Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Cuma günü Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın istifa ettiği veya moda tabirle ‘affının istendiği’ haberleri sosyal medyada ayyuka çıkınca kabine değişikliği olacağı, değişikliğin de gece yarısı Resmi Gazete’de duyurulacağı beklentisi oluştu.

        Yersiz de değildi bu beklenti. Zira Merkez Bankası’nın faiz düşürme kararlarından Lütfü Elvan’ın memnun olmadığını tahmin etmek zor değildi.

        Kaldı ki kendisiyle ilgili atama kararını da yine bir gece yarısı Resmi Gazete’den öğrenmiştik.

        Ayrıca aynı gün Cumhurbaşkanı’nın bir grup ekonomi kurmayı ile toplantı yaptığı, toplantıda Elvan’ın yer almadığı biliniyordu.

        Muhtemelen bu toplantıyı duyan eski Merkez Bankası Başkanı ve İYİ Parti Milletvekili Durmuş Yılmaz ”Resmî Gazete’yi takip etmenizi tavsiye ediyorum. Bu gece bir şey olabilir” diye bir tweet attı.

        Saatler gece yarısını gösterdiğinde yoğun ilgi nedeniyle gazetenin internet sitesi çöktü.

        Şimdi bazı gazeteci meslektaşlarımız Durmuş Bey’i eleştiriyor, hatta daha ileri gidip trollükle suçluyor. Oysa onunki sadece malumun ilanıydı. Sonrasında bir özeleştiri de yaptı zaten.

        Kaldı ki Resmi Gazete’nin internet sitesini çökertecek ilgi sadece Yılmaz’ın tweeti nedeniyle meraklanan muhaliflerden kaynaklanmıyordu.

        Şu an Külliye'deki yönetim anlayışı öyle bir kapalı devre ki, AK Partililer de kabine değişikliği olur mu diye gözünü Resmi Gazete’ye dikiyor.

        Hatta bırakın AK Partilileri, Lütfi Elvan dahil kabinedeki pek çok bakan o gece “Acaba başıma bir şey gelmiş midir?” diye düşünerek Resmi Gazete’yi kontrol etmekten kendini alamamıştır.

        “Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminde Bakanlar sekreter görevi üstleniyor, kabine değişiklerinin önemi yok” anlayışı bizi bu noktaya getirdi.

        Dolayısıyla Cuma gecesi yaşananlar için bir sorumlu arıyorsanız Durmuş Yılmaz kızacağınız son kişi olmalı...

        Boji'ye atılan iftira'ya AK Partililer ne diyor?

        Boji'ye atılan iftira'ya AK Partililer ne diyor?
        0:00 / 0:00

        Sonunda bu da oldu, İstanbul halkının sevgili köpeği Boji bile iftiraya uğradı.

        Kumpasın arkasında AK Partililerin olduğu iddia ediliyor.

        Gerekçe olarak iftirayı gündeme getiren “Sağdan Haberler” adlı Twitter hesabının sürekli İBB aleyhinde haberler yapması ve takipçileri arasında Tevfik Göksu, Melih Gökçek gibi isimlerin bulunması gösteriliyor.

        Dün bu olay karşısında İBB Meclisi’nde yer alan AK Partililer bir yorum yapmış mı diye baktım, sesleri çıkmamış.

        Oysa Tevfik Göksu’nun yerinde olsam bu olayı hafife almaz, ciddi bir tepki gösterirdim.

        “Boji bizim de köpeğimiz, bu atılan iftira alçaklıktır” derdim.

        “Kurulan komplo ile uzaktan yakından ilgimiz yok” diye açıklama yapardım.

        “Hayvan hakları yasasını AK Parti hazırladı, asıl hayvan sever bizleriz” gibi cümleler kurardım.

        Hatta bir kutu mama alıp Boji’ye destek ziyaretine giderdim.

        Bunu ciddiyetle yapardım çünkü bu iftiranın arkasında Ekrem İmamoğlu’nu yıpratmak isteyenler olduğu düşünülüyor.

        Daha fenası “Köpeğe bile kumpas kuranlar insanlara ne yapmaz ki” diye haklı olarak isyan ediliyor.

        Ve İmamoğlu’nun önü kesiliyor fikri güçleniyor.

        Eğer ki sahiden böyle bir kumpas organize edecek kadar delirmedilerse neden sessiz duruyorlar?

        Hazret meselesi

        Hazret meselesi
        0:00 / 0:00

        Meral Akşener, sağın birinci partisi olma hedefini aklına koyduğundan beri İYİ Parti’de sessiz sedasız bir muhafazakar açılım oyaşandığını görüyoruz.

        Faruk Acar’ın hazırladığı “Ömer’in Yolu” kampanyası da AK Parti’den kopan kararsız seçmeni İYİ Parti’ye çekme amacıyla hazırlanmış.

        Fakat benim de dikkatimi çeken bir noktayı Murat Bardakçı yazmış; afişlerde Hazreti Ömer’in Yolu değil, sadece Ömer’in yolu yazıyor. Bardakçı “Ömer askerlik arkadaşınız mı?” diye tepki göstermiş.

        Dün Faruk Acar’ı arayıp “Hazreti Ömer” demek yerine “Ömer’in yolu” diyerek, daha seküler bir dil tutturmaya mı çalışıyorsunuz?” diye sordum.

        “Hiç ilgisi yok biz zaten tüm açıklamalarımızda “Hazreti Ömer” diyoruz ve O’nun hayatını örnek alacağımızı söylüyoruz, bundan ötesi mi var?” dedi.

        Açıkçası ben yine de bu “Hazret” meselesinin İYİ Parti’nin yaşadığı ikilemden kaynaklandığını düşünüyorum.

        Bir yandan muhafazakar seçmene mesaj vermeye çalışırken diğer yandan da şu an kendilerine oy veren seküler milliyetçi seçmeni ürkütmemeye uğraşıyorlar.

        Demirel, Erbakan, Özal çizgisiyle Atatürk, Ecevit çizgisini birleştirmek gibi zor bir işe kalkışıyorlar.

        Mayası tutar mı? Zaman gösterecek.

        Diğer Yazılar