Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Herkes biliyor, zarların hileli olduğunu / Herkes parmaklarını çapraz yapar yuvarlarken / Herkes biliyor, savaşın bittiğini / Herkes biliyor, iyi adamların kaybettiğini / Herkes biliyor, dövüşün hileli olduğunu / Fakirler fakir kalır, zenginler zenginleşir / Hep böyle gider / Herkes biliyor, geminin su aldığını / Herkes biliyor, kaptanın yalan söylediğini / Herkeste bu buruk duygular / Sanki babaları ya da köpekleri ölmüş gibi.” LeonardCohen’in ‘EverybodyKnows’ şarkısı eşliğinde, izlediklerim(iz) sayesinde adeta tefekkürün zirvesini yaşıyorum(z). Pascal’ın dediğine göre “eğer insanlar sessizce odalarında oturmayı öğrenselermiş toplam kötülüğün büyük bir kısmı yok olur”muş… Keltlerin bira tanrısıyla hemhal edasındayken; “Geleceği görüyorum kardeşim; cinayet var” kehanetiyle yeryüzünü şereflendiren nadide şahsiyetlerden Cohen’le bir yolculuk serüveni daha kendi varoluşunu tamamlıyor. Şimdilik görsel / yazılı mecmualarda ve çilesi her geçen gün çoğalan toplu taşımalarda aydıkça azalan algılarımızla devam diyerek bugünün mevzusuna bağlıyorum köşeyi…

        Tiyatro sahnesine çok yakıştığını adeta sahnede bambaşka bir enerji haliyle izleyenlerini büyülediğini düşündüğüm bir tiyatrocuyla bugün köşeyi şereflendirmek istiyorum. Kendisini pek seviyorum öyle böyle değil; zira sahnede ilk izlediğimde tek başına o kadar çok karaktere can veriyordu ki; bugüne kadar nasıl olur da tiyatro camiası kendisini ön kadraja koymaz demiştim. Sonrasında kelama düşünce tanıdım ki şahsına münhasır insanlardan biri olarak neden ba(ğ)zıları gibi kendini fotoğrafın önüne atmadığını anladım. Onu böyle seviyoruz o ayrı ama gönül isterdi ki; çok insan bilsin, görsün, şahit olsun sahnedeki oyunculuğuna, yaratımına… O da olur kimbilir-neden olmasın! Konuğumuz pek çoğunuzun tek kişilik oyunlarından tanıdığı Merve Engin…Tiyatronun amazonu diyorlar ona… Yakışır – yakışıyor diyorum ben de… Bugünler de Tiyatro Neki adında bir ekip kurdu, yeni oyunları da Sınır İhlali… Şimdi sözü ona bırakıyorum, rotanız uygunsa da bir akşam sefalığında akarsınız oyunlarından birine de içiniz paklanır!

        BAĞLAÇ OLAN Kİ AYRI YAZILIR

        Tiyatro Neki’yi kurma fikri nereden çıktı, nasıl karar verdin?! Yahut zaten varolan ‘Merve Engin tek kişilik oyunlar’ üzerinden ekip olmaya nasıl evrildin?

        Aslında geçen yıl da ‘Merve Engin’, kendisinin kurduğu bir ekiple bir şeyler yaptı…“Ben Ettim Sen Etme" Merve Engin ve Dadans ortak yapımıydı. Diğer ekip oyunlarımın hali hazırda tiyatroları vardı. Tiyatro Hal ile güzel zamanlarım oldu mesela. Şimdi benim topladığım kimsenin tiyatrosu olmayınca bir isim koymak gerekiyordu; ben de ‘neki’ dedim.

        Neden bu isim?

        “Ya tiyatro neki, niye ki”lerin bileşkesinde anlamını yitirmiş bir kelime. Yinelemekte zarar görmüyorum bağlaç olan ki ayrı yazılır.

        Yeni oyun “Sınır İhlali”ni sana yazdıran süreç nedir? Konusundan bahsedebilir misin? Oyunu hangi periyodlarda izleyebileceğiz?

        İçinden geçtiğimiz süreç; dünya, sistemler… Sistemsel olarak başımıza gelenler! Her sistem insan karşıtıdır. İnsanın sisteminin çarklısına dönüşmediği bir dünya hayal ediyorum. Kendi distopyamda yaşıyorum belki... Ama gerçek bir yerden anlatmaya çalışıyorum. Oyunda her türden sisteme inceden gönderme var, yeraltından inançlara ve STK'lara uzanan, sistemi insan için kullanmayı unutan her yapıya laf ediyorum. Oyun; Aralık boyunca, her cumartesi,Ocak-Şubat-Mart aylarında da ilk perşembeleri Beyoğlu Sekizincikat’ta takip edilebilecek.

        Sırada yeni yazacağın hikayeler varsa bunlardan bahsedelim?

        Bir gazetecinin hayatı uzun süredir projem. Kültür sanat ile ilgilenen bir gazeteci üzerinden genele uzanmak isteğim.

        FISILTI GAZETESİ MUHTEŞEM İŞLİYOR

        Bu sezon devam eden oyunların hakkında bilgi alabilir miyiz? Malum epey yol kat eden oyunların ve oyunun var, bu işin efsunu nedir diye absürd bir soru sorsam da sen söylesen?

