Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kerem Akça, 25 Mart’ta vizyona giren filmleri değerlendirdi

        25 MART FİLMLERİ

        Destansı, karizmatik ve gerçekçi yeni sürüm “Man of Steel”ın devam filminde Batman ile Superman karşı karşıya geliyor. “300 Spartalı” ve “Watchmen” ile çizgi roman uyarlamalarında çıtayı yükselten Zack Snyder bu kez tökezlemiş. “Batman v Superman: Adaletin Şafağı” seriyi ayağa kaldıracak ‘kült nasıl olunur?’ sorusuna kafa yormayıp kendini çok ciddiye alınca kaçınılmaz bir hayal kırıklığına dönüşüyor.

        Süper kahramanları, antolojik karakterleri birbirleriyle yüzleştirmek söz konusu olduğunda Godzilla’nın envai çeşit canavarla çatıştığı çöp (trash) Japon filmlerini düşünebiliriz. Ama sanki 2003 tarihli “Freddy Jason’a Karşı” (“Freddy vs. Jason”) bu konuda örnek alınacak bir çalışmadır. Ronny Yu’nun iki kahramanın dünyasını çok iyi tartıp, ortaya ‘kült bir korku-komedi’ çıkarması takdire şayandır.

        ‘KARA ŞÖVALYE’ İLE ‘ÇELİK ADAM’ YÜZLEŞEBİLİRDİ

        Zack Snyder’ın, belki de 2003’te çıkan Superman/Batman çizgi romanından esinlenen Chris Terrio ile David S. Goyer’in yazdığı senaryoyu kullanırken en büyük hatası bu yöne kaymamak olmuş. Öncelikle Gotham City ile Metropolis’in iç içe geçmesinde, ne motivasyonlar, ne karakterler, ne de yüzleşme doyurucu. Henry Cavill ve Ben Affleck’in başrole yerleştirilmesi ise her şeyin sonunu hazırlıyor. Zira film, son zamanlarda gördüğümüz en özensiz kast çalışmasını barındırıyor.

        Yönetmen, “Man of Steel”da (2013), en demode süper kahramanı diriltmişti. Koyu renkler, melankoli, acı, karizma ve güçsüzlük bir araca dönüşürken Goyer’in senaryosu da tatmin etmişti. ‘Destansı anlatı’ya destek veren sosyal gerçekçi macera ile uzay operası dokusunun birlikteliğiyle “Kara Şövalye”nin (“The Dark Knight”, 2008) üzerinde bir başarı vardı. Nolan’ın orada ‘Shakespeare tragedyaları’na kayıp ‘iddialı’ olmayı abartması ve terör/gangster filmine yönelerek itici durmasıyla Burton’ın uyarlamalarını sollayamadığı netti. Ama destansı anlatıda bir sıkıntı yoktu.

        KARAKTERLERİ BESLEYECEK BİR TEKNİK EKİP VAR MI?

        Burada ise sanki iki süper kahramanın bir araya gelmesi, geveze Lex Luthor’un itici diyaloglarından zarar görüyor. Ben Affleck’in olgunlaşsın diye iki-üç yere beyaz attırılmış saçları/şakakları ve Yeşilçam kartonluğunu hatırlatan melodramatik performansı bir yana, Cavill’in de sürekli poz yapacak anlara odaklanması dikkatlerden kaçmıyor. Brandon Routh’ı aratmıyor. Aslında bir stadyum üzerinden kurulan ‘terör mizanseni’ de hiç doyurucu değil.

