Telluride-Toronto zaferi diyebilir miyiz?
KEREM AKÇA / keremakca@haberturk.com
Eylül’de 40. Toronto Film Festivali sonrası yazdığım yazıda söylediğim gibi “Spotlight”ın zafere ulaştığı bir Oscar törenini kapattık. Fazla sürpriz yoktu. ‘Irkçılık’ geceye damga vururken, bu ‘iç hesaplaşma’ seyirci sayısına da olumsuz yansıdı. Sinema tarihinde Oscar kazanan en zayıf filme tanıklık etmemiz bir tarafa, Tom McCarthy ve Leonardo DiCaprio zamanı geldiği için ödüllendirildi. 89. Oscar’lar için ise şimdiden film konumlandırma ve pazarlama stratejileri başladı.
28 Şubat gecesi yapılan 88. Oscar töreninde bazı istatistikleri yeniden sınadık. Açıkçası galibiyet senaryoları çok belirgindi, cılız çekişmeler vardı. Sadece görsel efekt ve şarkı gibi kimsenin umursamadığı dallarda net sürprizler yaşandı. “Spotlight”, rakamlara bakınca en öne çıkan filmdi. Telluride, Toronto ve Venedik gösterimlerinden beslenerek fısıltı gazetesini iyi kullandı ve zafere ulaştı.
FESTİVAL PRÖMİYERİ KURALI KORUNDU
Böylece Toronto 11’de 9, Telluride 6’da 6 yaptı. 2006’dan bu yana ‘Eylül’den sonra prömiyer yapan film zafer elde edemez’ kuralı değişmedi. Filmin Toronto’nun belirleyici seyirci ödülünde üçüncü olması da bir ‘güncelleme’ anlamına geldi. “Gizli Dünya” (“Room”) ve “Danimarkalı Kız”ın (“The Danish Girl”) ödüllerini de dahil edince bu üç film, festivalin ‘Oscar canavarı’ şanına uygun hareket etti.
Cannes’dan ise “Carol” yerine “Mad Max: Fury Road” altı heykelciğe ulaştı, ‘En İyi Film’i almadan bu kadar ödülle onurlandırılan sayılı film arasına girdi. “Diriliş” ise ‘film + yönetmen’i kazanan bir yönetmenin önceki veya sonraki senede sadece ‘En İyi Yönetmen’ ödülü alabilmesini tekrarladı. Altın Küre ve BAFTA’nın bu istatistiğe girmediği, sadece günah çıkarttığı gerçeği açığa çıktı. SAG’e aday olmayan bir filmin en son 1996’da (“Cesur Yürek/Braveheart”) zafer elde edebilmesi, senaryo adaylığı almayan bir yapıtın ise 1998’den (gişe rekortmeni “Titanic”) bu yana geceyi önde tamamlamaması gibi istatistikler yıkılmadı.
‘THE CLUB’ AKADEMİ’YE AĞIR GELDİ
Bir kez daha galibiyet için senaryo ortaya çıktı: ‘SAG, PGA ve DGA’ya aday olmalısınız. En geç Eylül’de festival prömiyeri yapmalısınız. Senaryo dalında adaylık almalısınız. Warner dışında bir stüdyo tarafından dağıtılmamalısınız.’. “Spotlight”ın ‘iki ödülle Oscar zaferi’ne ulaşarak da aslında 1953’ten beri (“The Greatest Show on Earth”) bunu beceren ilk eser olduğu görüldü.
Peki bu yıkılmayan istatistikler dışında neler gördük? “Spotlight”, Oscar’ı alan ilk net gazetecilik filmi oldu. Tipik bir ‘iyi-kötü mücadelesi’, ‘dürüst-cani yüzleşmesi’ olarak, diyalog yoğunluğuyla Akademi’nin ‘60 yaşlarındaki beyaz ve liberal Amerikalı’ kimliğine uygundu. Pablo Larrain’in Vatikan’daki çocuk tacizini eleştiren sert filmi “The Club” (“El Club”) elbette Yabancı Dilde En İyi Film dalına giremeyecekti, üyelere ağır gelecekti. “Ida”nın (2013) dağıtımcısı Music Box Films bile iticiliği dağıtamadı.
