Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yeni kurulan Hybrid Tiyatro, ilk oyunuyla ünlü ressam Frida Kahlo’nun hayatından bir bölüm anlatıyor. Cesur bir oyunla tiyatro seyircisinin karşısına çıkan ekibe merak ettiklerimi sordum, işte ortaya çıkanlar…

        “Ölüm bir istatistik ve devlet işi oldu mu, dünya işleri artık iyi gitmiyor demektir." Portmantoya sırayla asılmış gaz maskelerinin ardındaki yeşil renkli duvarda böyle yazıyordu. Albert Camus’nün bu sözü söylediği tarihleri düşündüm de değiş(e)meyen insanlık mayamıza ağlayasım geldi. Alice Harikalar Diyarında’nın mavi tırtılı Absolem olan algımla (reca edicem William Faulkner’in ‘Abşalom Abşolam!’u değildir mevzumuz, ayrıca o da şahanedir ya neyse, bekleme yapmayalım ve geçelim) bir vakitler, deftere not düştüğüm “Yavaş yavaş ölüyoruz” dedi kaplumbağa. “Haklısın” dedi kelebek, “ne uzun bir gün…” diyen Nafer Ermiş’in kelamıyla günü saldım paralel evrenlerinizden birine!

        “BİR FAHİŞE OLARAK DOĞDUM”

        “Bir fahişe olarak doğdum” ya da “bir ressam olarak doğdum” diyerek o zamanlarda ezber edilmiş tüm kavramların üstünü çizen bir kadın... 21. yüzyıl popüler kültür ikonu haline gelen, resimlerinin yanı sıra inişli çıkışlı özel yaşamı ve politik görüşleriyle de dikkat çeken Meksikalı ressam Magdalena Carmen Frida Kahlo Calderon… Bu zamana kalan adıyla Frida Kahlo… Mexico City’nin güneyindeki Coyoacan’da, Macar Yahudisi fotoğrafçı Wilhelm Kahlo ve Kızılderili asıllı Matilde Calderon Gonzales’in dört kızından üçüncüsü olarak dünyaya gelen Kahlo, 6 Temmuz 1907 günü doğmuş olmasına rağmen, kendisi doğum tarihini, Meksika devriminin gerçekleştiği 7 Temmuz 1910 günü olarak ilan etmiş, yaşamının modern Meksika'nın doğuşuyla başlamış olmasını istemiş. Altı yaşındayken geçirdiği çocuk felcinin sonucu olarak bir bacağı engelli kalmış ve kendisine ‘Tahta Bacak Frida’ denmeye başlanmış. Bu durumuyla baş etmesini bilmiş ve dönemin en iyi okullarından birinde eğitim görmüş. 19 yaşında geçirdiği bir trafik kazası bütün hayatını değiştiriyor. 17 Eylül 1925 okuldan eve dönerken bindiği otobüsün tramvayla çarpışması sonucu çok kişinin öldüğü kazada, trenin demir çubuklarından birisi Frida’nın sol kalçasından girip leğen kemiğinden çıkıyor. Kazadan sonra tüm hayatı korseler, hastaneler ve doktorlar arasında geçiyor; omurgası ve sağ bacağında dinmeyen bir acıyla yaşıyor, 32 kez ameliyat ediliyor ve çocuk felci nedeniyle sakat olan sağ bacağı 1954’te kangren yüzünden kesiliyor. Bu süreçte, ailesinin teşvikiyle sıkıntı ve acıdan kaçmak için resim yapmaya başlıyor. Yatağının tavanındaki aynaya bakarak oto-portreler yapıyor.

