Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Son dönemlerde sosyal medyaya yansıyan, basında büyük yankı uyandıran ve televizyonda da sıkça konuştuğumuz bir konu var: Hayvan hakları ihlali ve şiddet.

        Toplumun her kesiminden, toplumsal her türlü canlıya yönelik cinsiyetler arası, hemcinsler arası ve en vahim olanı cinsiyet gözetmeksizin çocuklara ve hayvanlara uygulanan şiddet…

        Sahibi tarafından işkence edilen papağanın ölümü, art arda patileri kesilerek öldürülen kedi ve köpek haberleri, hayvanlara yönelik cinsel istismarlar ve ellerinden alınan vücut bütünlüğü, yaşama hakları... Özellikle basına ve sosyal medyaya yansıyan hayvan hakları ihlalleri ardından, bu konudaki toplumsal hassasiyetimiz ve duyarlılığımız daha da arttı.

        Bu kez hayvansever sivil hareketlerini, sokak hayvanları için bilhassa kış aylarında kapı önüne yiyecek bırakma çağrılarını, tamamen gönüllü bireylerin kırsal kesimlerde yürüttüğü çalışmaları, onların emek dolu ve güzel niyetli hikayelerini anlattığımız haberleri konuşmaya başladık.

        Ve son olarak sosyal medyada yayılan engelli bir gencin montunu köpekle paylaştığı görüntülerle birlikte hepimiz bu masum ve çıkarsız sevginin savunucusu olduk.

        Ancak bu olaylar neticesinde toplumsal duyarlılığımız; kediye “pist”, köpeğe “hoşt” diyene saldırabilecek kadar “şiddet”lendi.

        Tüm bu ihlal ve istismarların yanı sıra tartışılan bir diğer konu ise halihazırda 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu. Ve madde 1: Bu Kanunun amacı; hayvanların rahat yaşamlarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamaktır.

        Madde 4 : Bütün hayvanlar eşit doğar ve bu Kanun hükümleri çerçevesinde yaşama hakkına sahiptir.

        Yasanın kapsayıcılığı, yaptırımların caydırıcılığı ve denetimi konusundaki tartışmalar devam ederken meclisin yeni düzenlemeleri ocak ayı içerisinde yapması bekleniyor. Bilhassa “sahipli” - “sahipsiz” hayvan ayrımının dikkat çektiği yasada yaptırımlar yetersiz bulunurken, Avrupa yasalarına kıyasla hayvanların “hissedebilen” canlı olarak nitelendirilmemesi de ayrıca eleştiriliyor.

        Hikayenin bir de başka boyutları var…

        SOSYAL MEDYA ŞİDDETİ

        Geçtiğimiz hafta Kayseri’de yaşayan 14 yaşındaki lise öğrencisi Mehmet Özer, okul dönüşü arkadaşıyla birlikte bir grup köpeğin saldırısına uğradı ve olay yerinde hayatını kaybetti. Arkadaşının tedavisi hala sürerken, birkaç gün sonra aynı köpekler bir başka köpeği parçalayarak öldürdü. Ardından Kırşehir’de 56 yaşında bir kadın, kızını okul servisine bindirdikten sonra uğradığı köpek saldırısı sonucu ağır yaralandı. Öncesinde de benzer olaylar yaşandı, paylaşıldı.

        Olayların akabinde sosyal medyada halk neredeyse ikiye bölündü. Mehmet’in cenazesinde hayvan haklarını anlatan ilçe müftüsü protesto edilirken, hayvanseverler ile bölge yöneticileri arasında gerginlikler meydana geldi. Konuya ilişkin ortaya ilginç ve korkunç onlarca iddia atıldı.

        Ölçü kaçtı, terazinin dengesi şaştı…Bu defa dijital şiddet başladı.

