Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Farklılaşma yolları bile aynı kapılara çıkıyor, günümüzde farklı olabilmek mümkün değil mi?

        ETRAFINIZA şöyle bir bakın... Ne kadar birbirimize benziyoruz hiç fark ettiniz mi? Üzerimizde ekonomik durumumuza göre markası değişen ama aynı tarz kıyafetler, saçlarımızda yılın moda 3-4 kesiminden biri, elimizde aynı telefonlar, aynı kitaplar... 40 yaş üstü grubun popüler mekânlarına uğrarsanız; estetik harikası aynı burunlar, aynı dudaklar, botoksla gençleştirilmiş aynı yüzler de görmeniz mümkün... Kalıpları reddedip farklı olmaya karar verenlere bakalım... Onlar için de farklı olma kalıpları hazır... Bildik markalar yerine tasarım ürünlere, strech blue jean yerine yırtık olanına yönelip mümkünse bir de piercing ya da dövme yaptırmanız gerekiyor... Reiki, meditasyon, Bebek yerine Beyoğlu, dünya turuna çıkmak gibi alternatifler şu aralar farklı olmak isteyenlerin popüler alternatiflerinden... Yani farklılaşanlar bile aynılaşıyor aslında... Peki gerçekten farklı olmak için ne yapılabilir? Gittikçe birbirimize benzememizin sorumlusu bizler miyiz yoksa küreselleşen dünya mı?

        GÜLİN YILDIRIMKAYA

        gulinyildirimkaya@haberturk.com

        Aynılaşma yeni bir sorun değil her devirde ikoncanlar vardı!

        Bir ikoncançıkar, ezik insanlar onun gibi olmaya çalışır. Madame Pompadour kafasında güllerle gezerken tüm Fransa örnek aldı, Hürrem Sultan taç takıp öncü oldu. Benzerlik dünyada oldum olası vardı...

        Modacı CEMİL İPEKÇİ: ASLINDA 21. yüzyılda birbirine benzemenin, geçmiş yüzyıldan bir farkı yok. Benzerlik dünyada oldum olası vardı. Bugün herkes aynı suratı, aynı göğüsleri yapıyor ama Eski Roma’da da böyleydi, Madame Pompadour kafasında güllerle gezerken tüm Fransa onun gibi oluyor, Hürrem Sultan taç takıyor, yeni bir öncü oluyordu. Hem kadınlarda hem erkeklerde ama daha çok kadınlarda farklı olmaya çalışmamak gibi bir duygu hâkim. Her dönemin ikoncanları var, insanlar ona benziyor. Bu, kişilerin şahsiyetlerinin oturmaması, kendilerine güvensizliğinden gelen bir olgu. Moda sektörü de bundan yararlanır, insanları kullanır. Bir ikoncan yaratır ve onu öyle bir sunar ki kendilerini ezik hisseden insanlar var olabilmek için onun gibi olmaya bakarlar. Ama her dönemde ayrı bir grup da vardır. Sadece silikonlular sağcılar, solcular değil hippiler de birbirine benzer. Bunlar akımdır. İdeolojilerden dolayı birbirine benzeşmek bu yüzyıla ait bir olgu değil, bu şikâyet yüzyıllardan beri var. Nişantaşı kadını ile Avcılar kadınını ilk bakışta anlıyorsun. Yıllardır meditasyon yapıyorum, herhalde o zamanlar 20 kişi falandık, şimdi yapmayan yok gibi...Herkes kuantumcu, herkes carpediemci. Anı yaşamak gerektiğini Mevlânâ 700 yıl önce söylemiş halbuki... İnsanoğlu hiç değişmeyecek binlerce yıl geçse de yine belli tüketim kalıpları olacak, insanlar aynılaşmak için onların peşinden koşacak, moda denen faşist sektör de onları sömürecek.

        Aynılaşma eşitlik sağlıyor, Afrikalı da Parisli de blue jean giyiyor

        Yıldız Teknik Üniversitesi Öğr. Üy. Sosyolog Doç. Dr. ERGÜN YILDIRIM: KAPİTALİST üretimin geliştirdiği tüketim kalıpları bütün dünyada küreselleşme ile beraber daha da yaygınlaşıyor. Afrika ormanlarında yaşayan Zulu kabilesindeki erkek de penye ve blue jean giyiyor, Paris’te “birey” olan modern erkek de. Penye ve blue jean giyen; fast food yiyen ve Hollywood filmlerini tüketen insanlarız hepimiz. Bütün tüketim zevklerimiz aynılaşıyor. Bu da göreli bir eşitlik sağlıyor. Sınıfları, ulusları, dinleri ve bölgeleri aşan bir benzeşme kültürüdür bu. Tüketim kültürünün kapitalist formlarıyla gelen yoğun benzeşme süreci, insanları bunaltarak farklılık arayışlarına yöneltmektedir bu kez. İnsanlar bu benzeşme dalgası karşısında yeniden ulus, kabile, sınıf, din ve cinsiyet farklılıklarını vurgulamaya ihtiyaç duyuyorlar belki de. Tüketim toplum kalıplarının benzeştirme dalgası karşısında yeniden iradelerini kullanma arzusuyla özgür olabileceklerini düşünüyorlar.