POLİTİK GECE SEYİRCİ SAYISINI DA AZALTTI
Başkan yardımcısı Joe Biden’ın çocuk istismarıyla ilgili konuşmaya girmesi, Lady Gaga’nın şarkısını anons etmesi şaşırtmadı. “Operasyon: Argo” senesine benzer bir dokunuştu. Chris Rock, geceyi iç hesaplaşmaya, Akademi toplantısına çevirerek aslında uzun zamandır gördüğümüz en sıkıcı töreni izlememizi sağladı. Sacha Baron Cohen en eğlenceli isimdi. 88. Oscar Ödülleri, 2008’den bu yana en az izlenen tören oldu. ‘Körler sağırlar birbirini ağırlar’ cümlesini akla getiren ‘mesaj kaygısı’ da şaşırtmadı. Açıkçası ‘1960’larda daha önemli sorunlarımız vardı’ lafı arşivlikti…
Rock’ın bu sene onur ödülü verilen (başka törende) Spike Lee’nin protestosunu eleştirmesi doğruydu, ama iş biraz fazla kişiselleşti. Törende açıklama yapmayı uygun bulan (ne gerek var?) Cheryl Boone Isaacs’ın aldığı kararlar, önlemler mantıklı. Aktif olmayan üyeleri devre dışı bırakmak sonuç getirecektir. Ama bunların ‘ırkçılık’ ile uzaktan yakından ilgisi yok. Liberal Akademi üyelerinde değişiklik olması için zaman geçmesi lazım. Akademi’deki Afro-Amerikalıların oranı an itibarıyla yüzde beş bile değil…
89. TÖREN İÇİN FOX SEACHLIGHT VE WEINSTEIN HAZIR
Peki bu mesele 2017 Oscar’larına nasıl yansıyacak? “Operasyon: Argo” senesinde olduğu gibi ‘siyahilerin gerçek hikayeleri’ öne çıkacak mı? Bunun sonucunda “Başkanların Hizmetkarı” (“Lee Daniels’ The Butler”, 2013) gibi istismar filmleri görecek miyiz? Öncelikle yine esas mantık değişmedi, Toronto ve Telluride hedef alınacak. Aralık’ta son dakika vizyonu etkili olmadı, 2005 geri gelmedi.
Fox Searchlight, Sundance galibi “The Birth of a Nation” ile Ocak ayında yarışa bomba gibi girdi. Nate Parker’ın filmi eğer güçlü rakiplerle karşılaşırsa zaman içinde düşüşe geçecek, ama En İyi Film’e aday olur, özgün senaryo, kostüm tasarımı, yapım tasarımı gibi dalları ve Armie Hammer’ı (yardımcı erkek oyuncu) da bunun peşine takabilir. Weinstein, ümit beslediği McDonald’s’ı bulan Ray Kroc’un biyografisi “The Founder”ı olumsuz yorumlar sebebiyle Ağustos’a kaydırıp, “Lion”ı Kasım’a aldı, bu sebeple hedef, esas at belli, hayal kırıklığı hazır.
AKADEMİ’NİN SEVDİĞİ YÖNETMENLER NEREYE KADAR GELİR?
Bilinen yönetmenlerden ise Scorsese’nin “Silence”ı, Clint Eastwood’un “Sully”si, Paramount ve Warner katkısıyla başını içeri sokar. Ang Lee’nin “Billy Lynn’s Long Halftime Walk”u ise Vin Diesel, Kristen Stewart, Steve Martin, Garrett Hedlund ve Chris Tucker’la nereye kadar gelir? Columbia Pictures’ın Morten Tyldum imzalı “Passengers”ının bileğini büker mi göreceğiz.
Focus’un “The Zookeeper’s Wife”ı ve “Loving”i, “Spotlight”ın sahibi Open Road Films’in “Snowden”ı, Disney/DreamWorks’ün “The Light Between Oceans”ı, Amazon’un “Manchester by the Sea”si ve “A United Kingdom” diğer konuşulan filmler. “Gizli Dünya”yı (“Room”) ilk 8 film arasına sokan A24’ün “Moonlight” ve “How To Talk to Girls at the Parties” ile ne yapacağı merak konusu…
Erkek oyuncuda Matthew McConaughey (“Free State of Jones”), “David Oyelowo” (“A United Kingdom”), Christian Bale (“The Promise”), Colin Firth (“Deep Water”, “Genius”), Jake Gyllenhaal (“Nocturnal Animals”), Michael Keaton (“The Founder”), Andrew Garfield (“Silence”) öne çıkan ilk oyuncular. Oyelowo, ‘Oscar çok beyaz’ protestosuna çok uygun… Kadında Meryl Streep (“Florence Foster Jenkins”), Jessica Chastain (“The Zookeeper’s Wife”), Jennifer Lawrence (“Passengers”), Alicia Vikander (“The Light Between Oceans”) ve Rosamund Pike (“A United Kingdom”); yardımcı erkekte Robert De Niro (“Hands of Stone”); yardımcı kadında Rachel Weisz (“The Light Between Oceans”, “Deep Water”) da bunlara an itibarıyla eklenebilir.