Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dile kolay 27 yıl. Gıpta edilen bir evlilik.

        Üstelik parmakla gösterilen bir çift Arzum Onan ve Mehmet Aslantuğ. Fakat onlardan da kötü haber geldi. Ve benim gibi birçok kişiyi de üzdü. Hatta aşka ve sevgiye olan umudunu da kırdı.

        İkisini de tanıyan biri olarak aşırı üzüldüm. Hiç bitmez gibi geliyordu, hatta hiç onlara kötü bir şey olmaz gibi.

        Ama oldu mu oluyor işte!!!

        Yılların yorgunlukları herkesi bir noktaya getiriyor. Onları da getirmiş belli ki.. Çıkamamışlar işin içinden. Düzeltememişler.

        Çoğu zaman haklarında kulaktan kulağa fısıltılar dolaşsa bile hiçbir zaman dile getirilmedi. Çünkü o derece korunaklı, zarif bir ilişkileri vardı. Şimdi de öyle bitirmek yakışır ki onlar da bunu istiyor anladığım kadarıyla.

        Fakat hakkında da birçok şey şu aralar dile gelmeye başladı. En başta da; psikolojik şiddet mevzusu.

        Tam da bu noktada Arzum Onan, "Boşanmayı Mehmet istedi" diyerek tüm konuşmaların üstünü kapatmak istercesine içini döküp; "30 yıla yakın zamandır sevdiğim adamın; değil psikolojik şiddet her daim yanımda olan, destekleyen kişiliği, bu türden iftiralara malzeme olmayı asla hak etmiyor" deyişi de bundan.

        Bence de, bizim bu detaylara dikkat kesilmemiz şart. Çünkü belli ki, bir kadın 27 yılına laf getirmemek ve bu işi de güzel ve sakin kapatmak istiyor. Benim Arzum Onan'ın yaptığı açıklamalardan anladığım bu. Ve aşırı saygı duyuyorum. Gerçekten seven bir kadın ve bir adam. İlişkileri süresince ne yaşarsa yaşasın, eğer yaşadığı an harekete geçmemişlerse, bundan sonra da susmak olacaktır. Bakın "O an" diyorum. Arzum Onan eğer bunca yıldır bir şeyler yaşayıp konuşmamış ve harekete geçmediyse bu saatten sonra da susmak isteyecektir.

        Dört duvar arasında yaşadıklarını acısıyla, tatlısıyla, hüznüyle, mutluluğu ve güzelliği ile saygıyla bitirmek gerekiyor.

        Kİ bunu yapmaya çalışıyor şu anda da anladığım. 27 yılını koruma altına almak istiyor. Saygı istiyor. Bu çok değil. Bunu bir kadın olarak çok iyi anlıyorum.

        Kötüleşmeden, saygılı bitirmek istiyor ve istiyorlar. Ki bizim yıllardır gördüğümüz örnek çift de bunu hak ediyor.

        Gönül isterdi ki, onları ömür boyu yan yana görelim ama kısmet işte her şey.

        Hayırlısı olsun ne diyelim.

        İkisi de çok kıymetli. İkisi de çok güzel insanlar. Biliyorum ki, bu süreçten sonra da biz onları sık sık yan yana göreceğiz. Belki kağıt üzerinde bitmiş olacak. Ama güzel duruşlarını bozacaklarını hiç düşünmüyorum.

        Gaziantep'e yakışmıyor

        Gaziantep'e yakışmıyor
        0:00 / 0:00

        Gaziantepli olmadığım halde kendimi o yöreye çok yakın hissettiğimi tüm okuyucularım ve çevrem çok iyi bilir.

        O şehirde de inanılmaz güzel dostlarım ve dostluklarım var.

        Bu yüzden Gaziantepli iki ailenin hikayesinin anlatıldığı ve ilk bölümlerinin o yörede çekildiği "Yalı Çapkını"nı sevmem.

        Hatta Seyran'ın ailesinin yaşadığı ve gelin evinden çıktığı evde Mine Özmen'in oğlu Oğuz Özmen'in yaşadığı tarihi İpek Hanım Konağı'ydı. Dizide de sık sık Gaziantep'in o güzel yerleri gösteriliyordu. Benim kalbimi böyle çalmıştı. Ancak artık Gaziantep ve kadınlarına yapılan şiddeti kabul etmiyorum.

        Çünkü bu dizide sürekli kadınlar şiddet görüyor ve hiç bir işe yaramaz gibi gösteriliyor.

