Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hoş bir tonda grimsi mavi pusun, dağların üzerini kapladığını düşünün. Sadece kaplamakla kalmıyor, günün çeşitli saatlerinde ve havanın durumuna göre farklı renk ve tonlarda karşınıza çıkabiliyor. Böyle bir yeri merak etmez misiniz? Daha önce Sydney’i keşfetmiş biri olarak, bu defa şehre 1.5-2 saatlik mesafede en fazla görülmesi gereken yeri, Blue Mountains’ı (Mavi Dağlar) haziranda, bizim yaza, onların kışa girdiği günlerde ziyaret ettim. Havaların yağışlı olduğu, hatta bana da hava durumu sebebiyle gitmememin tavsiye edildiği bir günde yola koyuldum. Dağlar bana jest yaptı, güneş de yüzünü gösterdi. Keyifli bir tur yapma şansını yakaladım. Habertürk TV’deki Airport programım için de güzel çekimler yaptığımı hatırlatayım. Ancak İstanbul’dan, Sydney ve Mavi Dağlara ulaşmak sanıldığı kadar kolay olmadı.

        Güntay Şimşek Mavi Dağlar’da

        İstanbul’dan Sydney 24 saat

        İstanbul’dan gece 23.00’de evden çıktım ve ertesi gün bizim saatle 23.00’te, yani tam 24 saat sonra Sydney’deki otelime adım attım. Yaklaşık 17 saatlik uçuşun İstanbul-Singapur ayağını (takriben 10 saat) Türk Hava Yolları’nın Boeing-777-300ER uçağıyla, Singapur-Sydney arasını ise Singapur Havayolları’nın jumbo jeti Airbus A380-800 ile yaptım. 3 saatlik Changi Havalimanı’nda bekleme süresi, havalimanı transferleri derken 24 saatte yolculuğu bitirdim. Sabah erken saatlerinde Sydney Havalimanı’na uçağımız teker koyduğunda, güneş de yüzünü göstermeye başlamıştı.

        Gün kısaldı jetlag hortladı

        Sadece 4 gün kaldığım Sydney’de, İstanbul ile saat farkı 7 saat olması sebebiyle günü de kısaltmıştım ve uyku dengem bozulmuştu. Bol su tüketerek dengeyi sağlamaya çalıştım, ama jetlag etkisini üzerimde taşıyarak sabah hava aydınlanır aydınlanmaz Mavi Dağlar için yola koyuldum. Tek başına kara yolculuğu bile keyifliydi. Yol kenarında fazla alternatif olmadığı için Sydney’in meşhur muzlu kekiyle kahvaltımızı yaptık. Kahvemizi içtik. Yola revan olduk. Türkiye’den 4 yıl önce Sydney’e gelen muhabirim Emre’nin arkadaşı Polat Bıçaklı da trafiğin sağdan aktığı ülkenin yollarında, direksiyonda rehberimiz oldu. Zamandan kazandırdı. Onların takvimine göre kışın ikinci günü yola koyulmuştuk ve hava erken kararıyordu. Daha önemlisi sis, yağmur ihtimali yüksekti. Dolayısıyla Mavi Dağlar’a ne kadar erken gidersek, o kadar çok yer görme şansımız vardı.

        Katoomba

        Aborijinlerin yurdu

        Ünlü bilim adamı Charles Darwin’in de 1836 yılında ziyaret ettiği Mavi Dağlar bölgesi, yaklaşık 200 yıl önce İngilizlerin, Kaptan Cook’un, Kaptan Philip’in Avustralya’da ilk Sydney’e ayak bastığı yıllarda, kolay aşılacak, keşfedilecek bir yer değilmiş. Sonra kömür maden ocakları açılmış, diğer madenler bulunmuş, Çin’den insanlar getirilmiş, dağın çeşitli noktalarına ulaşan yollar ve Aborijinlerden korunmak için binalar yapılmış. Kanyonu, ağaçları, vadileri, şelaleleri, Aborijinlerin bölgedeki yaşamları keşfedildikçe dikkat çekmeye başlamış. Günümüzde ise turistik amaçlı kullanılıyor. Dağlara da çeşitli dönemlerde farklı isimler verilmiş. Ama hiçbiri kalıcı olmamış. 1979’da ‘Blue Mountains’ ismi tescillenmiş. Bölgede yoğun bulunan okaliptüs ağaçlarından ortaya çıkan yağların hava, su ve toz ile karışımıyla meydana gelen grimsi mavi hava tabakası dağlara adını vermiş. İsmiyle müsemma olmuş. Yaklaşık bir milyon yıl önce oluşan Mavi Dağlar Bölgesi, halihazırda korunması gereken UNESCO Dünya Miras Alanı ve Aborijinlerin de geleneksel yurtları olarak misafirlerini ağırlıyor.

