Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi Kazım’ın bizi bıraktığına inanmıyorlar

        Ekin TÜRKANTOS / HT CUMARTESİ

        Sanatçı kişiliğinin yanı sıra söylemleriyle de Karadeniz’in sesi oldu Kazım Koyuncu. Aramızdan ayrılalı 10 yıl oldu. Ama onu hâlâ büyük bir hasretle dinliyor, hayatını merak ediyoruz. Uğur Biryol, onu yakından tanımak isteyenler için bir kitap hazırladı; “Kazım’ın Sevdası Kazımişi Oropa”. Koyuncu’nun kendi sözlerine yer veren kitap, daha da anlam kazanıyor ve müzisyen dostları, ailesi de kitaba konuk oluyor.

        Sizi bu kitabı yazmaya iten ne oldu? Neden bu kadar zaman beklediniz?

        Ümit Kıvanç’ın “Kazım İçin Bir Film: Şarkılarla Geçtim Aranızdan” belgeselini izledikten sonra Kazım’la ilgili bir şeyler yapmaya karar verdim. Zaten Karadeniz üzerine yazıyordum, yayınlanmış kitaplarım da vardı ama Kazım başkaydı, “Bir nevi vefa borcu” diyelim.

        Kazım Koyuncu’nun hayatını araştırırken nasıl bir Kazım ile karşılaştınız? Sizi en şaşırtan ne oldu?

        Kazım Koyuncu’yu herkes söylediği romantik şarkılarla anıyor; oysa onun en önemli yönü politik duruşu. Hayata, sanata, doğaya ve insana dair bakışında keskin bir politik tavır var ama bu görülmemiş. Sadece popüler kültürdekiyerine göre değerlendirilmiş. Kazım’ı Zuğaşi Berepe döneminden beri takip ettiğim için beni çok da şaşırtan bir şey yoktu aslında.

        Bu kadar sevilmesini neye bağlıyorsunuz?

        Olduğu gibi olmasına, samimiyetine, sevgisine... Kazım; net bir insan, ikircikli değil, ne düşünüyorsa öyle yaşıyor ve uyguluyor. Bu da insanların onu sevmesini sağlamış.

        Kazım kendi memleketinde nasıl tanınıyor?

        Kazım burada karşınıza herhangi bir mekânda, dolmuşta, kafede, sokakta çıkabilir; şaşırmayın. Çünkü insanlar Kazım’ın bizi bıraktığına inanmıyor, hâlâ ilk günkü heyecanla dinleniyor. Karadenizliler de kendi içlerinden çıkan ve aslında ta kendileri olan bu asi çocuğu çok sevdi ki vedasında ilgisini ve sevgisini esirgemedi.

        Sizi hiç yazarken, araştırırken duygulandıran, neşelendiren anılar oldu mu? Paylaşabilir misiniz?

        Ali Elver’in (Dinmeyen döneminden grup arkadaşı) anlattıkları bana çok dokundu çünkü anlatırken yaşattı resmen. Bir ara eve kapanıp bulaşık yıkadığı, ev arkadaşlarının ona “Gülseren” adını takmışlığı var; bu da işin eğlenceli kısmı. Kazım; hayatı pozitif ve negatif yönleriyle dolu dolu yaşamış.

        25 Haziran’da, Hopa’nın Pançol Köyü’nde, Kazım Koyuncu’nun ölümünün 10. yılında tüm sevenleri buluşacak.

        “Kazım Koyuncu, en büyük acılarımızdan biri... 7 Kasım 1971’de doğan, memleketin en karanlık yıllarına çocukluğunu, sonrasına ömrünü veren, hırçın dağların mert delikanlısı...” sözleriyle anlatıyor Murat Meriç kitabın önsözünde. Babasının kaymakam olmasını istediği Kazım’ın ablası Canan Koyuncu Erdem ise “Kazım, ‘Ben kendim olmak istiyorum’ diyordu; İstanbul’dan saçı uzun geliyordu ki, o zaman saçı uzun kimse yoktu Hopa’da” sözleriyle anlatıyor kardeşinden kalan anıları...

        Kazım’dan...

        “İstanbul’a geldiğimizde direkt kitapçı ve kasetçilere yüklendik. Pink Floyd’u filan biraz biliyorduk. Arpalığın içine arpayı fazla kaçırırsan at fazla yer, deliye döner ya, öyle bir süreç yaşadık. Serde solculuk vardı, saçlar da uzadı, gitar çalıyorduk, Che tişörtleri, boğazlı kazaklar, kırmızı atkılar... 70’li yıllarda öldürülmüş bir devrimcinin parkası geçti elime, hiç çıkarmıyordum sırtımdan. Postallar, yırtık pantolonlar... Meğer kızlar da bunlara hasta oluyormuş, sonradan fark ettik.”

        “Benim bölgemin insanı kendini unuttu. Çocukluğumda yaşadığım güzellikler artık Karadeniz’de yok. İnsanların taş binalarda oturmasından mutsuzum. Burası öyle bir bölge ki dağlarının yeşilini göremezseniz, denizini koklayamazsanız orada yaşamanın bir anlamı yoktur.”

        “Pek yemek yapmam vejetaryenim ama hamsi yerim. Bunu bana açıklayabilen tek kişi bir üniversite profesörüydü. Aslında beni et yemekten uzaklaştıran insanla hayvan arasındaki o mücadele... Karadenizliyim ama avcılıktan nefret ederim...”

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