Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ölümcül Oyuncaklar filminin Clary Fray’i, “Pamuk Prenses’in Maceraları: Ayna Ayna Söyle Bana”nın prensesi o... Lily Collins, başarılı oyunculuğu, doğal güzelliği ve kalın kaşlarıyla yönetmenlerin dikkatini çeken genç bir oyuncu... Nasıl dikkat çekmesin, babası da ünlü müzisyen Phil Collins... Ancak onun gönlünde yatan ilk aslan oyunculuk değil gazetecilik. Hatta eğitimi de bu yönde. Üniversitede okurken ikisini birarada götürmeyi de denemiş ama işler karışınca genlerine karşı koyamayıp oyunculuğa yönelmiş. Şimdi “Pride and Prejudice and Zombies”de Elizabeth Bennett rolü için çalışıyor, yakında da “Love, Rosie” ile beyazperdede olacak. Aynı zamanda Lancôme’un yüzü olan Collins’le gazeteciliği, yeni filmini, film için yaptığı dövmeyi ve benzetildiği Audrey Hepburn’ü konuştuk...

        Yazmak mı zor oyunculuk mu?

        Her ikisinin de kendine göre zorlukları var. 17 yaşındayken ikisini birlikte yürütüyordum; televizyon için röportajlar yaparken oyunculuk için seçmelere gidiyordum. İngiltere’de ELLE Girl ile başlayarak Teen Vogue, Cosmo Girl, LA Times dergileri için yazılar yazdım. Daha sonra E! kanalıyla Access Hollywood için çalıştım. Daha önce filmlerde çalıştığım ya da daha sonra çalışmak isteyeceğim kişilerle görüşmeye başladım. İşler çok karışmıştı.

        İkisi birlikte yürümedi mi?

        Oyunculuk kariyerime göre bir yol çizmeye karar verdim. Sanırım ikisini birlikte yürütmek, farklı zamanlarda icra etmekten daha zor!

        Gazeteciliği neden bıraktınız?

        Gazeteciliği çok severek yapmama rağmen insanların beni öyle tanımaya başladıklarında oynadığım karakterlere inanmayacaklarından korktum. Hem gazetecilik hem oyunculuk yaparken insanların beni oyuncu kimliğimle değil gazeteci kimliğimle izlemelerinden çekindim. Sonuç olarak bir

        seçim yapmak zorunda kaldım; ancak gazeteciliği her zaman seveceğim.

        ‘HÂLÂ GÜNLÜK TUTUYORUM’

        Yazmak bırakılacak bir alışkanlık değildir...

        Evet, hâlâ günlük tutuyorum ve elimden geldiğince yazmaya çalışırım. Bir oyun yazmayı da çok isterim. Bir sene önce başladım ama tamamlamak için yeterli vaktim olmadı.

        Sanatçı bir aileden gelmek yazarlıkta ve oyunculukta sanıldığı kadar avantajlı bir durum mu? Yoksa tam tersine dezavantaj mı?

        Biz sanatçı bir aileyiz, babam bir müzisyen, annem de mimariyi ve tasarımı çok sever. Küçükken babam bana hikâyeler okur ve komik bir biçimde seslendirirdi. Ben de bir gün aynısını yapmayı, bir hikâyeyi gerçek kılmayı hayal ettim. Ailemin bir sanat geçmişi olması sanata yönlenmemde çok önemli bir etken ve büyük bir avantaj.

        “Her zaman yeteneklerim sayesinde başarılı olmak istedim, soyadım sayesinde değil” diyorsunuz. Neden ki?

        Eminim yeteneği olduğuna inanan herkes yaptıklarıyla konuşulmak ister. Soyadımla değil, başarılı işlerimle konuşulmak isterim.

        Oyunculuk seçmelerine katılıp üst üste pek çok kez “Hayır” cevabı aldıkça hiç babanızı aramak aklınıza gelmedi mi? Onun bir telefonu rolü kapmanıza yetmez miydi?

        Kendi çabamla bir yerlere gelmek beni asıl tatmin eden şey.

        Hiç mi yardım almadınız?

        Babamdan yardım aldığım konular daha çok bir filmim çıktığında neler yapmam gerektiği hakkında. Mesela yorumları okumamak, olumsuzluklara odaklanmamak... Çünkü her güzel yorum için 3 kötü yorum vardır. “Sen bunu sanata olan sevgin için yapıyorsun ve önemli olan tek şey bunu yaparken keyif alıyor olman” der. Hoşunuza gitmeyen bir soruya cevap vermek zorunda değilsiniz.

        Herkese sizin özel hayatınıza karışma hakkı vermeden bu işi yapmak önemli. Oyunculuğu

        seviyorum. Eğer özel hayatla ilgili talepler oyunculuk kariyerinizle beraber gelecek şeylerse, bununla başa çıkabilirim.

        ‘Gençken kaşlarımdan biraz utanıyordum’

        Biz de bir söz vardır “Anasına bak kızını al” diye. Bu biraz da yaşlandıkça kadınların annesine

        benzeyeceğini anlatmak ister. Siz annenize benziyor musunuz? Annenizin size en büyük öğüdü nedir?

