Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Her sabah nereye gittiğini bilmeden bir işe giden, her akşam nereden çıktığını bilmeden bir işten çıkan, sevmediği hayatı yaşayan, sevmediği işi yapan, sevmediği kişilerle yaşayan, kalabalıkların yüzünden yaşamaya karşı, ne bir sevgi, ne de bir sevgisizlik işareti olmadan gelip geçen, her akşam evinin dört duvarı arasına sanki bir mezara girermiş gibi giren, gecelerini bir sıkıntı yorganının altında yalnız ya da yanındaki yabancı gövdeyle geçiren; bütün ölü kentlerin, ölü doğmuş çocukları! Size bu ölü yaşamı hazırlayan sermaye sahibi egemen sınıftır ve bu acımasız oyunun varlığı siz izin verdiğiniz sürece sürecektir.” 1868-1936 yıllarında yaşamış Maksim Gorki böyle salık vermiş vakti zamanında. İsteyen istediği yerden mevzunun özetini alır ve gün dediğimiz aydınlığa devam eder. Her zaman olduğu gibi ortaya saçması benden incelik ve derinliklerde gezinmesi sizden! ‘Tadilattayız’ yahut ‘bi yakınıma bakıp, çıkıcam’ diyenlerin de fonunu boş tutmuyoruz en ayarlısından “Noir Désir - Le Vent Nous Portera” şarkısını çakıyoruz. Bugün de güneşi batırıp, ayı gökyüzüne çaktığımıza göre daha yolumuz devam modundadır demektir. Şimdilik bulunduğumuz boyuttan devam…

        LONDRA’DAN BODRUM’A UZANAN BİR YOLCULUK

        Bugünkü yazının konuğu Londralı Shirley… Fakat isme ve yaşadığı kente takılmayınız, aslında Shirley sadece bir isim, yoksa bu coğrafyada ve bu fanilikte o kadar çok ‘Shirleyler’ var ki! Biraz Shirley’den bahsedelim öyleyse: Shirley Valentine, 40’lı yaşlarında, çocuklarını büyütüp, okutmuş ve şimdilerde eşiyle birlikte yaşayan aslında yaşamaya çalışan bir kadın. Çocuk bakıcılığı yapan Shirley, işinden arta kalan zamanlarda da kendi evinin işleri ve eşinin bitmek tükenmek bilmeyen istekleriyle ilgileniyor. O, aslında toplumun ona yüklediği tüm rolleri, bu vakte kadar kusursuzca yerine getirmiş, çocuklarına iyi bir anne, kocasına iyi bir eş, apartman ya da mahalle sakinlerine saygıda kusur etmeyen bir kadın olmuş. Ancak günün sonunda ne çocuklarını, ne de eşini ne de onu tuhaf gören komşularını mutlu edememiş. Hatta kocasının ona karşı ilgisizliği ve gittikçe çoğalan yalnızlığının içinde, kendi kendine, sadece mutfak duvarıyla konuşan bir kadına dönüşmüş. Fakat o kadar çekilmez gördüğü hayatını, sırdaşı duvarla paylaşırken mizahı, kendiyle ve durumuyla eğlenebilmeyi ve içinde bir yerlerden ses veren çocuksu ruhunu asla kaybetmemiş. Duvar dışında bir sırdaşı da aslında tek arkadaşı Jane. Yine böylesine sıradan bir gün Jane, Shirley’e birlikte Türkiye’de, Bodrum’da bir tatil için bilet hediye ediyor. İşte tüm hikaye de bu tatil biletinden sonra başlıyor. Londra’dan Bodrum’a uzanan bu macerada aslında biraz annem, biraz teyzem, biraz halam ve biraz da apartmandaki Ayşe Teyzeler var…

        SHİRLEY’İ SUMRU YAVRUCUK’TAN İZLEMEK!