        Bruce Wayne’in aristokrat yaşamı ile Clark Kent’in gazetecilik hayatının kesişmesi, sanki ‘iyi’ ile ‘kötü’nün konumlarına kafa yorarken geliştirilmeden bırakılmış. Öncelikle mantık boşluğu rekortmeni “Operasyon: Argo”nun (“Argo”, 2012), olay örgüsü oluşturmaktan aciz senaristi Chris Terrio’nun projede ne işi var anlamış değiliz. Onun gediklerini kapatan, çizgi romanlarla haşır neşir David S. Goyer ise zaman zaman seyir sürecini hareketlendiriyor. Dramatik yapının temeli sağlam olmayınca diyaloglar ve aşamalar da sahici durmamış. İki zıt kutbun buluşması, senaryoyu önlenemez bir kaosa sürüklemiş. Besteleri yapan Junkie XL ve Hans Zimmer’e ise ekip psikolojisi pozitif yansımış. Özellikle ilk 40-45 dakikada onların uyumsuzluğunun yarattığı çekicilik, filmin iyi başlamasına olanak tanıyor.

        GÖRSEL EFEKTLER SADECE GÖZ BOYUYOR

        Serbest DC Comics uyarlamasında, Superman’in uzayla yakın teması törpülenmiş, Batman’in eviyle ilişkisi de unutulmuş. Üstelik düelloya ayrılan son 40 dakikalık bölümde de ‘Yıldız Savaşları’nın (‘Star Wars’) düello sekanslarını izlemek istiyoruz. Antika kıyafetiyle, adeta atari döneminden kopup gelmiş kullanışsız bir oyuncağa dönüşen Batman’in, havalı Superman’le mücadelesi ne kadar sahici olabilir?

        Snyder, o bölümde “King Kong”dan (1933) bu yana bildiğimiz devasa Hollywood canavarlarına bir yenisini daha eklemek için niye kasmış? Onun 2005 versiyonunda Peter Jackson zaten bu taktiği A-tipi fantastik filmlere uyarlamamış mıydı? Yeşil ekran teknolojisi ve günümüzün dijital efektleri; “300 Spartalı”da (“300”, 2006), “Watchmen”de (2009) ve “Sucker Punch”da (2011) yönetmenin önderliğinde devrimci bir üsluba önderlik etmişti. Ama burada her telden çalınmamış mı? Sadece aynı görüntü yönetmeniyle benzer başarılar tekrarlanabilir mi? “Man of Steel”da neredeyse resim tabloları kıvamında bir sinematografi çalışması çıkaran Amir Mokri, tutulmayınca ‘yeni bir doku’ da hayal oluyor.

        JESSE EISENBERG’İ KİM SEÇTİ?

        Hatta klasik giriş-gelişme-sonuç ezberini 150 dakikaya göre planlamak, Bruce Wayne’in mimiklerini ‘dramatik bir karakterde rol kesme’ aracına dönüştürüyor. Fakat bundan etkilenemiyoruz, zira Affleck böylesi ciddi hedefleri kaldırabilecek potansiyelde bir oyuncu değil.

        Amy Adams ve Holly Hunter devreye girince bir kalite sözü veriyorlar. Gadot’nun, Lane’in etkisi tartışmalı. Michael Caine’in tahtına, Alfred’e uygun görülen Jeremy Irons hiç olmamış. Richard Donner’ın “Superman”inde (1978) Gene Hackman’ın canlandırdığı Lex Luthor rolünü Jesse Eisenberg’e vermek hangi cin fikirlinin işi özellikle merak ediyoruz. “Superman Dönüyor”un (“Superman Returns”, 2006) Kevin Spacey’sini bile mumla aratan bu kötü adam tiplemesi, sıfır tehdit ve karizmayla, bir gençlik filminden giren yedek karakter izlenimi yaratıyor.

        DC COMICS VOLİYİ VURMA PEŞİNDE

        Ama Wonder Woman’in sırf 2017’de kendi uyarlaması ve “Justice League” filmi var diye araya sokuşturulduğu çok bariz. DC Comics’in sinemadaki interaktif evreni elbette seri üretim çılgınlığıyla oluşturuluyor. Bu yaz “Suicide Squad”la (2016) da genişleyecek, ticari ürünlerine bir yenisini daha ekleyecek.

