Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İngiltere Savunma Bakanı, Mail on Sunday'deki makalesinde "Afgan göçmenler için Türkiye ve Pakistan'da kamplar kuracağız dedi mi demedi mi?" tartışması günün en önemli meselesi.

        Evet, Savunma Bakanı'nın makalesinde "Türkiye" kelimesi geçmiyor ama İngiltere'nin milyonu aşkın satış rakamlı, etkili gazetesi Daily Mail'de Savunma Bakanlığı referans gösterilerek Türkiye ve Pakistan'da mülteci kampları kurulacağı belirtiliyordu ve İngiliz Savunma Bakanlığı da bu iddiayı yalanlamamıştı.

        Londra'daki kaynaklarım da Daily Mail'e bu bilgiyi verenin Savunma Bakanlığı olduğunu söylüyordu.

        Bu konudaki yazımdan sonra Türkiye'nin Londra Büyükelçisi Ümit Yalçın aradı.

        "Savunma Bakanı'nın makalesinde böyle bir şey kesinlikle yok" dedi.

        Ben de kendisine Daily Mail'deki yazıyı yolladım.

        Daily Mail’deki haber

        Sonrasında uzun uzun konuştuk.

        "Evet doğru. Daily Mail'de böyle bir yazı çıktı. Biz de bu gazeteyi ve diğer gazete ve yayınları aradık. Hepsinden bilgi istedik. Daily Mail, Türkiye'de ve Pakistan'da kamplar kurulacağı iddiasını Savunma Bakanlığı'ndaki bir alt düzey bürokrata dayandırıyor. Bürokrata bunlar hangi ülkeler olabilir diye sormuşlar o da Türkiye ve Pakistan olabilir diye yanıt vermiş. Resmi bir şey değil" dedi.

        Büyükelçi Yalçın'a göre olayı köpürten aslında Daily Mail'deki haber değil daha sonra The Guardian ve BBC Türkçe'nin haberleri.

        REKLAM

        "Bu ikisi doğrudan Savunma Bakanı'nın ağzından çıkmış gibi Türkiye'de mülteci kabul merkezleri kurulacağını yazınca mesele büyüdü. Ve biz hemen devreye girdik.

        Hem Daily Mail'le hem de The Guardian ve BBC Türkçe ile görüşerek kaynaklarını sorduk. Böyle bir kaynak yoktu. Tamamen Daily Mail'deki haberden yola çıkmış ve işi Savunma Bakanı'nın ağzından çıkmış gibi köpürtmüşlerdi.

        Büyükelçiliğimizin girişimleri üzerine hemen çark ettiler.

        Dün gece The Guardian'da haberi yazan Dan Sabbagh ile görüştüm ve gece yarısı haberini düzeltti.

        Böyle bir planın henüz olgunlaşmamış bir plan olduğunu, Türkiye'nin adının da bir faraziye olarak zikredildiğini yazdı. Önceki haberde Türkiye ve Pakistan'da kurulacak kamplar olarak atılan başlık diğer ülkelerde kurulacak kamplar olarak değiştirildi. Aynı şekilde BBC de özür diledi ve haberini revize etti."

        Büyükelçi Ümit Yalçın'ın girişimleri sonrasında İngiltere Dışişleri Bakanlığı da "Böyle bir planın Türkiye ile konuşup anlaşılmadan ortaya atılması mümkün değildir" şeklinde bir açıklama yapmış.

        Ve Büyükelçilik, Savunma Bakanlığı'nda da bu açıklamanın gerçek dışı olduğunu ve bakanlıktaki yetkisiz kişiler tarafından ortaya atılan bir şey olduğunun açıklanması istemiş.

        Büyük ihtimalle böyle bir açıklama da yapılacak.

        Büyükelçi Yalçın'a "Peki sizin veya Dışişleri'nin haberi olmadan İngiltere ile böyle bir konu konuşulmuş olabilir mi?" diye sordum.