        Fakat ben ne zaman Gaziantep'e gitsem o bölgede yaşayan çalışkan kadınlara hayran olarak dönüyorum. Ve her defasında da, "Bu yörede kadına ne kadar güzel saygı var. Kadınlar ne kadar güzel korunuyor" diye ayrılıyorum.

        Çünkü Gaziantep'i kadınlar daha da güzelleştiriyor.

        Fakat dizide tam tersi bir durum varmış gibi gösteriliyor.

        Ne zaman denk gelsem kadınlar şiddet görüyor, öteleniyor.

        Kadınlar evlenmek ve satılmak dışında hiç bir işe yaramıyormuş gibi gösteriliyor.

        Artık gerçekten hem kadınlara hem de Gaziantep halkına ayıp edildiğini düşünüyorum.

        -Resmen kadına satılık muamelesi yapılıyor.

        -Resmen ezik bir kadını, biriyle evlendirmek için tüm kadınlar seferber oluyor.

        -Anne kızını yalıya gelin yapacağım diye yırtınıyor.

        -Baba kızlarını sürekli dövüyor. Kızlarıyla da yetinmiyor ablasını, karısını dövüyor. Bir adam dört kadını bir anda hırpalayabiliyor. Ve kadınların sesi çıkmıyor. Donup kalmaktan başka. Sürekli bir bakışma, sürekli bir ağlaşma. Dört kadın bir olup bir adamın üstesinden gelemiyor.

        -Erkekler istedikleri her kadını rahatlıkla elde edebiliyor.

        -Ver parayı al kadını durumu hiç bu kadar resmen ilan edilmemişti sanki. Sürekli para pazarlığı yapılıyor kadınlar üzerinden. Ve"Kaç paraya sattın kızını" lafı dönüp dolaşıyor.

        -Erkekler yemek yerken evin hanımı, kızları ayakta bekliyor. Arta kalan yemekleri yiyor.

        -Eve misafir gelmiş Antep mezeleri yapılmış. Evin büyüğü olan hala bile ayakta bekliyor hazır olda. Pes!!!

        Mesela bu hafta şöyle bir diyalog da vardı;

        Ferit Korhan partide bir kızla tanışıyor. Sonra eve davet ediyor. Kız da kuzu kuzu peşinden. Arabaya geldiklerinde şöyle bir diyalog yaşanıyor; "Evleniyorum ben" diye anlatıyor. Kadın da, "Sen evli değil misin zaten" diye yanıt veriyor. Adam da haliyle kahkahalar ile gülerek "Ne güzel kızsın sen kedi gibi. Evleniyorum diyorum umurunda değil. Evliyim üstelik umurunda değil" tadında dalga geçiyor. Kız da gülüyor. Hiç oralı değil.

        Bu mudur yani gerçekten. Bu kadar mıdır?

        Özellikle

        Özellikle
        0:00 / 0:00

        Tamam garip bir dönemden geçiyoruz. Gerçekten benim de hiç alışık olmadığım, daha önce duymadığım, görmediğim bazı mevzulara şahit oluyorum kadınlar konusunda.

        Ama, fakat, lakin her zaman yazıyorum, her zaman söylüyorum.

        Kadın kıymetlidir. Kadın kadının düşmanı olmamalı.

        Kadınların artık birbirini didiklemesine, bir başka kadının bir başka kadını alt etmeye çalışmasını duymaya ve görmeye tahammül edemiyorum.

        Kadınlar birbirini korudukça güzelleşeceğiz.

        Kadınlar birbirinin açıklarını ortaya sermediği zaman iyi olacağız.

        Kadınlar birbirini desteklediği zaman daha da güzel olacağız.

        Sabrın sonu selamettir

        Sabrın sonu selamettir
        0:00 / 0:00

        Ah ah büyükler hani hep "Sabrın sonu selamettir" der ya...

        İşte bu söz tam da; Charles ve Camilla için söylenmiş sanki.

        Dile kolay. 50 yıl hanımlar-beyler.

        50 yıl sabrettiler ve birlikte oldular. Üstelik taçlarını takıp arz-ı endam ettiler.

        Vah ki ne vah.

        Olan kime oldu. Tabii ki, Diana'ya. Yani olan yine bir kadına oldu.

        Sayınseyirciler benim aklım yanıyor, mantığım almıyor.

        Benden bugünlük bu kadar.

        Ben bile hemcinslerimi anlayamıyorum, sizlere de anlatmakta zorluk çekiyorum bazen. Neyse hadi kalın sağlıcakla.

        Güzel pazarlar...

        Diğer Yazılar