        Sanki Snyder, stüdyonun her istediğini yamamak isterken kendi yolunu kaybetmiş, ilk bölümden sonra ipin ucunu kaçırmış. “Batman v Superman: Adaletin Şafağı” (“Batman v Superman: Dawn of Justice”) Amerika’nın geleneksel siyasi bakışını yansıtan ve klasik dünyayı kurtaran adam klişesine sığınan ısmarlama bir süper kahraman filmi olmaktan kurtulamıyor. Elbette “Justice League” öncesi ‘ara bölüm’ gibi duran bu yapıtın, onu gördükten sonra daha sağlıklı değerlendirilebileceğini eklemekte fayda var.

        FİLMİN NOTU: 4

        Künye:

        Batman v Superman: Adaletin Şafağı (Batman v Superman: Dawn of Justice)

        Yönetmen: Zack Snyder

        Oyuncular: Ben Affleck, Henry Cavill, Jesse Eisenberg, Jeremy Irons, Holly Hunter, Amy Adams, Gal Gadot

        Süre: 152 dk.

        Yapım yılı: 2016

        HALA YÜRÜYOR MUSUNUZ?

        ABD’nin güzel dağlarında, ovalarında yolculuk yapmak birçok kişiye heyecanlı gelebilir. “Hayatımın Yolculuğu”, gerçek bir hikayeden yola çıkan, Robert Redford ve Nick Nolte gibilerine bel bağlayan bir yol komedisi… Ama serüvenin yalapşap, mizahın yüzeysel, senaryonun ise beylik durmasıyla, deneyimli oyuncular da kurtarıcı olamıyor.

        Bill Bryson’ın 1998’de yazdığı romanı, Appalachian Trail’de yapılan zorlu yolculuğun ironik hikayesine odaklanır. Robert Redford’un bu anı kitabını perdeye uyarlama arzusu gayet doğal. Zira usta oyuncu, “Sona Doğru” (“All is Lost”, 2013) gibi denizlere yelken açtığı sinemasız bir hayatta kalma filmi ile kendini kandırabiliyor. Buradaki ‘hayatta kalma’ mizanseninin de, yönetmenliğin de ciddiye alınır bir tarafı yok üstelik.

        HEDEFSİZ VE BEYLİK BİR YOL KOMEDİSİ

        90’ların gerçekliğine 70’lerin özgürlükçü ve muhalif ezberinden gelmek ne işe yarıyor? Tartışılır. Redford, bu romanın uyarlamasında Paul Newman’la beraber oynayacaklarını düşündüğünde haklı olabilir. Ama projeyi, kariyerinin en iyileri stüdyolara yaptığı vasat komediler olan Ken Kwapis’e emanet etmenin amacı nedir? Bu kadar da çulsuz ve hedefsiz kalınır mı?

        “Hayatımın Yolculuğu” (“A Walk in the Woods”, 2015), buna beylik mesajlar da ilave eden ‘macera’ damarlı bir yol komedisi filmi… Ancak meselenin mizah tarafında seviyenin düşmesi, Redford’ın Adam Sandler’laşması affedilir gibi değil. İki kişinin yazdığı senaryonun bu zaafları, Emma Thompson, Nick Nolte ve Mary Steenburgen’ı ayağa kaldırabiliyor.

        “The Way” (2011) gibi niye çekildiği belli olmayan ‘yol komedisi’ örneklerine, ‘yaşlıların maceraları’na ya da ‘kendilerini doğanın kucağına bırakma heyecanları’na bir yenisi daha ekleniyor. Görüntü yönetmeninin de ortak kurgucunun da 70’ini geçmesi ‘ahı gitmiş vahı kalmış’ ekibi tamamlıyor.

        FİLMİN NOTU: 2.8

        Künye:

        Hayatımın Yolculuğu (A Walk in the Woods)

        Yönetmen: Ken Kwapis

        Oyuncular: Robert Redford, Nick Nolte, Emma Thompson, Mary Steenburgen

        Süre: 102 dk.

