Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sudan’da 4 ay önce zamları ve hayat pahalılığını protesto etmek için başlayan ve giderek Devlet Başkanı Ömer El Beşir karşıtı gösterilere dönüşen hareketlilik yeni bir boyut kazandı.

        El Beşir’in istifasını talep eden göstericiler, başkent Hartum’da Savunma Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı’nın bulunduğu yerleşke önünde toplandı.

        Güvenlik güçlerinin müdahalesi sonucu hayatını kaybedenler oldu.

        Muhalif gösterileri önleyemeyen yönetim, Cumartesi günü sosyal medya ağlarına erişimi engelleme yoluna gitti. Bunun yanı sıra ülke genelinde elektrik kesintileri yaşanmaya başladı. Sudan Su Kaynakları ve Elektrik Bakanlığı bu durumun teknik arızalardan kaynaklandığını iddia etti. Ancak “arızanın” ne zaman giderilebileceğiyle ilgili tarih vermedi.

        Göstericilerin adres olarak Savunma Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı yerleşkesinin önünü seçmesinin çok açık bir hedefi vardı; “Orduyu halk saflarına çekmek.”

        Kullandıkları sloganlarda ordunun “ya diktatörden ya da halktan yana tavır takınmasını” istemeleri dikkat çekiciydi.

        Devlet başkanı Ömer El Beşir gelişmeler üzerine Pazar günü askeri yetkililerle bir araya geldi. Bu görüşme sonrası ordudan yapılan açıklamada; “halkın taleplerinin meşru olduğu ve dikkate alınması gerektiği” ifade edildi. Muhalefet, eylemlerin “meşru talepleri” yerine getirilinceye kadar devam edeceğini belirtiyor.

        6 NİSAN’IN ÖNEMİ

        Geçtiğimiz Cumartesi günü tekrar alevlenen gösterilerde farklı bir ayrıntı daha dikkat çekiyor.

        Genelkurmay Karargâhı önündeki protestolar için 6 Nisan tarihinin seçilmesi tesadüf değil.

        Bu zamanlamayla, 6 Nisan 1985’te ordunun halkın yanında saf tutması sonucu dönemin Sudan Cumhurbaşkanı Cafer El Numeyri’nin devrilmesine atıfta bulunuluyor.

        Sudan siyasi tarihinin önemli figürlerinden biri olan Cafer El Numeyri, subay olduktan sonra Cemal Abdülnasır’a duyduğu hayranlıkla bazı genç arkadaşlarıyla beraber Özgür Subaylar Örgütü’nü kurdu.

        1969 yılında yönetimi ele geçiren Numeyri, 1971 yılında daha önce işbirliği yaptığı komünistlerin darbesiyle sarsıldı. Hatta bir süre tutuklu kaldı. Komünist darbenin Mısır ve Libya gibi ülkelerin de yardımıyla başarısızlığa uğratılmasından sonra tekrar yönetime geçti ve 6 Nisan 1985’e kadar iktidarda kaldı.

        Numeyri’nin devrilmesinde en büyük rolü, “kendisine karşı ayaklanan halktan yana tavır alan” ordu oynadı. İşte bugün de Genelkurmay ve Savunma Bakanlığı önünde toplanan ve orduyu yardıma çağıran göstericiler, askerden aynı tavrı takınmasını bekliyor.

        ARAP BAHARI VE ARAP ORDULARI

        Sudanlı göstericilerin bu talepleri “Arap ayaklanmaları” sürecindeki deneyimleri hatırlatıyor. Hüsnü Mübarek’e karşı protestolara başlayan Mısırlılar, “ordunun halktan yana saf tutmasıyla” rejimi devirmişti(!). Mübarek’in istifasını Tahrir Meydanı’ndaki tankların üzerine çıkarak kutlayan göstericilerin “ordu ve halk el ele” sloganları başka ülkelerdeki muhaliflere de ilham kaynağı olmuştu.