        “FİL İLE GÜVERCİNİN EVLİLİĞİ”

        İlk otoportresi, 1926’da yaptığı ‘Kadife Elbiseli Otoportre’… 1927 yılı sonunda yürümeye başlayan Frida, bu dönemde sanat ve politika çevreleri ile yakınlaşmaya başlıyor. Dönemin sanatçılarının davetlerine, sosyalistlerin tartışmalarına katılıyor ve 1929’da Meksika Komünist Partisi’ne üye oluyor. Bu sıralarda, Meksikalı Michalangelo olarak anılan ünlü ressam Diego Rivera ile tanışıyor ve 21 Ağustos 1929’da evleniyorlar. Evlilikleri, ‘fil ile güvercinin evliliğine’ benzetiliyor. Sonrasında bildiğimiz - okuduğumuz – az çok tahmin edebileceğimiz bir hayat; acılar, iyileşmeyen yaralar, ayrılıklar, aldatmalar, şehir ve ülke değiştirmeler…1950'de omurgasındaki sorunlar nedeniyle dokuz ay hastanede kalıyor… 1953 yılı Nisan ayında, Mexico City’de bir kişisel sergi açıyor; Temmuz ayında sağ bacağı kesiliyor. Frida Kahlo, 13 Temmuz 1954’te, akciğer embolisi teşhisiyle son nefesini verdiğinde; arkasında bıraktığı son tablosu; ‘Yaşasın Yaşam’ isimli bir natürmort oluyor. Cenazesi, ertesi gün yakılıyor; külleri, Mavi Ev'de muhafaza edilmekte. Mavi Ev, 1955'te, Rivera tarafından devlete bağışlanıyor... (Es notu: 2002 yılında, Salma Hayek’in başrolünü üstlendiği ‘Frida’ adlı film ve 2005’te ‘The Life and Times Of Frida Kahlo’ adlı belgesel, meraklısını fazlasıyla mest eden projelerdendi. Memleketim coğrafyasının Frida tutkunları da; (2011) Pera Müzesi’ndeki ‘Frida ve Diego’ başlıklı sergiyi ve (2003) Julide Kural’ın ‘Frida Yaşasın Hayat’taki müthiş performansını hatırlayacaklardır.)

        FRİDA KAHLO KALABALIK MONOLOG

        Uzun bir hatırlatmadan sonra gelelim bugünün mevzusu olan Frida Kahlo’ya… Malumunuz rotamız tiyatro: Yeni kurulan Hybrid Tiyatro ve sahneye taşıdıkları ilk oyunları “Frida Kalabalık Monolog”… “Yaşamı pahasına ruhu bedeniyle lades tutuşan bir kadın: Frida Kahlo… Resimleri, siyasi duruşu, aşka, insana, tabiata ait ezber bozan düşünceleri ile içinde yaşadığımız dünyaya ilham vermeye devam eden dahi kadın Frida Kahlo sahneye taşınıyor” alt başlığıyla oyun, önümüzdeki sezon da sahnelenmeye devam edecek. Emre Özerden'in yazıp yönettiği, Abdül Süsler’in proje danışmanlığı, Gözde Yolaç Savaş’ın proje koordinatörlüğünü üstlendiği oyunda Özge Özel, Ufuk Karagöz, Cansu Saka ve Hakan Güzey rol alıyor. Oyunu 2, 9 Haziran Pazartesi, 12 Haziran Perşembe, saat 20.00’de, Asmalı Sahne’de izleyebilirsiniz. Ama öncesinde gelin ekibi biraz daha yakından tanıyalım…

        -Hybrid ekibinden bahsedelim… Tiyatro ve hayatta derdiniz nedir?

        Özge Özel: Hybrid; ben, Emre Özderen ve Gözde Yolaç Savaş’ın birlikteliğinden oluştu. Emre, üniversite yıllarından yakın arkadaşım… Şimdilerde ikimiz de Haliç Üniversitesi'nde, tiyatro yüksek lisansı yapıyoruz. Emre'nin yazarlık, yönetmenlik ve oyunculuk yaptığı ‘Balkon’ oyunu, 2012'de The Club / Yeni Yazarlar Projesi dahilinde sahnelendi ve Time Out'un ‘En İyi 10 Oyun’ listesine seçildi. Ben ise Krek'te proje asistanlığı ve ‘Babamın Cesetleri’ oyununda oyunculuk yaptım. Kısaca öncesinde ayrı ayrı, başka mekanlarda-tiyatrolarda işler yapsak da ‘Frida Kalabalık Monolog’ birlikte ortaya koyduğumuz ilk profesyonel işimiz. Tiyatroda da hayatta da dert çok, hepimiz için...