        Yapım yılı: 2015

        HAFTANIN EN İYİSİNİ DÜN YAZMIŞTIM

        Ülkemizdeki toplumsal ve kültürel yapının dünü, bugünü ve yarınına dair, mekan-bellek, zaman-şiir, yazar-şehir, ses-tarih ilişkisiyle yürüyen büyüleyici bir metropol yolculuğu. Orhan Pamuk’un ‘Masumiyet Müzesi’nin belgesel karşılığı, Grant Gee’nin olgunluğuyla Alain Resnais’nin “Gece ve Sis”ini İstanbul’a uyarlıyor.

        FİLMİN NOTU: 7.2

        Künye:

        Hatıraların Masumiyeti (Innocence of Memories)

        Yönetmen: Grant Gee

        Oyuncular: Orhan Pamuk

        Süre: 97 dk.

        Yapım Yılı: 2015

        KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU

        5. Dalga (The 5th Wave): 4.2

        Ali Kundilli 2: 1.8

        Annemin Yarası: 2.9

        Aşkın Seçimi (The Choice): 3.5

        Aşk ve Gurur + Zombiler (Pride and Prejudice and Zombies): 5

        Babalar Savaşıyor (Daddy’s Home): 3.7

        Bizans Oyunları: Geym of Bizans: 3

        Büyük Açık (The Big Short): 4.5

        Dedemin Fişi: 3

        Carol: 7.5

        Creed: Efsanenin Doğuşu (Creed): 5.4

        Çılgın İhtiyar (Dirty Grandpa): 5.5

        Danimarkalı Kız (The Danish Girl): 6.6

        Deadpool: 6.1

        Dedemin Fişi: 3

        Delibal: 3

        Denizin Ortasında (In The Heart of the Sea): 5.8

        Diren! (Suffragette): 3.5

        Diriliş (The Revenant): 6.2

        Dünyanın En Güzel Kokusu: 0.9

        Gençlik (Youth): 3.8

        Gizli Dünya (Room): 5.8

        Hasret (Yearning): 5.5

        Hep Yek: 4.1

        Her Şey Aşktan: 4.5

        Hesaplaşma (Misconduct): 4.3

        Hes@pta Aşk: 5.2

        İftarlık Gazoz: 5.5

        İyi Bir Dinozor (The Good Dinosaur): 3

        Kaçma Birader: 5.4

        Kardeşim Benim: 4.4

        Kocan Kadar Konuş: Diriliş: 4.6

        Kod Adı: Londra (London Has Fallen): 3

        Kod 999 (Triple 9): 5.5

        Kolpaçino 3. Devre: 1.4

        Köstebekgiller 2: Gölge’nin Tılsımı: 3.2

        Kötü Kedi Şerafettin: 7

        Mısır Tanrıları (Gods of Egypt): 4.5

        Mükemmel Bir Gün (A Perfect Day): 5.4

        Naciye: 4

        Olaylar Olaylar: 2.7

        Osman Pazarlama: 4.6

        Roma’da Aşk Başkadır (All The Roads Lead to Rome): 2.7

        Saul’un Oğlu (Saul Fia): 6.7

        Senarist: 1.9

        Seni Şimdiden Özledim (Miss You Already): 3.8

        Sessiz Çığlık (Louder Than Bombs): 7.2

        Şeytan Tüyü: 3.5

        Spotlight: 2.5

        Şevkat Yerimdar 2: Burada Sakat Çok: 3

        The Club (El Club): 7.8

        The Hateful Eight: 6.5

        Yalan Labirenti (Im Labyrinth des Schweigens): 3.1

        Yandaş (Allegiant): 5.7

        Zor Saatler (The Finest Hours): 2.6

        Not: Yıldızlar, 10 üzerinden verilmektedir.

        Diğer Yazılar