        Ümit Yalçın çok açık yanıt verdi.

        "Başka ülkeleri bilmem. Ama İngiltere ile böyle bir şey olamaz. Mümkün değil. İngiltere ile Türkiye arasında Dışişleri Bakanlığı'nın ve büyükelçiliğin bilgisi dışında hiçbir şey olmaz. Bakın mesela dün gece Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan ile İngiltere Başbakanı arasında uzun bir telefon görüşmesi oldu. Görüşmenin raporu tutulmuştur. Her kelime kayıt altındadır. Bunu garanti ederim" dedi.

        İyi ki varsınız sevgili dostlar

        İyi ki varsınız sevgili dostlar
        0:00 / 0:00

        Ne güzel değil mi, iyi ki bize dost ülkeler var, iyi ki bize dost ülkelerin Devlet Başkanları, Başbakanları, Bakanları var.

        İyi ki varlar.

        Mesela elini kolunu sallaya sallaya gelen Afgan sığınmacılara karşı bizim yöneticilerden tık ve gık çıkmazken, sağ olsun Rusya Devlet Başkanı “Dostumuz” Vladimir Putin uyarıyor, “Aman dikkat, aralarında eylem yapmaya gelen Taliban ve El Kaide’ye bağlı teröristler olabilir. İçeriye iyice kontrol etmeden sokmayın” diye.

        Putin’in sözlerinin gökkubbedeki yankılanması bitmeden, İngiliz dostlarımızdan öğreniyoruz ülkemizde, bir sonraki aşamada olacakları.

        İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace olmasa Afgan mültecilere Türkiye’nin de aralarında bulunduğu bazı ülkelerde “kamp” kurulacağını ve Batı ülkelerinin buradan mülteci seçeceğini ve geri kalanını da burada bırakacağını nereden bilecektik.

        Sağ olsun İngiliz dostlarımız, bize değer veriyorlar da başımıza gelecekleri önceden haber veriyorlar.

        Belli ki bu konuda bir mutabakat, bir uzlaşma olmuş.

        Olmasa İngiliz Bakan çıkıp da böyle bir şey söyler mi!

        Türkiye’nin bu konuda bir kabulü olmasa elin İngiliz’i Türk halkını böyle bilgilendirir mi!

        Belli ki, anlaşılmış ki, adam açıklıyor.

        Adama kızmak değil teşekkür etmek lazım Türk halkını bilgilendirdiği için.

        Bizimkilere kalsa duymayacağız böyle bir kampın oluşturulacağını.

        REKLAM

        Hatta böyle bir kamp açılsa bile muhtemelen haberimiz olmayacak.

        Bu yüzden iyi ki dostlarımız var diyorum.

        Bize söylenmeyen, bizden gizlenen ne varsa onlardan duyup öğreniyoruz.

        Bu arada bizim Dışişleri Bakanlığı açıklama yapmış, “Yok böyle bir anlaşma uzlaşma” diye.

        Bana sorarsanız böyle bir uzlaşma vardır da, sizin haberiniz olmayabilir.

        İngiliz Bakan’ın bize yalan söylemek için bir gerekçesi yok ki!

        O yüzden tanıdık bildik birileri var ise siz İngiltere’ye bir arayıp sorun.

        Son bilen siz olmayın…

        Sonra mahcup da olmayın.

        Hala öyle bir şeyiniz var ise.

        Kamp fikri daha iyi

        Kamp fikri daha iyi
        0:00 / 0:00

        Bu arada şunu da söylemek isterim.

        Afgan göçmenlerin elini kolunu sallayarak günde ortalama 5000 kişi Türkiye’ye girmesinden ise, Türkiye ile İran arasında sağlanacak bir mutabakatla sınırda oluşturulacak bir kampta toplanması ve kayıt altına alınması ve burada ikametlerinin sağlanması mevcut durumdan daha iyi bir çözümdür.

