Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçtiğimiz hafta içerisinde,Türkiye’nin en yüksek ili olan Serhat Şehri olan Kars’ta sektörümüzle ilgili odamızın düzenlediği eğitim çalışmalarına katılmak üzere bir ziyarette bulunduk.

        Tabi ki tarihi dokusuyla olağanüstü bir zenginlik şehri olsa da gidenler de Karslı dostları olanlar da bilir; Kars yöresi deyince aklınıza ilk olarak meşhur Kars kaşarı ve Kars kazı gelir. Şu mevsim kazın dönemi olmaması dolayısıyla bulunduğumuz sürede bu özel lezzeti tatmak için imkanımız olmadı.

        Ancak kesinlikle benim favorim olan kaşar, olağan üstü lezzeti ile günün her saati yenir, yöre halkı bazen sadece bir öğününü bile Kars kaşarıyla geçiştirir.

        Kars kahvaltı sofraları o kadar çeşitlidir ki hangisini yiyeceğim derken bir bakmışsınız karnınız doymuştur. Kars kaşarının yanı sıra; çeçili, bal-kaymağı da kahvaltı sofralarının demirbaşıdır.

        Her ne kadar mutfağımızda Van kahvaltısı çok önemli ve haklı bir şöhrete sahip olsa da benim için kesinlikle kaşar ve bal tek başına Kars kahvaltısı için en önemli lezzet unsurları.

        Bu özel lezzetlerin kahvaltı sofrasında en önemli partnerleri ise hiç kuşku yok ki Kars’ın çayı, muhtemelen içtiğinizde, “içtiğim en güzel çaydı” diyeceğiniz bu eşsiz lezzet, çam odunu közünde alüminyum demliklerde demlenir. Çam kokusu çaya siner, çay su bardağında servis edilir.

        DOYUMSUZ LEZZETLER

        Kars’ın sadece bal-kaymak ve kaşar peynirini yazdık ama aslında Kars ile özdeşleşmiş, o kadar güzel, o kadar lezzetli yemekleri var ki.

        Tandırda kaz, kaz suyuna yapılmış bulgur, kızılcık hoşafı, etsiz mantı Hangel, evelik çorbası, ısırgan otu çorbası, etli yemekleri, kebapları, ayranı, hepsi ayrı güzel, ayrı özeldir özelikle şunu kesinlikle söylemek istiyorum ki hayvancılık için sanki doğanın bu yöreye ayrıcalıklı davranması etlerinin lezzeti dolayısıyla yemeklerine de doyumsuz bir tat katmaktadır.

        Kars’ı anlatırken her köşesi tarih kokan bu güzel şehrin belki de görülmesi gerekli en tarihi yeri olan “Ani”’yi yazmazsak olmaz.

        İnsanı en eski alemlere götüren Ermenistan sınırının dibindeki bu tarih fışkıran yer, Bagratlı Krallığı tarafından yapılmış İpekyolu Köprüsü insanı kendinden geçirmeye yetiyor. Selçuklular döneminde yapılan Aslanlı Kapı ise halen devasa bir görüntü ile sizi karşılıyor.

        Mağrur biçimde Gregoryen ruhunu taşıyan Aziz Krikor Şapeli ve üzerindeki güneş saati çok farklı zamanlarda yaşama ihtimalini düşündürüyor insana. Ani Katedrali, Menüçehr Camii ise halen müthiş bir ihtişamla duruyor...

        Tarihin ve doğanın gönlünüzde bırakacağı tatları damağınızda da bulmak isterseniz sanırım ziyaret için aklınıza ilk gelen kentlerden olması dileğimle.

        Sevgiyle kalın, ağız tadıyla yaşayın.

        Diğer Yazılar