Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bahar gelince yüreğimize cemre mi düşüyor?

        KASVETLİ kış günleri geride kaldı, bahar aylarının gelmesiyle doğa uyanmaya başladı. Ataol Behramoğlu’nun dediği gibi herkesin, “Şöyle yanı başıma çimenlere uzan, kulak ver

        gümbürtüsüne dünyanın, baharın gençliğin ve aşkın, türküsünü söyleyelim bir ağızdan” diyesi geliyor. Kıyafetler hafifliyor, ruhlar hafifliyor, güneşin ve hayatın tadını çıkarmak gerekiyor. Kiminin fonunda “ben her bahar âşık olurum” çalıyor, kimisine çiçek böcek pek etki etmiyor. Peki bahara bu kadar anlamı yükleyen biz miyiz, aşkın mevsimi olur mu? Candan Erçetin’in de pek güzel söylediği gibi: Bahar geldiğinde mi böyle oluruz yoksa böyle olduğumuzda mı gelir bahar? Yılın en güzel polemiğinde söz farklı isimlerde…

        GÜLİN YILDIRIMKAYA

        gulinyildirimkaya@haberturk.com

        ‘Baharda mutluluk hormonu harekete geçer, romantizm arayışı başlar’

        Klinik Psikolog SİNEM DEMİR:

        İlkbahar mevsiminde ‘aşk benzeri’ duyguların coşmasında, fizyolojik değişimin psikolojiyi de etkilediği bir süreçten söz edilebilir. Sıcaklaşan hava, ötüşen kuşlar, yeşillenen ağaçlar, havanın/toprağın kokusundaki yoğunlaşma benzeri doğa olayları, mutluluk hormonlarını harekete geçirebildiği gibi, mutluluk benzeri duyguların hareketlenmemesinin yarattığı baskı da, en çok bu aylarda yıkıcı sonuçlara yol açabilir. İlkbahar mevsimi, kendimizi doğanın bir parçası gibi en fazla hissettiğimiz dönem. Eğer depresif bir dönem yaşamıyorsak, uzun süren soğuk ve karanlığın hâkim olduğu bir dönemden, aşamalı olarak ısınacağımızı bildiğimiz ve aydınlığın hâkim olduğu bir döneme geçtiğimizi fark etmek, mutluluk hormonlarımızın aktive olmasına yol açar. Ilımlı ve mutlulukla ilişkili duyguların hareketlenmesi ise, vahşi doğadakine benzer ‘romantik partnerim nerede’ arayışına yol açabilir. Bu, bir yanıyla psiko-fizyolojik bir yanıyla sosyo-psikolojik bir durumdur. Çünkü sıcak hava ile birlikte dışarıda daha rahat bir şekilde gezebilmek, çiftlerin dışarıda daha çok gözlenmesine, örneğin kış ayları boyunca romantik duygularında yoksunluk yaşayan birinin, daha çok çifti görmesi ile kendisini daha fazla yalnız hissetmesine veya ‘ben de istiyorum’ benzeri bir arayışa yönelmesine yol açabilir. Kiminle olduğuna çok fazla bakmadan en kısa yoldan bir flört bulma çabası, duygusal olgunlaşmanın henüz gelişim aşamasında olduğu yaş dönemlerinin (ergenlik gibi) neredeyse içgüdü kadar güçlü bir özelliğidir. Ancak bu dönemlerde duygusal partner bulma isteğinin depreşmesine, olgunlaşmamış bir duygu gibi bakmak doğru olmaz. Böyle bir istek doğaldır ancak eğer bu konuda ortada herhangi bir olasılık yoksa bu arayışlar hayal kırıklığı ile sonuçlanabileceğine dikkat edilebilir. Benzer şekilde, ilkbahardaki hormonal ve psikolojik tetiklenmenin, ipuçlarına ve uygunluğu doğru değerlendirilmeden başlayabilecek romantik ilişkilerin, sonraki olumsuz sonuçları gözden kaçabilir. Diğer taraftan ilkbahar, kendimizi doğanın ve genel olarak yaşanan ılımlı duyguların yarattığı atmosferin bir parçası gibi hissedemediğimizde de en fazla hayal kırıklığı yaşadığımız dönem. Kış aylarında dışarıdaki soğuktan kaçtıkları evlerinde veya üst üste giydikleri kıyafetlerin içinde görünmez bir halde iken, herkes aşağı yukarı ‘eşit’ gibidir. Sosyal ve duygusal yoksunluklar yaşadığını düşünen kişiler açısından, diğerleri ile karşılaştırma imkânı daha az olduğundan, kış mevsimleri zaten ‘içe dönüş’ün normal kabul edildiği zamanlardır. Ancak ilkbahar ile birlikte insanlar, sosyallikleri ile birlikte dışarı dökülürler. Kendini yalnız hisseden ve bu yalnızlığın değişmez ve dayanılmaz olduğunu düşünen kişiler için dışarıda mutlu olarak gördükleri herkes, onların çaresizlik hislerini artırır.

        Psikolog NAREK KARASU:

        ‘Aşkla mevsim arasında psikolojik ve fizyolojik bağlantı var’

        Aşk ve mevsim arasında psikolojik olarak da fizyolojik olarak da bir bağlantı vardır. İnsanlar üzerinde güneş ışığının olumlu etkileri oluyor. Havanın soğuk olduğu mevsimlerde günün erken bitmesinden dolayı insanlar karamsarlaşabiliyor. Bir de soğuk havalarda insanlar daha çok eve kapandığı için kendisini gösterme fırsatı bulamıyor. Bahar mevsiminde bu kendini göstermek ve aşk daha kolay bir hale geliyor. Baharda günler uzamaya başladığı için dışarıya çıkma gibi bir durumu oluyor. İnsanlar hem güneş ışığından daha fazla yararlanıyor hem eve kapanmıyor, bu nedenle bireylerin birilerine aşık olma olasılıkları da yükseliyor. “Haydi bahar geldi bize aşk lazım, aşık olalım” dürtüsünün altında psikolojik sebepler var ayrıca bu sebepleri fizyolojik nedenler de tetikliyor. Burada temel nokta doğanın canlanması durumudur. Hayvanlar uyanıyor, bitkiler canlanıyor, yeniden uyanış meydana geliyor. Bu olaylar insanlar üzerinde de ister istemez olumlu etkilerde bulunuyor. Yeniden uyanışla birlikte aşk da geliyor.

