Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cihat Dündar’ın B’iota Laboratuvarları ile bir başarı hikâyesi var. Ancak sadece Ortadoğu ve Balkanlar’a satış yapan bir kozmetik markasından bahsetmiyorum. Amerika’dan Almanya’ya, Ürdün’den Rusya’ya 35 ülkede şampuandan besin desteğine pek çok üründe piyasada iddialılar. Üstelik Almanya ve Polonya pazarlarına doğrudan kendi şirketleriyle girmeleri, satışlarını daha da artırmış. Önümüzdeki yıllardaysa Fransa, İngiltere, Portekiz gibi ülkelerde bu şekilde doğrudan var olmak niyetindeler.

        Daha çok tüy dökücü ürünler ve saç dökülmesine karşı yardımcı şampuanlarla pazardaki yerini sağlamlaştıran ve artık Avrupa’nın 3. büyük farmasötik laboratuvarına sahip Dündar’ın gözü şimdi, gıda takviyeleri ve bitkisel ilaçlarda. “Yan etkisi olmayan, Almanya, Avusturya ve İsviçre’de kullanılan bitkisel ilaçları yine ülkemizin doğal bitki kaynaklarını araştırarak geliştirmeye başladık” diyor.

        Hangi ülkede en çok ne satıyorsunuz?

        En önemli pazarlar ABD, Brezilya, Almanya, Polonya, Azerbaycan, İsviçre, Rusya ve Kuzey Afrika... Sadece şampuan ve tüy azaltıcı ürünlerimiz değil mesela vücut sıkılaştırmaya yardımcı kremimiz İsviçre pazarında en çok talep gören ürünlerin başında geliyor.

        HÜCRE LABORATUVARI İLE CANSIZ DENEY

        Sektördeki yabancı devlerin arasından sıyrılıp bu duruma gelmeyi nasıl başardınız?

        En önemlisi, Türk insanının ihtiyaçlarını görebilmem oldu. B’iota, cilt sorunlarının başında gelen aşırı tüylenme ve saç dökülmesine karşı ülkemizin endemik bitkilerinden Bioder ve Bioxcin’i geliştirdi. Bu da büyük oyunculardan bizi ayrıştırdı. Her yıl bütçemizin yüzde 5 kadarını Ar-Ge yatırımlarına ayırıyoruz. TÜBİTAK projelerimizin yanı sıra üniversitelerle işbirliği yapıyoruz. Geçen yıl bir hücre laboratuvarı kurduk. Burada herhangi bir canlı kullanmaksızın her türlü deney yapma imkânı yakaladık. Böylece pazardaki yerli yabancı rakiplerimize göre büyük bir avantaj sağlamış olduk.

        Doğal ve bitkisel ürünlerin yan etkileri az ama bir de bitkinin içindeki etken maddeyi ciltte gerekli tabakalara geçirmek gerekiyor. Siz bunu nasıl başarıyorsunuz?

        Önceki yıl TÜBİTAK ile lipozom çalışması yaptık. Bu projemiz, Brezilya ve Güney Afrika’daki iki uluslararası kongrede rüştünü ispatladı. Böylece Türkiye’nin ilk lipozom teknolojisi kullanılan ürünleri gerçekleştirdik. Bu teknolojiyle kremlerin derinin en alt katmanlarına kadar ulaşmasını sağlıyor, etkisini de artırmış oluyoruz.

        ‘ÖNDE GELEN BILIM INSANLARI BU KURULDA’

        Dünyadaki endemik bitkilerin üçte biri ülkemizde ve siz bunların korunması için bir vakıf bile kurdunuz.

        B’iota Vakfı’nın misyonu ülkemizdeki endemik bitkileri araştırmak, bunların insan sağlığına etkilerini belirledikten sonra korumak. Doğa en büyük laboratuvar. Birçok ilacın ana maddesi, etken maddesi de aslında doğadan. Önemli olan bitkilerin hangisi neye iyi geliyor bulmak. Çok geniş katılımlı bir B’iota Bilim Kurulu oluşturduk. Bu kurulda Türkiye’nin önde gelen profesörleri, bilim insanları yer alıyor. Bazen üzerinde yıllarca çalıştığınız projeler boşa gidebiliyor ama bu araştırmalara daha fazla sarılmamıza sebep oluyor.

        Diğer Yazılar