Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumhuriyet Gazetesi’nin yönetim kurulu, editoryal yönetimi ve yazarlarını kapsayan 18 gazeteci İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kararıyla “FETÖ/PYD ve PKK/KCK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” iddiasıyla evleri aranarak telefonlarına, bilgisayarlarına el konulup ve 5 gün avukatlarıyla görüştürülmeme kısıtlamasıyla gözaltına alındılar.

        Cumhuriyet’e yapılan bu operasyonu Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu, Uluslararası Basın Enstitüsü ve yabancı basın “sert” bir üslupla eleştirdiler.

        Ne yazık ki; Türkiye’de bir çok alanda yapılan iyi işler; bu eleştirilerin ve yaratılan olumsuz imajın gölgesinde kalıyor.

        Türkiye’nin “Avrupa’dan ve demokrasiden uzaklaştığı” iddiaları gündeme oturuyor.

        Türkiye’nin demokratik imajını korumaya hepimizin özen göstermesi; tartışma götürmez bir ihtiyaçtır. Kaldı ki; bir başka gerçekte, medya alanında özgürlüklerimizin sınırı ne kadar geniş olursa ulusal çıkarlarımızı “güç birliği ortak paydası”nda o ölçüde etkili bir şekilde koruruz.

        Kaldı ki; Cumhuriyet Gazetesi’ne yapılan operasyonun “kamu vicdanını tatmin ettiği”de söylenemez.

        Bu arada; 1980’li yıllarda uzun denilebilecek bir süre, Türkiye Gazeteciler Sendikası’nda birlikte görev yaptığımız, meslek büyüğümüz Hikmet Çetinkaya, 40 yıllık meslek yaşamında, Fetullah Gülen hakkında 3 kitap ve çok sayıda makale yazdı.

        Hikmet Çetinkaya kitaplarında ve yazılarında Fetullah Gülen’in Türkiye için “ne kadar büyük bir tehdit ve tehlike oluşturduğunu” en anlaşılır bir dille toplumun ve ülkeyi yönetenlerin bilgisine, dikkatine sundu.

        Bu gerçek karşısında sorabiliriz; Hikmet Çetinkaya mı FETÖCÜ?

        Hikmet Çetinkaya’nın FETÖ’cü olduğuna kim inanır?

        Öyleyse; Türkiye’nin özgürlük ve demokrasi imajını gölgelemeye sebep olmak niye?

        BASIN ÖZGÜR DEĞİLSE...

        Basın özgürlüğü; gazetecinin mesleksel ve bireysel özgürlüğü değil, anayasadan ve taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinden kaynaklanan “halkın doğru ve sağlıklı bilgi edinme, haber alma hak ve özgürlüğü”dür.

        Dolayısıyla basın özgürlüğünün gerçek sahibi halkın kendisidir.

        Gazeteci; halkın bilgi edinme ve haber alma özgürlüğünü kullanma sürecinin bir aktörüdür.

        Basın özgürlüğünün alanını daraltmak; halkın özgürlük sınırını daraltmakla “eş anlamlı”dır.

        Basın özgür değilse; diğer özgürlüklerin de yaşam alanı yoktur.

        Atatürk, basın özgürlüğünün felsefesini “basın özgürlüğünden doğan sakıncaların giderilme vasıtası yine basın özgürlüğüdür” sözüyle anlatıyor.

        Fransız Yazar Albert Camus, “basın iyi ve kötü olabilir, ama; basın özgürlüğü yoksa basın sadece kötü olabilir” diyor.

        Fransız aydınlanma çağının yazarlarından Voltaire de, “yazdıklarınızdan nefret ediyorum. ama; yazmaya devam etmeniz için canımı veririm.” şeklindeki sözleriyle basın özgürlüğünün ne kadar değerli olduğunu anlatıyor.

        Sonuç olarak: Basın özgürlüğü; özgürlüklerin anasıdır.

        Basın özgür değilse; diğer özgürlükler de anlamsız kalır.

        Diğer Yazılar