        Avustralya’nın en büyük kanyonu

        Sydney’in 103 km batısında yer alan Blue Mountains, mistik ve huzur veren doğası ile Avustralya’nın en büyük kanyonu. Buradaki okaliptüs ormanları ise yeşille gökyüzü mavisinin birbirine karıştığı çizgide, bölgeye has grimsi mavinin kendini gösterdiği ilginç manzaralara, nesli tükenmekte olan hayvan türlerine ev sahipliği yapıyor. Katoomba kasabasına sınırlarında yer alan yaklaşık bin km’lik bu alan Avustralyalılar için çok kıymetli. Mavi Dağlar Bölgesi’ndeki ilk otel, Katoomba’da ‘Great Western Hotel’ ismiyle, 1882’de açılınca bölgeye ziyaretçi ve turist akını başlamış. Artık bölgede çeşitli turistik tesisler, otel, restoran, alışveriş merkezleri, spor aktiviteleri için alanlar, yürüyüş parkurları gibi ihtiyaç duyulan ve bölgede daha fazla kalmaya teşvik eden her şey düşünülmüş. Bu dağların ilk sakini Aborijinlere ait el yapımı ürünleri, tabloları, ağaç oymaları da burada bulmak mümkün.

        Mavi Dağlar’ı (Blue Mountains) seyir terası.

        3 Kız Kardeş (Three Sisters)

        Sydney’e gitmeden önce Mavi Dağlar’ı araştırırken, bölgedeki ‘Three Sisters’ efsanesi dikkatimi çekti. Çünkü memleketimde; Erzurum’un Olur İlçesi Aşağı Karacasu Köyü’nde de ‘Gelin Kaya’ isimli benzer bir efsane var. Acaba Aborijinler de Türk olabilir mi? Şaka şaka... Aborijin (Avustralya yerlisi) efsanesine göre, Katoomba kabilesine mensup 3 kız kardeş, komşu kabileden 3 oğlana âşık olur. Kabile yasaları gereği evlenmelerine izin verilmez. Bu durumdan sonra 2 kabile arasında savaş çıkar. Katoomba kabilesinin büyücüsü, 3 kız kardeşi korumak adına onları taşa çevirir. Ancak savaş sırasında büyücü hayatını kaybedince, kız kardeşler tekrardan insana dönüştürülemez ve taş olarak kalırlar. Evet, hikâyesi acıklı, ama Mavi Dağları’ın en güzel görüntü veren noktasından birisi 3 Kız Kardeş. Ayrıca Katoomba kasabası da küçük, huzurlu bir yer. Bir kahve molası da burada verdik. Ama Katoomba kabilesinden kimseye rast gelmedim. Dolayısıyla 3 kız kardeş hakkında fazla detay yok. -

        Okaliptüslerden maden ocağına

        Mavi Dağlar Bölgesi’ne Sydney’den her gün turlar düzenleniyor, otobüs ve tren seferleri de var. Fakat özel araçla gidilince daha fazla yer görülebiliyor. Ancak artık önemli bir turistik merkez olan Mavi Dağlar’ın kanyonunu, şelalesini, vadilerini, teleferiğe ve trene binmeden, yürüyüş parkurlarında zaman geçirmeden, seyir alanlarına çıkmadan anlamanız, güzelliklerini görmeniz zor. Ben önce teleferikle 10 dakikalık seyir yolculuğuna çıktım. Tüm kanyonu kuşbakışı inceledim. Dönüşümü ormandan, şelale manzaralı yoldan yürüyerek yaptım. Sonra trenle adeta kanyonun içine doğru aktım. Yemyeşil bitki örtüsüne, kayalıklarına, kapanmış maden ocaklarına bu şekilde ulaştım. Ormanın ve kanyonun derinliklerini, bitki örtüsünü daha yakından görebilmek için dönüş yolunda okaliptüs ağaçlarının diplerinden geçen yolları kullandım. Ama yine merkeze ulaşabilmek için kayalıklardan doksan derece açıyla tırmanan trene bindim.

        Katoomba Şelalesi.

        Sarı ibikli beyaz papağanlar

        Mavi Dağlar turuna birazcık mola vermek üzere, şelaleyi besleyen su kaynağının geçtiği alan geçip bir banka oturdum. Etrafımı tepelerinde sarı ibikleri olan beyaz papağanlar sardı. Cana yakın ve oldukça hassas olan bu papağanlar, adeta buranın maskotu gibi. İkram ettiğim fıstıkları avucumdan o kadar hassas yediler ki şaşırdım. İnsanlar ısırabilirler diye çekinirken, onlar gagalarını bile elime temas ettirmeden yiyecekleri aldılar, bir ayaklarını el gibi kullanarak mideye indirdiler. Bu beyaz papağanların küçükleri Endonezya ve Yeni Gine de, büyük olanlar ise Avustralya bölgesinde yaşıyormuş. Boyları ise 38 cm’den 51 cm arasında değişiyor.

        Diğer Yazılar