Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SANDIKTAN birinci çıkan partinin lideri Ahmet Davutoğlu denedi, ama koalisyonu kuramadı. İkinci çıkan partinin lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na görev verildiğinde onun da başarılı olması zor. Zaten Anayasa’nın tanıdığı 45 günlük süre de doluyor; erken seçim kapıda...

        Artık kaçınılmaz soruları gündeme getirebiliriz.

        İlk soru şu: AK Parti koalisyon kurmada neden başarılı olamadı?

        Koalisyon arayışına, sonunda kendisine makul bir ortak bulma niyetiyle başlamadı AK Parti. Öyle bir niyetle yola çıkılmış olsaydı, Meclis’te temsil edilen ve ilgi gösterse güvenoyu sayısını rahatça aşabilecek bir çoğunluğu sağlayabilecek partilerden birini ortaklığa ikna etmesi mümkündü.

        CHP olmazsa MHP, MHP olmazsa HDP’yi yanına alır ve ülkeyi yönetmeye devam edebilirdi AK Parti...

        Muhalefet partilerinin iktidar ortaklığına daha kolay yaklaşabilecekleri bir ön düzenlemeyi düşünmedi bile AK Parti; Ahmet Davutoğlu da kendisini “atanmış” görenler nezdinde güçlendirecek bir girişimde bulunup parti kongresini erkene alma yoluna gitmedi.

        AK Parti’nin niyeti ülkeyi yönetmede kendisine koalisyon ortağı bulmak olmayınca, hükümet de kurulamadı doğal olarak...

        Kılıçdaroğlu’nun uzun müzakereler sonrasında yaptığı, “Bize koalisyon ortaklığı teklif edilmedi ki...” açıklaması buna işaret ediyor.

        MHP ile görüşmenin de hükümet ortağı arayışıyla bir ilgisi olmadığı, medya aracılığıyla sürdürülen sözlü sataşmaların vicahiye (yüz yüze) çevrilmesinin amaçlandığı, ardından yapılan açıklamalardan belli oldu.

        HDP’yi ise koalisyon ortağı olarak -nedense- aklından bile geçirmedi AK Parti yönetimi...

        Böyle bir tablodan çıksa çıksa yeniden seçim çıkardı; nitekim öyle de oldu.

        Soru 2: Yenilenen seçimde tablo değişir mi peki?

        Mevcut siyaset denklemiyle gidilecek seçimin bir partinin tek başına iktidarını çıkarması neredeyse imkânsız. Aradan geçen sürede kanaatleri kökten değiştirecek bir gelişme yaşanmadı; yaşanan gelişmeler de AK Parti’nin şansını artıracak türden değil. En iyi ihtimalle mevcut denklemin devamı söz konusu olabilir; denklem AKP aleyhine daha da bozulmazsa tabii...

        Denklemi bozacak gelişmeler kapımızda: Her gün sayısı artan biçimde “şehit cenazeleri” geliyor ve güvenlik zaafı yaşanan ülke köşelerinin sayısı artıyor. Siyasete ve güvenliğe ait sorunların vurduğu ekonomi, alarm zilleri çaldırmaya başladı.

        Geleceğe umutla bakmak zorlaştı.

        Bu durum da bana 3. soruyu sorduruyor: Kısa süre sonra yapılacak seçimde 7 Haziran’dan farklı bir sonuç alınmazsa ne olur?

        Kolaysa bu soruya cevap bulun bakalım.

        Akla gelen ilk cevap, “Bu da sorunu çözemedi, hadi yeni bir seçime gidelim” denilmesi ihtimalidir. 7 Haziran’da sandığa yansıyan tabloyu beğenmeyen/ler seçimi yenilemeyi çare görmüşlerdi; çıkacak tablo yine beğenilmeyeceği için, aynı çareyi akla getirebilir pekâlâ...

        Nafile seçimler ülkesine dönüştürülme tehlikesidir bu.

        Ya da, 7 Haziran sonrasında makulü aramak yerine vatandaşın hata yaptığını ve fırsat tanınırsa tavrını değiştireceğini düşünen/ler, bu kez, milli iradeye boyun eğer ve koalisyona razı olabilirler.

        Kendiliğinden gerçekleşmesi ilkinden daha zor bir ihtimal bu.

        Zorluğu ortadan kaldırıp makulü yakalamayı getirecek olan, şu günlerde sesini çıkarması gerektiği halde susanların dillerinin çözülmesidir. Bazılarının aklının başına gelmesi için olumsuzluğun birden fazla yaşanması gerekebiliyor çünkü.

        “Yenilikçi Hareket” için Refah Partisi’nin kapatılması yetmemiş, Fazilet Partisi’nin de benzer akıbete uğraması gerekmişti.

        Herkes umudunu kaybetse de, ben, demokrasinin sonunda çare bulacağından umutluyum.

        Diğer Yazılar