Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Aslında Hasan Cemal'in yazdığı gibi, teknoloji ve gazeteci milleti tam kitaplık bir konu... Tartışmayı başlatan Hıncal Uluç'a katılarak teknolojinin gazetecilik heyecanını ve geleneklerini öldürdüğünü savunanlar da var, Mehmet Barlas gibi 'ne iyi oldu' diyenler de. Polemik tam gaz sürerken, usta gazetecilerin ilginç anılarını da keyifle okuyoruz.

        Gülin Yıldırımkaya

        gulinyildirimkaya@haberturk.com

        Teknoloji gazeteciliği geriletti ben olsam laptop'u yasaklarım

        BİZİM meslekte bilimsel tüm gelişmeler tersine işledi. Her kolaylıkla biraz daha geriye gittik. 1960'h yıllarda yapılan gazeteciliğin düzeyine bugün sahip değiliz. Her gelişme bizi biraz daha geriletti.

        Genel Yayın Müdürümüz Erdal Şafak'ı okurken tüylerim ürper-di.. Erdal müjde (!) veriyor..

        Perşembeden itibaren 3G Teknolojisi ile hazırla yacakmışız gazeteyi..

        Ne 3G'si Erdal? Ben bu gazeteyi yönetsem, dizüstü, yani laptop kullanmayı yasaklarım.

        Bu lanet olası alet yüzünden "Gazete" yani ofis, yani bir gazeteyi çıkaranların bir arada oldukları bina unutuldu. Adamın yanında el kadar laptop.. Evinden

        yazıyor. Gidiyor, plajdan yazıyor..

        Gazete havası koklanmaz, meslekdaşlarla buluşulmaz oluyor. Bir uzaktan kumanda gazetecilik.. Bir masa başı gazeteciliği..

        Bir tembellik.. Bir gün felaket kar yağmıştı. Beşiktaş Belediye Başkanı dostuma 7 telefon ettim. Onun yolladığı kamyonla gazeteye ulaştım, yazımı gene ofisimde, odamda yazmak için.. Evde yazılan yazı ev yazısı olur.. Gazete yazısı, gazetenin havası koklanarak yazılır...

        Hayatım boyu evi işe, işi eve taşımadım. Bu bir yaşam felsefesidir aslında.. Bir başarı formülüdür.. Genç gazetecilere anlatamadığım..

        Hasan Cemal Milliyet Gazetesi

        Yazılarını hala elle yazıp faks mı arıyorsun?

        Teknoloji ve gazeteci milleti tam kitaplık bir konudur. Üstelik şimdi yazmakta olduğum kitabımı boynumda taşıyabiliyorum, küçücük bir hafıza kartının içinde...

        Akdeniz bir başka türlü güzel. Bilgisayarımı açtım. Bir tık, yazı gitti! İnternet hızlanmış. Hayırlı olsun 3G teknolojisi.

        Sevgili Hıncal;

        Yoksa sen yazılarını hala elle yazıp faks mı arıyorsun?..

        Senin gençliğini de bilirim köpoğlu...

        Yılların gazetecisi, okurların film, konser, defile, güzellik yarışması vb her türlü etkinlik konusunda yargısına değer verdiği arkadaşım Hmcal Uluç'u okurken şaşırdım. "Gazete" yani "Gazeteyi çıkartanların bir arada oldukları bina"nın unutulma nedeni bilgisayarlar değildir. O "Bina"nın gökdelen veya plaza olması, gazetenin ise "Şirket" olarak algılan-masıdır. 22 yaşımda Cumhuriyetle çalışırken Nadir Nadi de, Burhan Felek de, ilhan Selçuk da aynı kattaydık. Biri gazetenin sahibi ve yaşça benden çok büyük olan bu meslektaşlarımla arkadaştım.

        Şimdiki genç gazeteciler asansörde tesadüfen karşılaşmak dışında Hmcal Uluç'la birlikte olabilirler mi?

        Gazetecilikte araştırmak ve "Kuşku" başarının değişmez nedenidir. Teknoloji bu konuda dijital çağa taşıdı mesleğimizi.

        Ahmet Mithat'ı hatırlayın. Matbaa kuruyor, kendi gazete-

        sini kendisi basıyor, akrabaları dağıtıyor. Onun elinde bilgisayar, 3G'li bir cep telefonu ve bilgisayarında da Google olsaydı, düşünün veriminde görülecek artışı.

        Hıncal'ın kutsadığı "60'h yılların gazeteciliğine gelince... Nasrettin Hoca şişmanladığı için bacağını kaldırıp eşeğine binemiyormuş.

        Çocuklar alay edince yüksek sesle "Ah Hoca, nerede o gençlik günlerin" diye iç geçirmiş.

        Sonra da alçak sesle kendi kendine "Ben senin gençliğini de bilirim köpoğlu" diye mırıldanmış.

        3G'n senin olsun Mehmet bana gazeteciliğin G'sini ver

        Bilirsin tabii.. O yıllar Cumhuriyet'te yazardın.. Fikret Otyam elinde 7 kiloluk teyple, dağ bayır Anadolu dolaşır röportajlar yapardı hatırlar mısın?. Yaşar Kemal diye bir başka röportajcıyı unutmuş olabilir misin? Nerde bugün o röportaj yazarları Mehmet?.. Al teybi, sor soruyu.. Soru- cevap..

        Yeni Gün'deyiz.. Telefonla rımız kesik. Tek iletişim, tek haber kaynağımız yokken Genel Yayın Müdürü Cihat Baban, fırça attı bana, "Lefter dün idmana çıkmamış, bizde

        niye yok" diye.. Sene 1957..

        Şimdi 2009, 3G devri.. Bütün Türk medyası, yılın en büyük transferi Rijkaard'ı atladı Mehmet.. Hiç kimse de utanmadı.. Hiçbir Genel Yayın Müdürü hesap sormadı.

        Bana bir "Haber" söylesene, son bir aydan, tüm

        Türk basınından, okurken "Vay be" dediğin.. Yazın başından beri Çeşme ve Bodrum'da yüzlerce gazeteci(!) var.. 2 sayfa Bodrum, Çeşme var her gün.. Hepsini üst üste koy, 3G'siz yıllardaki Bedri'nin Bodrum Çizgileri eder mi?

        3G'n senin olsun Mehmet.. Laptop'un da..

        Bana muhabirlerimi, bana gazetecilerimi, bana gazetelerimi geri ver!

        Diğer Yazılar