Seçimlerin en büyük kazanımı...
İstanbul seçimleri nihayet tamamlandı. 31 Mart seçimlerini kıl payı kazanan Millet İttifakı Adayı Ekrem İmamoğlu, bu sefer 9 puan farkla yeniden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi.
Seçimin hemen ardından da seçimi kaybeden Cumhur İttifakı Adayı Binali Yıldırım’ın rakibini tebrik ettiğini, seçimin kazananı Ekrem İmamoğlu’nun da “Bu bir zafer değil, yeni bir başlangıç” diyerek kucaklayıcı bir konuşma yaptığın gördük.
Seçimin hemen ardından siyaset sahnesinde uzun süredir özlenen başka açıklamalara da şahit olduk. İBB Başkanı İmamoğlu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslenerek “Hiçbir siyasi mesele vatandaşın huzurundan, mutsuzluğundan önemli değildir. Sizinle uyum içinde çalışmaya talibim” dedi ve randevu talep etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan da “İmamoğlu’na hayırlı olsun.” diyerek tebrik etti.
Bütün bu gelişmeler son 2 gün içinde oldu.
Önce 31 Mart’ta yapılan yerel seçimleri ve YSK kararı sonrasında 23 Haziran yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi için girdiği kampanya döneminde siyasilerin ve medyanın kullandığı dili hatırlayınca, son 2 günde olanlar karşısında hepimizin nutku tutuldu. Bu centilmence yapılan jestler ve kucaklayıcı üslup hepimizi sardı sarmaladı. Siyasetin dili bir anda “Kuzey Avrupa ülkesi standartlarına” döndü.
Aman nazar değmesin…
Değmesin, çünkü bundan sonra bu siyaset diline ve üslubuna ve ülke menfaatleri için partiler üstü fikir teatisine çok ihtiyacımız var. Yani “Ortak Akla”
Ekonomi ve Dış Politika
Kağıt üzerinde seçimsiz geçecek 4 yıl var. Siyaset ne getirir? Bilinmez tabii.. Ancak biz baz senaryo olarak yoğun seçim ve kampanya döneminden çıktığımızı varsayalım. Bu varsayım için İstanbul seçimlerinin hemen ardından, hem İktidar bloğundan hem de Ana Muhalefet liderinden gelen “Erken seçime gerek yok” açıklamalarını baz alıyorum.
Bu durumda Türkiye’nin, ABD ve Rusya arasında sıkışmış gözüken dışişleri politikalarını masaya yatırması ve yukarıda bahsettiğim “ortak aklı” devreye sokarak bu iki süper gücün daha fazla Türkiye’yi uluslararası arenada zorlamasına izin vermeyecek politikalar üretmek zorundayız. Kamuoyunda S-400 füze alımı olarak tanımlanan ama aslında içinde Suriye, Güney Akdeniz Doğal Gaz Arama Faaliyetleri, İran gibi alt başlıkları içeren dış politikada karşı karşıya olduğumuz çetrefilli konuları ancak toplumsal mutabakatı devreye sokarak çözebiliriz.
Bu konuda bahsetmeden geçmek istemediğim bir husus daha var. Dünyanın son dönemde iyiden iyiye gittiği “İki Kutuplu Dünya” senaryosunda jeopolitik ve stratejik önemi, 80 milyonluk nüfusu, mevcut NATO üyeliği, enerji dağıtım merkezi olma kapasitesi gibi kartlarını iç siyasetin dayattığı yüksek tansiyondan dolayı Türkiye'nin henüz tam olarak kullanamamış olması. Enerjisini iç siyasete harcamayacak bir Türkiye, yukarıda bahsettiğim çetrefilli sorunları çok daha rahat aşacaktır.
Seçim sonrası bahsettiğim ortak akıl, dinginlik ve katılımcı politikaları en çok uygulamak durumunda kalacağımız ikinci alan ise ekonomi.
Ekonomimizin hem dışarıdan üstümüze yönlendirilen gelen sert rüzgarlarla hem de içeride yaşanan güven eksikliği ile bir süredir çok yıprandığı aşikar. Ekonomide hem yatırım tarafında hem de harcama kaleminde hemen herkes frene basmış bekliyor. Hükümet arka arkaya aldığı tedbirler ve teşviklerle bu sürece destek vermeye çalışsa da ortaya çıkan sonuç yıllık 125 milyar TL’yi bulan ama istihdam yaratmayan ya da büyümeye katkı sağlayamayan bütçe açığı.
Tabii ki dış politikada atılacak adımlar ekonomi için de belirleyici olacaktır. Ancak konuyu sadece buraya bağlamak yanlış olur.
Seçim öncesi bazıların yaptığı IMF çığırtkanlığı ya da kurun seviyesi ile yapılan akıl almaz beklentileri bir yere koyalım. Bunlarla daha fazla kafamızı meşgul etmeyelim.
Ancak şu tespiti de yapalım; ihtiyacımız olan IMF değil. Onun parası da değil. İhtiyacımız olan; ekonomideki sorunları bütüncül olarak algılayıp işinin ehli insanların yönetiminde, Türk usulü değil uluslararası örnekleri bulunan reformlarla Türkiye'yi yeniden ayağa kaldırma seferberliği olmalı.
- Ukrayna konusu ve netleşen saflar2 yıl önce
- En kötüsü 2021'de kaldı mı?2 yıl önce
- Avrupa'da gaz fiyatları kelimenin tam anlamıyla koptu2 yıl önce
- Avrupa enflasyon ile tanışıyor ama farkında değil3 yıl önce
- Kripto paralar yeniden revaçta3 yıl önce
- NATO üyeliği ve göçmen konusu3 yıl önce
- G7 ve NATO zirvelerinde Çin rüzgarı esti3 yıl önce
- Kripto paralarda ne oluyor?3 yıl önce
- Biden & Powell ikilisi ve ABD'nin Kalkınma Planı3 yıl önce
- Pamuk eller cebe...3 yıl önce