        Herkes farklı ben farksızım

        HABERTÜRK Gazetesi Yazarı RAHŞAN GÜLŞAN: HEPİMİZ “başka biri” olduğumuza inanıyoruz. Herkesten farklı olduğumuzu düşünüp duruyoruz. İş uygulamaya geldiğinde ise risk almaktan ödümüz patlıyor. Sürüden ayrılıp, farklılaşıp kendi tarzımızı yaratmak yerine hem düşünsel hem biçimsel olarak genel geçere takılıyoruz. Hele şimdi internetin giderek daha da hayatımıza girmesiyle ana akımlara adapte olup, sürekli kendimizi baskın şeylere doğru güncelliyoruz. Üstelik farklı olmaya çalışırken de, toplumun üzerinde konsensüs sağladığı “farklılıklara” yöneliyoruz elimizde olmadan. Çocukluğumdan beri kendimi hep farklı zannettim. Farklı olduğunu sandığım şeylerin de bana dayatılmış olduğunu fark ettiğimde artık çok geçti. Şimdi kendimi “herkes farklı, ben farksızım” diyerek kelime oyunuyla avutuyorum:)

        “Ben de sizdenim” demek için aynı sembolleri kullanıp, aynılaşıyoruz

        Hayallerimiz bile ele geçirilmiş. Zengin olduğunda çoğu erkeğin hayali kırmızı bir Porsche veya Ferrari sahibi olmak. Sistem bize kendimiz olmayı öğretmiyor

        Profesyonel Yaşam Koçu HAKAN ARABACIOĞLU: İÇİNDEN yetiştiğimiz sistembize kendimiz olmayı öğretmiyor. “Ben ne istiyorum? Bu hayatta beni en çok ne mutlu eder?” gibi soruları kendisine soran çok az. Hayallerimiz bile ele geçirilmiş. Zengin olduğunda çoğu erkeğin hayali kırmızı bir Ferrari ya da Porsche sahibi olmak... Başka bir şey düşünemiyoruz bile. Kendi hayallerimizi ortaya çıkaramadığımızda, yeteneklerimizi keşfedip kullanmaya başlamadığımızda, attığımız her adımboş bir farklılaşma çabası olarak kalıyor. Aslında hepimiz farklıyız, ancak bunu keşfedemeyenler hâlâ farklı olmaya çabalayıp aynılaşıyor. İçimizdeki potansiyeli ortaya çıkarabilecek soruları sormaya başladığımızda zaten farkımız da görünecek. Yıllardır kahveyi yudumlarken keyif, otomobil alırken konfor satın aldığımızı sanıyoruz. Çünkü böyle söylendi bize. Buna kananlar kahveye içecek, otomobile taşıt olmaktan daha fazla anlam yüklediler farkında olmadan. Çok azımız kendisindeki güzelliklerin farkına varmaya çalıştı. Bu zahmete girmeyenler x markası giydiğinde güzel olacağı yalanına sığındı. Birileri ben senden daha güzelimdiyebilmek için gitti 2 tane aldı. Kalabalığın içindeki yalnızlığını ‘bakın ben de sizdenim’ diyebileceği sembollerle unutmaya ve unutturmaya çalıştı. O çantadan aldı, o gözlüğü taktı... Duygusal açlığımızı çantalarla, gözlüklerle, otomobillerle doyurmaya kalktıkça, sokaklar birbirinin aynı insanlarla doldu.

        İnternet bizi ortak kalıplara sokuyor

        Bahçeşehir Üni. Sosyoloji Bölüm Bşk. Prof. NİLÜFER NARLI: İNTERNET ve teknoloji tüm insanları ortak davranış kalıpları etrafında birleştiriyor. Birbirimize bu kadar benziyor olmamız küreselleşmenin bir sonucu. İnternet, küresel ölçekte tüm insanlığı yeni düşünce ve iletişim kalıpları, tüketim kalıplarım etrafında birleştiriyor. Böylelikle benzer tüketim davranışları sergilemeye başlıyoruz. Farklılaşıp sürüden ayrılmaktan korkuyoruz çünkü kültürel kodlarımız çok güçlü ve genel anlamda konformist bir toplumuz. Eksantrik olmak İngiliz kültüründe tolere edilebilir bir davranış biçimiyken, bizim kültürümüzde tolere edilemiyor. Benzer şeyleri tüketmemizi sadece sürü psikolojisine de bağlamayalım, internetin küresel ölçekte birleştirdiği bir dünyada yaşıyoruz. Eskiden fiziksel mekânda buluşurken bugün buluşmalar da siber alana kaydı, toplum her alanda davranış kalıplarını değiştirdi.

        Diğer Yazılar