Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Köklü kuruluşların belli bir tarihçesi ve oturmuş gelenekleri var. Ancak bazen bu âdetler günümüzdeki eşitlik anlayışıyla çelişebiliyor. Haksızlığa karşı verilen tepkiler ve acılı bir süreç beraberinde değişimi getiriyor. Aynı kız öğrenci almaya 1945’te başlayan Harvard’da olduğu gibi... Orada da kadınların mücadelesi hâlâ sürüyor

        Bugün son yıllarda zamana uyum sağlamak için büyük çabalar gösteren oldukça köklü bir kuruluşu örnek göstereceğim: Amerika’nın en eski ve prestijli üniversitelerinden Harvard. 1636’da kurulmuş üniversite, 382 yıl boyunca pek çok eğlenceli gelenek biriktirmiş. Mesela bunlardan birisi ‘Bina Seçme Günü’. Her birinci sınıf öğrencisi sene sonunda üniversite bünyesindeki 12 binadan birisine yerleştiriliyor. Öğrenciler kalan 3 yılı o binada geçiriyor, bina okuldaki evi gibi oluyor, diplomasını bile orada alıyor. Bina Seçme Günü’nde üst sınıflar sabah 6’dan itibaren kampus bahçesinde toplanıp kostümler ve yüz boyaları eşliğinde binayı ne kadar sevdiklerini gösteren tezahüratlara başlıyorlar. Sonra da yatakhaneleri basarak binaya kabul alan birinci sınıfları uyandırıp kabul mektubunu veriyorlar. O günün tamamı aidiyetlerini kutlamakla geçiyor. Ne kadar hoş ve eğlenceli bir gelenek; köklü üniversitelerde olan okul ruhunun büyük bir fark yarattığını düşünüyorum.

        Ne yazık ki her gelenek bu kadar hoş ve eğlenceli değil. Biliyorsunuz Harvard dönemin şartları sebebiyle sadece erkek öğrenciler için kurulmuş bir üniversiteydi. Uzunca bir süre kadınlar bu okulda öğrenim görme hakkını elde etmeye çalışmış, ama büyük dirençle karşılaşmış ve sadece bazı dersleri misafir olarak dinleme hakkı elde edebilmişlerdi. Harvard’ı ikna edemedikleri için 1894’te kampustan birkaç metre ötede kadınlar için Radcliffe Koleji kurulmuştu, adeta bir kardeş okul gibi Harvard’ın bazı hocaları Radcliffe için de çalışıyordu. 1963’ten itibaren Radcliffe öğrencilerine Harvard diploması verilmeye başlandı, 1999’da resmi olarak Harvard’a dahil edildi. Harvard’a ilk kadın öğrenci alımı doktora seviyesinde 1920’de, Tıp Fakültesi’nde 1945’te, Hukuk Fakültesi’nde 1950’de gerçekleşti. Türkiye Cumhuriyeti’nin 1923’te kurulduğunu düşününce insan şaşırıyor!

        AYRICALIKLI ÖĞRENCİ KULÜPLERİ SADECE ERKEK ÜYE ALIYORDU

        382 yıllık tarihe kadınlar sonradan dahil olunca, bazı erkek egemen geleneklerin değişmesi haliyle çok uzun zaman aldı. Bunlardan bir tanesi 1800’lerde başlatılmış “Final Clubs” denilen öğrenci kulüpleri. Bu kulüplere üyelik herkese açık değil ve kulübe girme hakkını kazanan insanların önüne çok güzel fırsatlar çıkıyor. “Networking” çağında yaşıyoruz denebilir, zekâ ve çalışkanlık kariyer yapmak için şart, ama güzel bir çevre oluşturmak da çok büyük bir fark yaratabiliyor. Bu kulüplere üye olanlar arasından pek çok ünlü yazar, Amerikan başkanı ve trilyoner mucit çıkmış. Kulüpler kuruluş geleneklerinden ötürü kadın üye almıyorlardı, sadece düzenledikleri partilere güzel buldukları kadınları davet ediyorlar, geriye kalanları kapıda reddediyorlardı. Yani kadınlar ne kadar başarılı ve zeki olurlarsa olsunlar, kariyer gelişimi için bu kulüp üyelerinin sahip olduğu ayrıcalıklardan mahrum kalıyorlardı. 1990’larda sadece kadınlar için olan kulüpler de başlatılmıştı, ama 1800’lerde kurulmuş köklü kulüplerin bütçesi ve imkânları farklıydı.