        “Kıyıya Oturmanın Böylesi”, İstanbul için son düzlükte son üç oyun… Sonra uzunca bir süre oynamayacağız. “Kaplumbağalar Şişmanlamaz Çünkü Kabukları Vardır” adlı oyunum devam eden yine tek kişilik güldürü. “Sınır İhlali” de sezon sonuna kadar yola devam edecek… Efsuna gelirsek; çünkü fısıltı gazetesi muhteşem işliyor. Hala oyunu/oyunları yeni izleyentiyatroseverler var. Birden fazla izleyen çok seyirci var. Ama en önemlisi bir sürü oyun arasında doğru tanıtım yapmak! Alternatif sahneler ve gruplar çoğaldı, çok oyun var, çok fazla enformasyon dolanmakta ortalıkta... Seyircinin gözü artık oyun haberlerine alışmış durumda. Daha sağlıklı duyurulara ihtiyaç var gibi! Ben galiba “Kıy Ot Böy”nde hala seyircinin takibinden yırtıyorum.

        Yeni projelerin muhakkak vardır, paylaşmayı düşündüklerinden başlayalım?

        İki tane tek kişilik oyun geliyor. Biri sene başından beri yazmaya çalıştığım ve nihayete eren "BiKarışma". Bir stand-up... Kaç yıldır seyircimin benden beklediği bir şeydi: “Sen artık stand-up yapsana!”Sahneye çıkıp ‘ben olarak bakalım ne yapacağım?!’ Diğeri de “Kesit”. Bir oyuncu kadının tiyatro sahnesi ile evi arasında anlattığı kadınlık halleri. Biraz sert, bazen acımasız bir mevzu üzerine... 15 Ocak Perşembe, saat 21.00’deBeyoğlu Sekizincikat'taprömiyer yapacağım.

        Türkiye tiyatrosu aleminde neler oluyor? Kendi pencerenden baktığında söyleyebileceklerin ve yapılması gerekenler neler sence?!

        Deri değiştiriyoruz... Dibe vurmuştuk oradan çıkıyoruz bence!“Alternatifler” güzel soluk getirdiler, gölgelerini esirgemeyen bir kaç büyük özel tiyatro var. Onlar sayesinde de ilerlememiz biraz daha hızlandı. Yani en basitinden Dot, bilet fiyatlarını bu kadar yüksek tutmasa biz daha küçük ölçekli tiyatrolar batmıştık. Dot kadar iyi prodüksiyonlaryaptıkça biz de o fiyatlara çıkacağız inşallah. Çok hızlı iş üretir olduk. Biraz ishal gibiyiz, buna bir dur demek ve her aklımıza geleni yapmamak gerekiyor galiba.

        Sana ‘tiyatronun Amazonu’ diyorlar; bu Amazon’lukta sizin camianın bir tiyatrocuya yaşattığı zorluklar ve kolaylıklar neler? Başka ekiplerle de işler yapıyorsun fakat tek başına olmanın verdiği hissiyatın sana dökümanteri ne oluyor?

        Aslında hiç yalnız hissetmiyorum. Sahnede dayıyorum sırtımı seyirciye... Galiba bu kadar sürede seyirci ile artık bir anlaşmam var. Kulis deseniz; hala sevenlerim var, yalnız koymuyorlar. Tek sevdiğim yanı, disiplini galiba... O yüzden tek kişilik oyunlardan çok vazgeçemiyorum. Yaptığımdan kendim mesulum… Kimseye ‘hadi arkadaşlar’ demem gerekmiyor. Erken uyanan bir bünye olduğum için sabah saat 8’de ayık bir halde prova yapabiliyorum. Hatta “Kıyıya Oturmanın Böylesi’nin provaları Antonio ile sabah 7'de yapardık. Yani 7'de prova başlıyor. Bununiçin 6'da uyanılmış kahvaltı edilmiş ve sahne hazırlanmış oluyor. Kaç kişi bulabiliriz benimle aynı heyecanda bunun peşinden o saatte koşacak. Ben hala prova saatinde aç gelen oyuncu arkadaşlar görüyorum. Başlama saati bizde toplanma saati gibi anlaşılıyor…Bunları hesaplamak zorunda kalmak bile sıkıcı!Herkes ihtiyacı olduğu kadar zaman önce orada olmalı halbuki!

        Son olarak tek kişilik oyun için niye bu kadar bekledin, enerjin ortada ayrıca kendi yazdığın bir oyunda oynamanın handikapları ne olabilir-olur?!

        Beklemedim ki, ben kalabalık olmayı da seviyorum. Bu yıl söylemek istediğim söz kalabalıkla ifade edilebilirdi önce onla başladım. Enerjim ile ilgili laf söylemek bana düşmez belki... Sadece şunu söyleyebilirim: İş tiyatroysa galiba bir işkoliğim…Tüm arkadaşlarım sezonda görüşememekten şikayetçi…Sevgilim ben yazarken sessiz oturmayı öğrendi. Başka türlü görüşemeyeceğimizin farkında!Dostlarımsa çok vefalı, sezonda beni beklerler. Görüşemezsek en fazla inceden dalga geçilir ama işimle aşkım arasına kimse girmez.

        Es notu: Daha fazla bilgi ve oyun tarihleri için: www.merveengin.com

        Diğer Yazılar