        Sanırım çocukluktan bugüne gelen alışkanlıklarım var. Ne şanslıyım ki kaşlarımı hiçbir zaman aldırmadım, ancak gençken kaşlarımdan biraz utanıyordum ve bir, iki defa cımbızla düzeltmeye çalıştım. Bir akşam banyoda onlara şekil vermek için cımbızla 2 saat harcadığımı hatırlıyorum. Genç

        kız olduğumdaysa onları olduğu gibi sevmeyi öğrendim. Birkaç sene boyunca Los Angeles’ta kaşlarıma biraz şekil veren bir güzellik uzmanına gittim. Ancak şimdi onlarla nasıl ilgilenmem

        gerektiğini öğrendim. Her şeye rağmen kalemle çizmeyi başaramıyorum, bu nedenle sadece biraz jelle düzeltiyorum.

        ‘Müthiş bir his’

        Pamuk Prenses misiniz yoksa Clary Flay mi?

        İkisi arasında ayrım yapabilir miyim bilmiyorum ama en sevdiğim üç karakterin ikisini canlandırdım ve bu müthiş bir his!

        Hangi rol size ne öğretti?

        “Ölümcül Oyuncaklar” için 3 ay boyunca çalıştık. Savaş sanatını öğrendim. Bu hayali önümüzdeki aylarda “Pride and Prejudice and Zombies” adlı yapımda Elizabeth Bennett rolünde olacağım. Pamuk Prenses’i ve Clary Flay rolünü oynadıktan sonra Elizabeth Bennett’i oynamak inanılmaz bir his. En sevdiğim üç karakteri de canlandırmış olacağım. Bu sene ayrıca benim için çok önemli olan “Love, Rosie” adlı projeyi çektik. Bu film için bir dövme bile yaptırdım!

        Hımm, nasıl bir dövme?

        Dövmede bir gül ve sevdiğim bir söz var: “Çiçeğin doğası açmaktır.” Filmde genç bir İngiliz kadını oynuyorum. Bir çocuğum bile var.

        Nasıl bir film bu?

        Şöyle tarif edebilirim: Notting Hill, Love Actually ve Juno karışımı, İngiliz tarzı bir film... Dublin’de çektik. Çok genç bir kadrosu var ve benim için muhteşem bir deneyimdi.

        Ölümcül Oyuncaklar da bir kitap uyarlaması; Harry Potter ve Yüzüklerin Efendisi gibi filmlerden ne farkı var? Siz kitabın da bir hayranısınız aynı zamanda...

        Evet, Ölümcül Oyuncaklar için oyuncu seçmelerine katılmadan önce de kitabın büyük bir hayranıydım. Ancak ne kadar büyük bir eser olduğunu rolü aldıktan sonra sosyal medyadaki yorumları görünce anladım.

        ‘Sonraki Audrey Hepburn olmaya çalışmıyorum’

        Audrey Hepburn’e tarz ve fizik olarak çok benzetiliyorsunuz, hatta Hepburn’un hayatını anlatan bir film çekilse adaylardan biri de sizsiniz... Siz bu fikre nasıl bakıyorsunuz, bir gün olur mu?

        Ona her zaman hayranlık duymuşumdur! Ancak bu durum birinin bana ona benzediğimi söylediği güne kadar fark ettiğim bir şey değildi. “Funny Face” ve “Sabrina” filmleri favorim. Derneklere olan insancıl katkılarından her zaman ilham aldım. Filmlerinde gözleri ve gülüşü her şeyi söylerdi. Duyguyu, dudaklarını bile kıpırdatmadan verirdi. Bir aktris için bu büyük bir güç. Ve her zaman son derece zarifti. Aslında en çok karakterinden etkilendim. Tabii ki o bir ekol, onunla kıyaslanmaktan gurur duyuyorum, ancak hiçbir şekilde bir sonraki Audrey Hepburn olmaya çalışmıyorum. Zaten

        hiç kimse de olamaz!

        Giyim tarzınız da Audrey Hepburn’e çok benziyor, bunun altında da hayranlığınız mı yatıyor?

        Onun daha çok kişiliğinden ve yaptıklarından ilham alıyorum, giyim tarzım güzel bir tesadüf olabilir.

        Oyuncu olarak güzel olmak zorundasınız, ancak oyunculuk zor bir meslek ve her zaman ideal şartlarda çalışmıyorsunuz. Nasıl bakıyorsunuz cildinize?

        Güne taze bir başlangıç için mutlaka yüzümü soğuk suyla yıkarım. Spordan sonra yüzümü yumuşak bir temizleyici jel ile yıkıyorum ve Hydra Zen nemlendirici kremi sürüyorum, çünkü cildim biraz hassas ve kuru. Makyajı çok hafif uyguluyorum, kızarık bölgelere biraz kapatıcı, çok hafif şeffaf pudra, Hypnôse maskara, yanaklarıma fırçayla uyguladığım hafif bir allık, kaşlarımın altına biraz aydınlatıcı ve kaş kalemi. Dudaklarım içinse hiç vazgeçemeyeceğim parlatıcımı sürüyorum.

        Kozmetik teknolojisi o kadar ilerledi ki artık kremler pek çok şey vaat ediyor, sizin aradığınız nedir?

        Günlük anlamda taze ve doğal bir görünüme sahip olmak istiyorum ve çok fazla makyaj yapmış gibi görünmek istemiyorum.

        Diğer Yazılar