        EN YALIN HALİYLE BİR FENOMEN

        -Tiyatro ve ekibinizi ne tür hikayeler ilgilendiriyor?

        Ö. Özel: Sahnede herhangi bir şey konumuz olabilir. İnsanın kendisiyle olan kavgasını ve telaşını çok manidar buluyoruz. Girdiğimiz çıkmazlarda yeni düşünceler üretebilmek, aklı ferahlatmak ve insanlara yalnız olmadığını hatırlatmak bizim için mühim.

        -Neden Frida Kahlo’yu seçtiniz, belli bir sebebi var mı?

        Emre Özerden: En yalın haliyle Frida Kahlo bir fenomen ve her şeyiyle ilham verici bir kadın. Yazar olarak heveslendiğim; insanın özüyle kurduğu meseleyi anlatmada bana bol malzeme verdi. İyi bir ev sahibi gibi…

        -Bundan sonraki proje-oyun belli mi?

        Ö. Özel: Teknik olarak şu an sadece iki kişiyiz. Bir sonraki aşamada; daha donanımlı, kalabalık bir ekip olma niyetindeyiz. Daha çok yazmak, yönetmek ve oynamak istemenin yanında ısmarlama bir üretici olmaya meyilli değiliz. Elimizde bir şeyler var, başlangıç için ideal. İnsanları içinde barındırdıklarıyla öylece anlatmak niyetindeyiz.

        BİZİM NESLİMİZİN GERÇEĞİ…

        -Bir kadının hikayesini artı böylesine güçlü bir karakteri, bir erkeğin gözünden resmetmek nasıl bir hissiyat ve bu durum nasıl bir çalışma gerektiriyor?

        E. Özderen: Frida'yı Frida yapan her şey birbiriyle çok bağıntılı. Siyasi görüşü, hastalıkları, kazası, aşkları, ailesi, resimleri... Bunlardan bir tanesini anlamak bütüne ulaşmana vesile oluyor. Bir tür merdiven gibi, her bir basamağı çıktığında onun başka bir yerine basıyor oluyorsun. Oyunu yazarken ilk hamlem; Frida'yı kadın olarak ele almak olmadı. Onu tıkanmış, çırpınan ve arzulayan bir insan olarak tanıdım. Çocuğunu düşürmüş bir kadını anlamam tabii ki imkansız. Ama Frida bu yüzden Frida Kahlo olmuş. Hali hazırda herkesin anlaması için çırpınmış; defa kere çizmiş ve yazmış.

        -Alternatif sahne tiyatroları hakkında ne düşünüyorsunuz, onların geleceğini nasıl görüyorsunuz?

        Ö. Özel: Alternatif olarak tanımladığımız sahne ve tiyatrolar, alternatif olmaktan ziyade bizim neslimizin gerçeği ve hayatta ne yapmak istediğimize dair arayışımızda bize alan sağlayan, başkalarının anlayışlarını, dertlerini düşünmemizi sağlayan kıymetli bir yapı…

        -Son olarak Emirgan’da konuşlanan Hybrid ile bağlantınızdan bahsedelim…

        Hybrid, Emirgan'da, Gözde Yolaç Savaş tarafından 2012 yılında kurulan ve multidisipliner bir format ile yeni fikirlere, tasarımlara ev sahipliği yapan bir platform. Hybrid Tiyatro da buna paralel şekilde Türkiye'deki tiyatro kavramına yenilik ve artı katmak için kuruldu. Bu sebeple 'Hybrid' olmak yaptığımız işin çok yönlü açılımlarını doğru anlatması adına çok bizi anlatan bir kelime. Çeşitliliği, yeniliği, özgürlüğü ve bunların yaratacağı yepyeni kavramları tam olarak ifade ediyor.

        İçimden geldi notu: Sonbahar mevsimi tadında nefeslendiğimiz haziranın ikinci gününe vedamızı da The Cinematic Orchestra’nın “To Build a Home” melodisiyle verelim, şimdilik eyvallah! Bu arada oyun rezervasyonu için: 212 293 1835 / 0532 684 3203

        Diğer Yazılar