Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İngiltere’de işler her geçen gün daha karmaşık bir hale dönüşüyor. “Brexit olmaz, bu iş referanduma gider“ beklentilerinden, Başbakan Boris Johnson’un, Kraliçe’ye “Parlamento’yu Ekim ortasına kadar kapalı tutalım” çağrısı yaptığı günlere geldik.

        Hatırlanacağı üzere Başbakan Johnson, 1 hafta önce G7 Zirvesi için Avrupa çıkartması yaptı. Fransa Başbakanı Macron ve Alman Şansölyesi Merkel ile görüşen Johnson “Theresa May’in sizinle anlaştığı taslağı kabul etmiyorum. Ya İrlanda konusunda bizimle aynı sayfaya geleceksiniz ya da Birleşik Krallık anlaşmasız olarak AB’den ayrılacak” diye kestirip attı. AB liderlerinin buna cevabı ise “Sen bilirsin. Biz de anlaşmasız Brexit istemeyiz ama senin mevcut önerilerin elimizdeki taslağı değiştirtecek kapasitede değil” mealinde oldu.

        Avrupa dönüşü Londra’da kurmaylarıyla görüşen Boris Johnson, 31 Ekim tarihinde devreye girecek olan Brexit yani “Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılması” arifesinde şok bir hamle yaptı ve Kraliçe’ye “Parlamento’yu bu süreye kadar kapatalım” başvurusu yaptı.

        Johnson ne yapmaya çalışıyor?

        Buna net cevap vermek kolay değil ama nelerden kaçınmaya çalışıyor ya da hangi ihtimalleri bertaraf etmeye çalışıyor diye soruya bakarsak, belki konuyu daha iyi işleyebiliriz.

        2016 Brexit referandumunun ateşli savunucularından olan Boris Johnson'un en çok endişe ettiği olasılık ”Referandumda alınan AB’den ayrılma kararının yerine getirilememesi.

        Johnson defalarca “Birleşik Krallık halkı kararını verdi. AB’den öyle ya da böyle ayrılacağız” dedi. Bu sebeple, şunun şurasında İngiltere yakın tarihinin en önemli dönüm noktalarından olan Brexit kararının tamamlanmasına sadece 2 ay kalmışken ve bu önümüzdeki 2 ayda mucizevi bir şekilde amiral gemisi başbakanlık koltuğunda kendisi oturuyorken, Brexit’i riske atacak hiçbir şeye izin vermeyecektir.

        Bu durumda Johson’un kafasındaki plan, kalan 2 ay boyunca Brüksel’i daha makul bir Brexit planı için ikna etmeye çalışmak, eğer olmuyorsa da 31 Ekim itibariyle otomatik olarak Brexit’in anlaşmasız olarak oluşmasını beklemek.

        Nedir riskler?

        İngiliz Parlamento’su Brexit sürecinde büyük oradan devre dışı kalmış durumda. Meclisin mevcut sandalye dağılımı “Yeninden referandum yapalım” kararını almaya elverişli değil. Bunu geçen Nisan ayında denediler ama referandum kararını çıkartamadılar.

        Parlamento’nun mevcut siyasi dağılımı, iktidar partisi yani Johnson’un Muhafazakar Partisi vekillerinde ciddi destek gelmediği durumda “Erken Seçim” kararı almaya da elverişli değil

        Ancak Parlamento, 31 Ekim’e kadar alabileceği bazı aksiyonlar, Johnson’u tedirgin etmiş olabilir.

        Parlamento kalan 2 ay boyunca, özellikle tarım, ulaştırma gibi bazı alanlarda çıkartılacak yasalar ile olası anlaşmasız Brexit’i uygulanabilir olmaktan çıkartabilir. Bu durumda 31 Ekim’de ortaya çıkan tablo, Boris Johson’u hiç tatmin etmeyecektir.

        Parlamento’nun yapabileceği diğer hamle ise hükümete güven oyu vermemek ve arkasından yeni bir hükümetin kurulmasını engellemek ve nihayetinde ülkeyi defacto olarak seçime götürmek olur.

        Dün Johnson’un Kraliçe’ye “Tatil dönüşü Parlamento’yu Ekim ortasına kadar kapatalım. Brexit konusunda konsantre olmamız lazım” mealindeki çıkışı, aslında Başbakan’ın son düzlükte bu 2 riski almak istemediğini gösteriyor.

        Ama bu başvuru çok da masum bir taktik değil.

        Johnson belki kanunda yeri olan bir uygulama ile Kraliçe’den yetki istiyor. Bunu da “Hükümet olarak son 2 aya çok iyi hazırlanmamız lazım” diye lanse ediyor. Ancak diğer yandan Parlamento’nun önümüzdeki 2 ayda devre dışı bırakılması, muhalefet partilerinin sesinin kesilmesi ve Brexit’i oto pilota bağlamak anlamına geleceği için, çok sesli ve katılımlı demokrasinin en iyi uygulandığı yerlerden biri olan İngiltere’de “tarihe damga vuracak” bir karar olarak geçecektir.

        Nitekim Johnson’un bu isteğinin ardından, muhalefet parti vekilleri “Parlamentoyu terk etmeyeceğiz. Gelsin polis çıkarsın” şeklinde tweetler attı. Ayrıca Londra’da bu çağrıyı protesto etmek için büyük yürüyüşler planlanıyor.

        Diğer yandan Kraliçe’nin bu isteğe ne cevap vereceği de önemli. Kraliçe’nin teknik olarak Parlamento’nun kapatılması isteğine “Hayır” deme şansı var. Ancak bu ihtimal oldukça zayıf olduğu ifade ediliyor. Kraliçe’nin onaylaması durumunda da, nasıl bir mesajla bunu ifade edeceği de önemli olacak.

        3 yıl önce bir deli bir kuyuya bir taş attı ve Brexit Referandumu yapıldı. O tarihten sonra İngiltere’de hiçbir şey beklendiği gibi gitmedi, gitmiyor.

        Ve Ada’da olup biten bu kargaşanın, siyasi hamlelerin mutlaka Kıta Avrupa’sında ve daha sonrada dünyada bir karşılığı olacaktır.

        Diğer Yazılar