        Mevzu az çok kafada toparlandı sanırım. Şimdi bu hikayeyi tiyatroda sahnesinde tek bir kişinin ete kemiğe büründürdüğünü düşünün ki bu da en kallavisinden oyunculuğuyla adeta retina ve algılara depar attıran bir oyuncu olursa; ortaya nasıl bir iş çıktığını hayal edebilirsiniz. ‘Shirley’e can veren ve aslında can vermekten öte karakteri izleyici ile adeta karşılıklı kelama düşürten Sumru Yavrucuk. Hani bazı oyuncular vardır, sahneye yaydıkları enerjilerini izledikçe insanı aşka getirir ya, işte o minvalde! Zira hikaye bilindik fakat devreye Yavrucuk’un şahane karakter yansıması ve ince metaforları girince; biz izleklere de en temizinden sadece dikize yatıp, seyirliğin tadını çıkarmak kalıyor. Kısaca usta oyuncu tanımının hakkını, bir kez daha veren Yavrucuk, izleyenlerini bütün duygu hallerinde yaşatıyor hem de öyle sertinden değil en yumuşak ve hissiyatlısından. Willy Russelll'in ‘Shirley Valentine’ adlı oyunundan ‘Shirley’ ismiyle Türkçe’ye uyarlanan oyun, Tebdil-i Mekân Prodüksiyon Tiyatrosu tarafından sahneye taşınmış. Oyunun çevirisi Evren Ercan’a, dekor tasarımı Nurdan Aliyazıcıoğlu’na, ışık tasarımı ise Yakup Çartık’a ait. Sumru Yavrucuk, rol aldığı tek kişilik müzikli bir komedi olan ‘Shirley’in aynı zamanda yönetmeni. Müzikli oyunda şarkıları seslendiren Selmin Artemiz. Şarkı sözlerini yazan ise Efe Ünal. Oyunda seslendirilen şarkıların sahipleri ise iki ustaya Özdemir Erdoğan ve Sezen Aksu’ya ait.

        Yavrucuk oyundaki tüm karakterleri tek başına canlandırıyor; bazen bir erkek, bazen bir çocuk, bazen de aslında çokça sen, ben ve o oluyor. Tasvirler, betimlemeler müthiş. Bir çaresizlik ve kapana sıkışmışlık öyküsü ancak bu kadar pürüzsüz anlatılabilirdi diyor insan oyun çıkışı. Mutfakta ve ‘aile’ dediği bireylerin yamacında geçen bir hayatın, aslında bir kadının kendine dair hiçbir renginin kalmadığı bir yaşamda, bir vakit geldiğinde nasıl da şahlanabildiğine şahit olduğumuz oyunda, tebessümler ve inceden düşünme seansları es geçilemez. Sinema tutkunları 1989 yapımı ‘Shirley Valentine’yi hatırlayacaktır, hani Lewis Gilbert’in yönettiği, Willy Russell’in senaryosunu yazdığı. (Es notu: Hele Shirley’in Bodrum’da tanıştığı Adem karakteri var ki; ilk insan ve ‘adam’dan türeyen Adem… Bence oyunda, günümüz gençlerinin konuşma biçimleri, teknoloji ile hemhallerimiz, mahalle, apartman ve iş yaşantısında ne kadar da yapay olduğumuzun altı çiziliyor bir kez daha… Zira acınası hallere gülüyorduk tüm salon olarak. Ortaya çıkan tablo evet komikti belki ama o fotoğraftakiler tam da bizlerdik ya, işte o minvalde.)

        Oyunu; 11 Aralık, saat 20.30’da, Kadıköy Halk Eğitim Merkezi, 14 Aralık, saat 20.30’da, Bakırköy Yunus Emre Kültür Merkezi Müşfik Kenter Sahnesi, 21 Aralık, saat 20.30’da, Ankara ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi Kurdaş Salonu’nda dikize yatabilirsiniz. Biletler biletix’te.

        Bu da var notu: Günün vedasını da Kierkegaard ile verelim istiyorum, şimdilik selametle… “Sorun şu ki mutluluğumuz hava durumu kadar tesadüfi ve mantıksız görünüyor.”

        Diğer Yazılar