        Suriye’de rejim karşıtı gösterilerin başladığı ilk haftalarda, Suriye ordusuna da aynı çağrı yapılmıştı. Ancak Suriye ordusu, (bazı subayların muhalif saflara geçmesine rağmen) tavrını yönetimden yana koydu. Yemen’de süreç biraz daha karmaşık ilerledi ve orduda yaşanan ayrışmalar (ağır silahlarla beraber) eski Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih’i oldukça güç durumda bıraktı. Libya’da ise gerçek anlamda bir ordu bile yoktu.

        2013’e gelindiğinde Mısır ordusu bir kez daha “halktan yana tavır alma” bahanesiyle, ülkenin ilk seçilmiş cumhurbaşkanını darbeyle devirdi.

        Arap medyasındaki bazı yorumlara göre “Arap Baharı” ruhunu yeniden canlandıran Cezayir’de de ordu başat aktör oldu. Abdülaziz Buteflika, bir süredir devam eden protestolar karşısında geçtiğimiz hafta istifa etti. İstifanın arkasında ordunun “rejimi koruma” saikiyle koyduğu tavrın olduğu herkesin malumu.

        SUDAN ORDUSUNUN TAVRI NE OLACAK?

        Sudan’a dönecek olursak, kendisi de 1989’da iktidara darbeyle gelen Ömer El Beşir, geçtiğimiz haftalarda oldukça önemli kararlar almıştı. Şubat ayında yayınlanan cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle, ülkedeki bütün eyaletlerin valileri görevden alınmış ve yerlerine ordudan isimler getirilmişti. Sudan’daki bu gelişme, bazı basın organlarında “Beyaz Darbe” olarak nitelendirilmiş ve ilerleyen süreçte ordunun etkinliğinin daha da artacağı yorumları yapılmıştı.

        Şimdi ise muhalif göstericilerin bu çağrıları karşısında ordunun ne yapacağı merak konusu?

        Birtakım iddialara göre, göstericilerin çağrısı bazı askerler üzerinde etkisini göstermeye başlamış durumda. Hatta sosyal medyada yer alan videolarda, düşük rütbeli bazı askeri şahısların göstericilere destek verdiği görülüyor. Kesin olan şu ki Sudan’ın kaderini de ordunun takınacağı tavır belirleyecek.

        TÜRKİYE ALGISI

        Libya’da olduğu gibi burada da sosyal medya paylaşımları üzerinden, Türkiye’nin Sudan’a silah verdiği ve silahların halka karşı kullanıldığı bilgisi yayılmaya çalışılıyor. Muhalifler, gösterilerde zaman zaman Türkiye ve Katar’ı suçluyor. Bunun olumsuz etkileri tesirini göstermeye başladı. Hartum’da 60. Caddede bulunan Türklere ait işyerlerinin güvenlik önlemi alması yönünde çağrılar da var.

        Suudi Arabistan - Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye karşıtı söylemlerin arkasındaki aktörler olarak biliniyor. Sudan son aylarda bu ülkelerle temasında bir denge politikası izleme gayretindeydi. Mısır ve Körfez’den gelen “Türkiye ile ilişkileri kes” telkinlerine rağmen El Beşir bunu yapmadı. Ancak ilişkiler, özellikle ekonomik olarak beklenen düzeye de çıkartılamadı. Türkiye Irak, Suriye, Libya ve Mısır’dan sonra, yeniden bir Körfez operasyonuyla, bu kez Sudan halkının sempatisini kaybetme sürecine sokuluyor olabilir. Bunu önlemeye dönük bir enstrümana sahip midir bilinmez. Ancak 2011’den bu yana kurgulanan durum, Arap sokağındaki Türkiye ve Erdoğan sempatisini ilmek ilmek “yok etme” üzerine şekilleniyor.

        Ömer El Beşir’in devam etmesi zor. Ancak görevinden ayrılması veya nasıl ayrılacağı bahsi ayrı bir sorun olarak değerlendiriliyor.

        Diğer Yazılar