        Yetkililer, hayvan haklarını savunan dernekler yüzünden işlerini yapamadıklarını, olayların çirkinleştirilerek ve çarpıtılarak kamuoyuyla paylaşıldığını söyledi. Ortada hayatını kaybetmiş 14 yaşında bir çocuk varken sosyal medyadaki düşüncesiz ve merhametsiz paylaşımlar bizi de şaşırttı, ürküttü. Böylesine bir meseleyi dahi siyasi tartışmaya çeviren hatta yerel seçimlere bağlayan yorumlar yapıldı.

        Akabinde, bir yandan sokak köpeklerine karşı, diğer yandan hayvanserverlere karşı linç kampanyaları düzenlenirken, merhamet, sevgi ve insanlıktan yoksun binlerce tweet, yüzlerce fotoğraf ve video paylaşıldı. Sosyal medyada işin içinde başka bir “bit yeniği” arayanlarla “önce insan hakları”nı savunanlar karşı karşıya geldi. Yitip giden bir “can”ın taptaze acısı unutuldu ve hayvanseverlikle hiçbir ilgisi olmayan korkunç söylemler yayıldı.

        Bölgede köpek beslediği belirlenen Hacılar Hayvan Hakları Başkanı evine yapılan baskın sonrası ifadesi alınmak üzere emniyete götürülürken, evde ve bahçede bulunan yaklaşık yirmi köpek Hayvan Barınma Merkezi’ne teslim edildi. Gerginlik tırmandı, tansiyon daha da yükseldi.

        Hayvan Hakları savunucularından gelen açıklamalar: Sokak hayvanlarının açlık, olumsuz hava koşulları ve travma kaynaklı saldırgan davranışlar sergileyebileceğine dair… Hayvan barınaklarının yetersiz ve sağlıksız koşullarından dolayı sokağa dökülen hayvanlar, özensizlik ve tedbirsizlik nedeniyle saldırganlaşabiliyor. Önce yasal düzenlemeler ve iyileştirmelerin gerekliliği vurgulanırken, hayvanları bu hale getirenlerin yine insanoğlu olduğu vurgusu yapılıyor. Denetimsiz ıslah çalışmalarına ve yasaların yetersizliğine yönelik eleştiriler var.

        Konuya ilişkin yetkili kişilerle görüştüm.

        Yapılan otopsi işlemi ve adli tıp raporuna göre, hayvan saldırısına bağlı büyük arter ve geniş yumuşak doku yaralanması sonucu kan kaybı nedeniyle Mehmet’in olay yerinde öldüğü tespit edilmiş. Komada bir anne ve kahrolmuş bir baba var. Kaybedilen gencecik bir can. Öfkeli komşular, mahalle sakinlerinin uzun süredir yaşadığı korku ve çözüm çağrıları var. Çağrılara karşılık görevini yerine getirmek isteyen yöneticilerle gönüllüler arasındaki anlaşmazlıklar sonucu devam edemeyen, eksik ya da yanlış ilerleyen uygulamalar. Bölge halkının bilinçsizce olay sonrası hayvanları toplamak, uzaklaştırmak üzere giriştiği eylemler var. Ve neticede yine şiddet, yine ihlaller…

        Yerel yönetimlerle gönüllülerin işbirliği ile yürütülmesi beklenen yasal düzenleme ve uygulamaların -eksikliklerine rağmen- aşırılaşmış tek yönlü hassasiyetler neticesinde başarılı sonuçlar vermemesi olayı özetliyor. Toplumsal krizlerin çok hızlı bir şekilde sözlü ya da fiziksel şiddete evrilebilmesi gerçekliği, bu konudaki eğitimsizliğimiz.

        Kolaydır, pek çoğumuz tuzumuz kuruyken nasihat ederiz, akıl veririz.

        Öğrencisi tarafından öldürülen akademisyen Ceren Damar’ın eşi ise çok büyük bir acının tam ortasında, hayat arkadaşının tabutunun başında ve gencecik yaşında: ”İyi bir hukukçu, iyi bir mühendis, iyi bir doktor değil iyi bir insan olmaya çalışın. En önemlisi bu. İnsanları sevin ve hiçbir zaman kötülüğe kötülükle cevap vermeyin.” demişti.

        Diğer Yazılar