        Harvard bir noktada, bu kulüplerden kadın üye almaya başlamasını talep etti. Kulüpler maddi açıdan o kadar kuvvetli ve arkalarındaki mezun desteği o kadar büyüktü ki, 9 erkek kulübü de kadın üye almaktansa Harvard Üniversitesi ile ilişiğini kesmeyi tercih etti. 1984’te oylama sonucunu kamuoyuna açıkladılar.

        Bazı üyeler şiddetle bu kulüplere kadın alınmaması gerektiğini savunuyor; Kadınlar olursa “erkek muhabbeti” yapılamayacağı, ortamdaki doğal kardeşlik hissi bozulacağı için... Ancak 2015’te yapılan bir ankete göre Final Club etkinliklerine katılan kadınların yüzde 47’si cinsel tacize maruz kalmış, bu rakam okul genelindeki yüzde 31’den çok daha yüksek. Yani böyle bir kurum bünyesinde “erkek muhabbeti” yapmanın sonuçları her zaman çok sağlıklı olmayabiliyor. Erkek muhabbeti yapmak isteyenler için pek çok başka fırsat olacaktır. Benim gördüğüm kadarıyla Harvard yönetiminin çizgisi şu: Bu tarz kulüplerin kadınların toplumda değişen rolüne uyum sağlaması, kadınları sadece romantik ilişkiler yaşayacakları partnerler değil, iş arkadaşları ve eşit bireyler olarak görmeye alışması gerekiyor.

        Uzunca bir süre bu kulüpler Harvard’dan bağımsız olarak kampus üzerinde varlıklarına devam ettiler. 2016’da ise Harvard’dan oldukça cesur bir açıklama geldi: 2021’den itibaren tek cinsiyetli kulüplere üye olan öğrenciler okul bünyesinde liderlik pozisyonlarına başvuramayacak, dekandan referans mektubu isteyemeyecek ve prestijli Rhodes ve Marshall burslarına adaylık hakkını yitirecek. Yani öğrenciler bu kulüplere üye olmak için pek çok fedakârlık yapmak zorunda kalacak. Bu karar hem erkek hem kadın kulüplerini etkiledi ve çok büyük tepki çekti. Harvard’daki kültürü nasıl değiştireceğini zamanla göreceğiz.

        TİYATRO KULÜBÜ GÖSTERİLERİNDE SADECE ERKEK OYUNCULAR ROL ALIYORDU

        Harvard’ın en ünlü öğrenci aktivitelerinden biri Hasty Pudding adlı 223 yıllık tiyatro kulübü. Her sene kendini kanıtlamış ünlü oyunculara “Yılın Aktörü” ve “Yılın Aktrisi” ödülünü vererek yabancı basında ilgi çekiyorlar. Bu kulüp uzunca bir süredir yönetici kadrosu dahil kadın üyeler almasına rağmen, gösterilerde sadece erkek oyuncular vardı. İlk başta kulağa kötü gelse de aslında öyle çirkin bir durum yoktu. Komedi oyunlarında kadın karakterlerin de erkekler tarafından oynanması oldukça eğlenceli sahneler yaratıyordu. Ama kadınlar hep sahne arkasında kalıyordu. Tarih boyunca toplamda 3 kadın oyuncu seçmelere başvurmuş ve seçilmemişti.

        2018’de Mila Kunis “Yılın Aktrisi” ödülüne layık görüldü ve Hasty Pudding sahnede kadın oyunculara da rol vermezse ödülü reddedeceğini açıkladı. Bunun üzerine Hasty Pudding, değişen zamanlara gururla ayak uyduracaklarını ve kulübü kadın-erkek eşitliğinde ileriye taşıyacaklarını belirtti. Kim bilir, belki kadınlar da erkek karakterleri oynar ve yeni bir gelenek yaratılır.

        KÖKLÜ KURUMLAR ZAMANA AYAK UYDURMAK İÇİN ÇABA SARF ETMELİ

        Sonuç olarak, köklü kuruşların yüzyıllık gelenekleri var ve bunları değiştirmek hiç kolay değil. Bu değişiklikleri nasıl yapmak gerekir o da tartışmaya açık bir konu, tek bir doğru yol yok. Ama bazen değişim acılı olsa da gerekli. Bir talep bugünün koşullarında ekstrem görünse de, bundan 100 yıl sonra tarihçiler “İnanmıyorum, bu haksızlığı nasıl yapmışlar” diyebilirler. Tıpkı bizim bugün kölelik sistemini ayıplıyor olmamız gibi eşitlik algısı devamlı değişiyor. Kendimizi akıntıya bırakırsak ileride tarihin doğru tarafında kalmadığımızı fark edebiliriz.

        Diğer Yazılar