Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İnsanoğlu neden savaşır biliyor musunuz? Korkudan. Her topluluk kendi içinde milliyetçidir. Milliyetçilikte en önemli unsur içinde bulunduğumuz yerin ve alanın her birimizin içine ektiği ilkel kaygılardır. Bu nedenle yan yana yaşayan iki toplum arasında hep bir korku olacaktır.

        Herhangi bir ilişkide insan diğer tarafın niyetinin iyi olduğunu varsaysa bile en kötü ihtimal ile yanılmış olur. Fakat söz konusu ailesinin hayatı, hürriyeti, refahı ise karşı tarafın niyetinin nasıl olduğunu doğru tahmin etmesi son derece önem kazanır. Anlayacağınız savaşlar açgözlülükten çok korkudan çıkmakta.

        Thomas Hobbes (1568-1679), bu konuyu klasik kabul edilen kitabı “Leviathan”’da geniş olarak ele almış ; Kitabında, komşusunun kabiliyet ve niyetlerinin bilinmemesinin iki taraf arasında güvensizlik doğurduğunu belirtiyor. Bu bilinmezlik toplumları sadece korunmaya değil aynı zamanda doğal olarak saldırgan önlem faaliyetlerine de itiyor.

        Karşıdakinin kişiliğinin anlaşılmaz olduğu bir dünyada yaşadığımızdan dolayı çoğunlukla en kötü olasılıklar akla geliyor.

        Bir de toplumların yaşadıkları konumlar göz önüne alındığında, hangi toplumların savaşı başlatacağı ,savaşın kimler arasında olacağı kaçınılmaz bir gündem yaratıyor.

        Polonya gibi her iki taraftan büyük ülkelerle çevrili bir ülke düşünün. Bir tarafında Almanya diğer tarafında Rusya. Hiçbir savunma mevzisi yok; ne nehir, ne çöl ne de dağlar. Tüm tarihi boyunca Polonya’yı hep iki kader bekledi; sınırlarını genişletmek amacıyla saldırgan olma veya başkalarının saldırganlığına kurban olma hali.

        Konum, aynı zamanda ülkelerin ekonomik yaşamlarını da belirlemekte ve belirlemiş.

        Örneğin; Almanya’nın ekonomisine hız kazandırması için Fransa’nın madenlerine ihtiyaç vardı. 19.ve 20. Yüzyılda gelişen olaylar tamamen bu nedenlerden dolayı Fransa ve ABD, Japonya arasında ki anlaşmazlık havasının ortadan kalkmamasına neden olmuştur. Fransızların madenleri 200 km. daha doğuda olsaydı, Japonların doğal kaynakları bulunsaydı, tarih çok farklı bir biçimde gelişirdi. Bu durum hem Türkiye ve hem de diğer dünya ülkeleri için de geçerli olduğundan ne geçmişe ne de gelecekte olacaklara engel olunamayacaktır.

        Anlayacağınız 21.yüzyılın ilk çeyreğinde yaşadığımız savaşlar, toplumların yaşadığı tehdit ve ihtiyaç oluşturan coğrafyalar ve sınırlar var oldukça devam edecektir. İstikrar ve huzur arayışında olan halkıma diyeceğim o ki; Doğduğumuz coğrafyayı göz önünde bulundurun. Daha çok beklersiniz...

        Diğer Yazılar