Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Mısır’da yaşanan askeri darbe sonrası en çok konuştuğumuz başlıklardan biri de Müslüman Kardeşler Hareketinin geleceğiydi.

        2013 yılında Darbe’den tam bir ay önce, Ankara’daki bazı dostlara Mısır’da olabileceklere dair bilgi vermiş; ”Türkiye’nin Mısır politikası konusunda sıkışıklık yaşayabileceğini, ihvan dışındaki aktörlerle de ilişki geliştirilmesi gerektiğini” söylemiştim.

        Akabinde tekrar Kahire’ye dönüp süreci takip etmeye başladım. 3 Temmuz’daki Askeri Darbe’den bir kaç gün sonra ise Kahire’den bağlandığım bir canlı yayında “İhvan (Müslüman Kardeşler Hareketi) kısa ve orta vadede kaybetmiştir. Uzun vadede de yeni yol haritaları belirlemelidir” diye bir cümle kurmuştum.

        O dönem bu ifade pek anlaşılmamış, tepki de çekmişti. Adeviyye Meydanındaki darbe karşıtı gösterileri koordine eden ihvan yöneticilerine, kanlı müdahale gerçekleşmeden önceki gece yaptığımız bir görüşmede; “bundan sonra ne yapacaksınız?” diye sormuş, orada bulunan Muhammed Biltaci’den; ”şehit olacağız” yanıtını almıştım.

        Bence bir hareketin siyasi aklının, “şehadet” dışında bir “çözüm” düşünmemesi, İhvan’ın yakın geleceğine dair ipuçları veriyordu.

        Son zamanlarda özellikle ABD’den gelen, Müslüman Kardeşler’in “terör örgütü” ilan edileceğine ilişkin açıklamaları dikkatle izliyoruz.

        Öncelikle bunun yeni bir durum olmadığını hatırlatalım.

        Amerika 2014 yılından beri çeşitli düzeylerde İhvan’a yönelik atılabilecek adımları değerlendiriyor.

        2016 yılının Mart ayında Temsilciler Meclisi’ndeki Adalet Komisyonu, Müslüman Kardeşler hareketinin “terör örgütü” olarak tanınması kararını 10'a karşı 17 oyla kabul etmişti.

        O dönem komisyonun kararının nihai olarak kabul edilmesinin önünde uzun bir süreç bulunuyordu.

        “Müslüman Kardeşler’in Terör Örgütü Olarak Kabul Edilmesi” şeklinde tanımlanan tasarı, 2017 yılında da Amerikan Kongresi tarafından reddedilmişti.

        Son günlerde Beyaz Ev’den yapılan açıklamalara göre Trump, İhvan’ı terör örgütü ilan etme noktasında bir hayli hevesli görünüyor. Kuşkusuz İsrail, Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin bunda ciddi payı var. Belki de ilk kez sonuca bu kadar yakınlar.

        Bu arada BAE yönetimi, sadece Amerika’yı baskılamaya çalışmıyor. 2014 yılında da İngiltere’ye Müslüman Kardeşler aleyhinde bir tutum takınmadığı için tepki göstererek, bu ülkeyle yapılacak milyarlarca dolarlık silah anlaşmasını iptal etme tehdidinde bulunmuştu.

        Hatta Londra bu tehditler karşısında bir miktar geri adım atmış, hazırladığı Müslüman Kardeşler raporunu 2015’in Aralık ayında tamamlayarak, İhvan üyeliğinin “aşırıcılık” belirtisi olabileceğini iddia etmişti.

        ARAP DÜNYASINDA İHVAN

        Müslüman Kardeşler halen pek çok ülkede, çeşitli alanlarda faaliyet yürütüyor. Bazılarında hükümette temsil ediliyor.

        Ve bu ülkelerin Amerika ile yakın ilişkileri var.

        Böyle bir durumda Amerika’nın İhvan’ı terör örgütü ilan etmesinin, örneğin; Ürdün, Fas, Tunus, Cezayir, ve hatta Yemen’de nasıl karşılık bulacağını biraz düşünelim.

        Yemen’de İhvan’a yakınlığıyla bilinen Islah Partisi’nin Suud ve BAE’nin içinde bulunduğu koalisyonla birlikte Husiler’e karşı savaştığını unutmadan.

        Ürdün’ün “Parlamentoda İhvanla beraberiz” deyip, İhvan’ı terörle ilişkilendirme talebini reddettiğini hesap ederek.

        Ayrıca uzun zamandır İsrail, Mısır ve Körfez ülkelerinden gelen baskılarla Müslüman Kardeşler’i terör örgütü ilan etmeye çalışan Amerika’da CIA, Pentagon ve bazı kuruluşların yukarıda zikrettiğimiz dengeler nedeniyle buna sıcak bakmadığını düşünerek.

        Beyaz Ev ve Dışişleri Bakanlığı müttefiklerini yatıştıracak bir adım atmanın peşinde.

        İhvan yöneticileri ise Beyaz Ev’den yapılan açıklamaları “tehlikeli” buluyor.