        Bu kampın giderlerinin de uluslararası toplum tarafından karşılanması en makul geçici çözüm olabilir.

        Kim bu tercüwoman

        Kim bu tercüwoman
        0:00 / 0:00

        Birkaç gün önce Etiyopya Başbakanı Abid’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’la birlikte yaptığı basın toplantısı sırasında tarihimizde rastlamadığım bir rezalet olmuş, basın toplantısının çevirisini yapan çevirmen, Etiyopya Başbakanı'nın Atatürk’ü de övdüğü cümleden Atatürk’ün ismini çıkararak tercüme etmişti.

        Haliyle bu terbiyesizlik epey bir tepki topladı.

        Bir tercüman, kendi ideolojisi ve kişisel sebepleri ile devletin resmi bir toplantısında bazı kelimeleri ayıklıyordu.

        Bu ülkenin kurucusuna yapılan büyük bir terbiyesizlik olmanın ötesinde, son derece önemli bir ulusal güvenlik riski idi.

        Bir tercüman kendi ideolojisini çevirisine karıştıramazdı.

        Karıştırdığı anda Türkiye’nin tüm uluslararası ilişkileri ve politikaları risk altına girerdi.

        Karşı tarafın ya da bizim tarafın sözlerini, taleplerini kendi ideolojik süzgecinden geçirip öyle tercüme etmesi uluslararası ilişkilerde onulmaz hasarlara neden olabilir, Türkiye’nin dış politikasını bilinmedik yerlere sürükleyebilirdi.

        Hadi bu rezillik açıkta, gözümüzün önünde olmuştu ama bu tercümanın başka hangi toplantılarda neleri sansürleyip, neleri ilave ettiğini bilemezdik.

        Bu kabul edilebilir bir şey değil.

        Bu yüzden Türkiye için ulusal risk yaratan ve devlet görevi ile bağdaşmayacak bir tutum içindeki bu “Tercüman” veya “Tercüwoman”ın kimliğini Türkiye bilmek zorundadır.

        Çünkü tehlikelidir.

        Açıklanmalıdır.

        Umarım tahmin ettiğim kişi değildir!

        Dere yatağına afet konutları

        Dere yatağına afet konutları
        0:00 / 0:00

        Bozkurt’u vuran selde yıkılarak onlarca kişiye mezar olan binanın müteahhidi tutuklanmış ve ben de “Tamam müteahhidi tutukladınız, günah keçisini buldunuz meseleyi kapatırsınız artık” demiştim.

        Aman sakın ha siyasi sorumluyu aramayın.

        Sonra tüm sistem çöker değil mi!

        İlçe belediyesindeki imar noktasından başlayıp, tepeye kadar giden “Siyasetin ve siyasetçinin finansman piramidi” çöker.

        İşi müteahhide yıkın, hadi baktınız olmuyor belediyelerde bir iki gariban fen işleri memuru bulun, onları da tutuklayın konu kapansın.

        Ama sakın ola ki, siyasi sorumlulara dokunmayın.

        Bakın müteahhit “Her şeyi sorarak, izin alarak yaptım. Bana kimse buraya bina yapamazsın demedi” diyor.

        Ama tabii ki işinize gelmeyecek bu sözler ve tabii ki işi büyütmeyeceksiniz.

        Peki o zaman sorarım size.

        Anadolu Ajansı’nın mayıs ayında servis ettiği bu habere ne diyeceksiniz?

        Giresun’da bir yıl önce yine selden zarar gören Dereli ilçesinde yaptığınız yeni binalar.

        Devlet eliyle.

        Yine dere yatağında, yine dere yatağında.

        Yarın bunları bir kez daha sel aldığında kimi suçlayacaksınız?

        Devletin gösterdiği yere bu konutları yapan müteahhidi mi!

        Yoksa yazdım diye beni mi!

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Şeffaf olmayan yönetimlerin ülkeleri karanlığa götürdüğünü anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar