskılar ve ücret katılıkları gibi karşı görüşlerle bu ilişki birçok kez revize edilmiştir.

        YAZAR

        K. Batu Tunay