        ***

        ‘Bahar-aşk ilişkisi kuramıyorum benim baharım kasvetli havalar’

        Yazar Elif ŞAFAK:

        Bahar ile aşk arasında pek ilişki kuramıyorum. Açıkçası bende baharın ilk günleri sevinç ya da iyimserlik yaratmaz. İlk gençlik yıllarımda beri böyledir bu. Öyle güneş, kuşlar, böcekler papatyalar olunca içime bahar gelmiyor, tam tersine. Ben hep kapalı, yağmurlu, kasvetli havalarda daha enerjik olurum. Yağmurlu havalarda daha mutluyum, daha iyimserim. Böyle zamanlarda daha iyi yazıyorum. Tipik sonbahar insanıyım. Aşka gelince, onun mevsimi ya da zamanı yok ki. Her an her koşulda, hatta hiç beklenmedik anda aşka tutulabiliyoruz. O yüzden adı aşk zaten. Bu kadar zamansız ve hazırlıksız olunca.

        “Aşkın zamanı ve yeri yok, kırmızı ışıkta karşıya geçmeyi beklerken aşık olmayacağınızın garantisini kim verebilir?”

        Oyuncu Polat BİLGİN:

        Aşk denen şeyin; zamanı, yeri, mevsimi elbette olamaz... Bazen anlık bir bakıştır aşk, bazen küçücük bir gülümseme, bazense adını bile bilmediğiniz ama gördüğünüzde karnına ağrılar saplatan karşı apartmana yeni taşınan kız. Baharın gelmesiyle insanın üzerinde birtakım fiziksel ve psikolojik değişiklikler oluyor elbette. Havanın ısınması, günlerin uzaması, sıcaklık nedeniyle insanlar kendini daha rahat ve enerjik hissediyorlar. Bilmiyorum ama hormonların da etkisi vardır muhakkak. Üzerine deniz, plaj ve tatil de eklendi mi sanırım flörtler kaçınılmaz oluyor. Aşk her zaman her yerde yaşanmalı. Köşeyi dönüp kırmızı ışıkta karşıya geçmeyi beklerken âşık olmayacağınızın garantisini kim verebilir ki. Neyse bahar gelmiş hoş gelmiş.

        ‘Baharda kediler aşk yaşar ben alerjik olurum!’

        Sabah Gazetesi Yazarı Ayşe ÖZYILMAZEL:

        Aşkın mevsimi olur mu olmaz mı bilemiyorum, aşkın kime karşı olacağı da belli değildir ki. O yüzden zamanının da belli olduğunu düşünmüyorum. Mart ayında kediler aşk yaşıyor. İşin şakası bu konuyla ilgili bir gerçek var ki o da havalar ısınmaya başladığı zaman özellikle de Nisan aylarında da bence insanlar güneşten dolayı, havanın değişiminden dolayı aşık olmak istiyorlar diye düşünüyorum. Ki böyle bir durum oluyor, ben bunu etrafımdan gözlemlediklerimle söylüyorum. Çevremdekilerde de bahar aylarında aşık olmak isteyenler oluyor. Bilimsel olarak böyle bir şeyin var olup olmadığı konusunda bir bilgim yok ama gözlediğim kadarıyla gerçekten de insanlar bahar aylarında duygusal olarak etkileniyor. Beni bahar ayı değil de mevsimden mevsime geçiş zamanları çok etkiler. Son günlerde çok uyuyorum. Alerjik bir bünyem olduğu için de genelde bahar aylarında çok uyuşuk oluyorum. Bahar bana çok enerji vermiyor. Yazın zımba gibi oluyorum, baharda uykulu, sersem ve alerjik oluyorum. Bu halime aşık olabilecek birisi varsa teşekkür ederim kendisine.

        ‘Bir yanım bilimsel gerçekleri kabul ediyor, diğer yanım isyanlarda’

        Yazar Canan TAN:

        Bilim insanları, her bahar yaşanan aşklardan, aşk’ı yönettiğini iddia ettikleri endorfin, melatonin, serotonin gibi hormonları sorumlu tutuyorlar. Mutluluğun ya da mutsuzluğun anahtarı olan bu maddeler, güneşin yüzünü göstermesiyle artışa geçerek tüm iç dengeleri altüst ediyor ve cinsiyet farkı gözetmeden tüm insanları aşka hazırlıyormuş. Eczacı yanım, bilimsel olarak kanıtlanmış bu gerçekliği kabul etse de, edebiyatçı ve duygusal yanım isyanlarda... Bir mevsimlik, yüzeysel ve gelgeç aşklar için bir şey söyleyemem ama, gerçek aşk’ın, adı geçen hormonları, “baharmış, yazmış” gibi dış etkenler olmadan da salgılatabilecek güçte olduğuna inanıyorum. Öyle olmasa, baharın hiç yaşanmadığı, karla ve buzla bütünleşmiş bir iklimden Doktor Jivago, kızgın çöllerden Leyla ile Mecnun’un destansı aşkları çıkabilir miydi?

        Diğer Yazılar