Şeriat mı gelenek mi?
Gülin YILDIRIMKAYA
gulinyildirimkaya@haberturk.com
Mahkemelerde yemin yararlıdır ama din üzerine ettirilmemeli
Marmara Üni. Hukuk Fak. Öğretim Üyesi İBRAHİM KABOĞLU:
Anayasa Mahkemesi tanığa sorulacaklardan ‘dini’ kaydını iptal etti. Buna göre, yemin tanıklık yapan kişileri dinlerini açıklamaya zorlayarak din ve vicdan özgürlüğünü zedeler
CEZA Muhakemesi Kanunu’nun ‘tanığa ilk defa sorulacak şeyler’ arasında yer alan “dini” kaydını iptal eden Anayasa Mahkemesi’ne göre, “dinin sorulması kişinin isteği dışında bu inancını açıklaması sonucunu doğuracağından Anayasa’nın 24. maddesinin 3’üncü fıkrasına açıkça aykırılık oluşturacaktır. İtiraz konusu kuralın, tanıklık yapan kişileri dinlerini açıklamaya zorlayarak din ve vicdan özgürlüğünü zedelediği açıktır”. Bu karar, yeminle dinsel inanç arasındaki ayrışmayı ifade etmesi bakımından önemli. İnanç ve vicdan din ile sınırlı değildir. “Doğru söyleyeceğime şeref ve onurum üzerine yemin ederim” demek, laik bir söylem olarak gerçeğin ortaya çıkmasına katkıda bulunabilir. Kişiyi kendi ilkeleriyle bağlamak, onları tutarlılık testinden geçirmek, hukuka ve adalete daha çok hizmet edebilir.
Yemin tüm dünya mahkemelerinde gelenektir
Marmara Üni. Hukuk Fak. Öğrt. Üy. AHMET GÖKÇEN:
KAYNAĞI dine dayanıyor. Kutsal bir varlık var yani, bu kimine göre inektir, kimine göre Tanrı’dır. Hukuk yemin ettirirken toplumdaki değer yargılarını ve inançları esas alır. Yemin tüm dünya mahkemelerinde kullanılır. Tanığın yemin etmeme gibi bir hakkı var ama o zaman tanıklıktan çekilmesi gerekir. Özel hukukta yemin kesin bir delil olarak kabul edilir. Ceza hukukunda kesin delil olarak kabul edilmez. Yeminli olduğun halde yalan söylersen bu suçtur. Mesela polis yemin ettiremez. Hâkim ya da savcının önünde edilen yemin geçerli sayılır. Mahkemede yemin ettirilir ya da savcının odasında da olabilir.
Dini yemin laikliğe aykırı değildir
İstanbul Üni. İİBF Öğretim Üyesi Prof. Dr.MUSTAFA ERKAL:
Laik olan ülkelerin mahkemelerinde din üzerine yemin ediliyor. Ülkenin birliği bütünlüğü üzerine yemin edenler sözlerini çabuk unutuyor. Özellikle milletvekili yeminleri yemine olan inancı aşındırmıştır
YEMİN bir sorumluluk örneğidir. Yemin eden kişinin yemin ettiği konuda gerçeği bilmesi, bilgi sahibi olması lazım. Yalan yemin hem dini bakımdan hem de sosyal bakımdan kişiyi zor duruma düşüren, itibar ve statü kaybettiren bir sonuç doğurmaktadır. Ama çoğu kez yeminlere sadık kalınmamaktadır. Özellikle milletvekili yeminleri yemine olan inancı aşındırmıştır. Ülkenin birliği ve bütünlüğü, cumhuriyetin temel nitelikleri üzerine yemin edenler bu yemini çok çabuk unutmaktadırlar. İnsanlar faydacı, maddeci değer hükümlerinin etkisinde artık daha fazla kalıyorlar ve moral değerlerin aşınması, istikrarsızlık, ekonomik sorunlar ve işsizlik yemin ve diğer bazı şeyleri aşındırmaktadır. Dünyanın birçok yerinde dini semboller üzerine yemin ettirilmesi laikliğe aykırı değil. Laik olan birçok ülkede bu tür yeminler var. Zaten bu çelişkiyi bir biz çözemiyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle tartışmalar yok. Laik kurumlarda da din üzerine yemin ediliyor.
Sosyolog-Yazar ALİ BULAÇ: İslam’da Kuran üzerine yemin geçersizdir
21. yüzyılın ilk çeyreğinde yeminin genel olarak çok etkili olduğunu zannetmiyorum. Din, eskisi kadar insanların hayatında etkili değil. Yemin eden insanın dine ve kutsala bakışı önemlidir. Bazı insanlar için yeminden öte söz vermek bile belirleyicidir. Örneğin Kapalıçarşı’da bir esnaf komşusundan borç alır, akşam vereceğini söyler ve verir. Senet filan imzalanmaz. Fakat bu zamanla bazı yörelerde, bazı sektörlerde etkisini kaybediyor. Bu örnekleri artık çok fazla görmek mümkün değil. Ne üzerine yemin ettirildiği de çok önemlidir. İslam inancına göre Kuran üzerine ve peygamber üzerine yemin geçersizdir ve bir önemi yoktur. Ekmek, Kâbe üzerine de yemin edilmez. Sadece Allah adına yemin geçerlidir ve dinen sahibini bağlar. Mahkemelerde mesela namus ve şeref adına yemin ettiriliyor. Bunun bir geçerliliği yoktur İslam’da. İnsan laik olabilir fakat neticede inandığı bir kutsalı vardır. İneği de kutsal sayabilir. İnsanın kendi kutsalı adına yemin etmesi önemlidir. Çünkü yemin son noktadır. Dolayısıyla resmi ve laik kurumlarda yeminin belirleyici olmasının bence bir sakıncası ya da çelişkisi yoktur. Mahkemelerde aslolan tabii ki davayla ilgili maddi delillerin ortaya çıkmış olmasıdır. Eldeki bütün maddi delillere rağmen hâkim vicdani kanaate varamıyorsa son çare olarak yemine başvurabilir. Fakat yemin tek başına yetmez. Çünkü insanlar bazen yalan da
söyleyebilir. Mahkeme yemin talep ettiği zaman o yörenin kültüründe yeminin de tkili ve belirleyici olması gerekir. Mesela bir insan camiye ya da kiliseye gitmiyorsa bu insana İncil’e ya da Kuran’a el bastırmak anlamsız olur.