        Trump kararı imzalarsa İhvan’ın Amerika ve Avrupa’daki yöneticileri, teşkilatla ilişkilerini kesmek durumunda kalacak, belki bazıları tutuklanacak. Pek çok ülkede devam eden STK ve dernek faaliyetleri sekteye uğrayacak. Ekonomik yaptırımlar ve İhvan yöneticilerinin hesaplarının dondurulması da atılacak ilk adımlardan olabilir.

        İHVAN’IN AMERİKA-AVRUPA VE TÜRKİYE’DEKİ POZİSYONU

        Müslüman Kardeşler Hareketi 3 Temmuz Darbe’sinden sonra ikiye bölündü.

        İhvan’ın ana omurgasını oluşturan ekip; darbeye sükunetle direnme, şiddetten kesin bir dille kaçınma ve kriz sona erene kadar “demokrasi” iddiasında olan uluslararası kamuoyuyla yaşananları paylaşma kararlılığında hareket etti.

        Müslüman Kardeşler’in mürşidi Muhammed Bedii’nin tutuklu olması sebebiyle, şu sıralar Mahmud İzzet ona vekalet ediyor. İzzet’in Mısır’da yaşadığı biliniyor. Ancak güvenlik gerekçesiyle iki-üç kişi dışında kimse nerede olduğunu bilmiyor. Mahmut İzzet’in yardımcısı İbrahim Münir ise Londra’da yaşıyor ve İhvan’ın Avrupa’daki faaliyetlerini takip ediyor. Bir diğer önemli isim ise Mahmut Hüseyin. İhvan’ın genel sekreterlik görevini yürüten Hüseyinİstanbul’da mukim.

        İhvan’ın pek çok mensubu ve yöneticisi de Katar ve ABD’de yaşıyor. New York, New Jersey ve Washington başta olmak üzere, çeşitli eyaletlerde kurulan STK ve dernekler üzerinden faaliyetlerini (şimdilik) sürdürüyorlar.

        Avrupa’nın ise neredeyse tüm ülkelerinde İslami Kurumlar Birliği - (İttihad Munazzama İslamiyye) çatısı altında yasal olarak çalışmalar yürütüyorlar.

        Ana omurgayı oluşturan bu yapıya karşı İhvan içerisinde geçmişte de olduğu gibi, darbe sonrası Mısır’da sivil itaatsizlik eylemleri öneren, yollarda barikat kurmayı teklif eden bir grup çıktı.

        Bunlar darbeye direnmek noktasında bazı adımlar atılması gerektiğini savunarak Müslüman Kardeşler’in merkez teşkilatından ayrıştılar. 2015 yılında kendi içlerinde bir seçim yaparak şura oluşturdular. O şurada Muhammed Kemal lider seçildi. Ancak Kemal Mısır istihbaratının operasyonuyla yaklaşık iki sene önce 6 Ekim caddesinde bir evde öldürüldü.

        Bu olayın akabinde yeni liderin kim olduğu ilan edilmedi. İhvan’dan kopan bu grubun mensupları sayı olarak çok az ve zayıf kaldılar. Mısır’da ciddi operasyonlar sonrası çoğu hapse girdi veya öldürüldü. Müslüman Kardeşler Hareketi de yayınladığı bir beyanla; bu grupla ilişkileri olmadığını ifade etti.

        Bu arada küçük bir hatırlatma yapalım. Mısır başta olmak üzere, Libya ve Suriye gibi karışıklıkların devam ettiği ülkelerde Müslüman Kardeşler kesin bir dille şiddeti reddediyor ve bu yönde gerçekleştirilen tüm eylemleri kınıyordu.

        Hareket üyeleri Katar, Türkiye, İngiltere ve ABD gibi ülkelerde sivil inisiyatifler başlatarak özellikle Mısır’da darbe rejiminin insan hakları ihlallerine dikkat çekiyor ve demokratik yönetim taleplerini dillendiriyordu.

        Son zamanlarda bölgede “konuşulabilir-makul” yapıları terörize etmeye çabalayan yaklaşımlara karşın, radikal selefi ekollere alan açan politikalar hayata geçiriliyor.

        Belki konumuz değil ama Avrupa Müslümanlarının en çok dikkat çektiği noktalardan birisi de bu.

        Son yıllarda Batı’daki pek çok makul ve mutedil İslami kuruluşun faaliyetleri baskılanıp kısıtlanırken, Suud’un desteklediği Selefi-Vahhabi çizgideki daha radikal grupların önleri açılıyor. Dini çalışmalar yapmalarına, hatta yurtdışından yardım almalarına dahi müsaade ediliyor.

        Ortadoğu’da da İhvan’a yönelik operasyonları yapanlar, El-Kaide ve Daeş gibi terör örgütlerinin teorik altyapısına yatkın grupları ise görmezden geliyor.

        Şimdilik pek dikkat çekmeyen bu hadise, önümüzdeki yıllarda Batı’daki Müslüman toplumlar açısından önemli bir soruna dönüşecek gibi görünüyor.

        Yukarıda zikrettiğimiz pek çok nedene bağlı olarak, Amerika’nın Müslüman Kardeşler’i terör örgütü ilan etmesi kararının sadece Mısır’la sınırlı kalabileceği değerlendiriliyor.

        Yani Mısır dışında faaliyet gösteren ve Mısır’la ilişkili olmayan İhvan üyeleri bu kapsamın dışında tutulabilir.

        Diğer Yazılar