Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        11 ayın sultanı Ramazan'ı bir kez daha geride bıraktık.

        Bugün bayram. "Nerede o eski bayramlar?" kıvamında bir yazı yazmayı düşünmüyorum.

        Zira benim ufaklıklar sabah bütün komşuları ziyaret etmek üzere kuzenleriyle anlaşarak, heyecan içinde yatakta dönüp durmaya başladı bile.

        Dünyanın pek çok bölgesinde acı tatlı bir bayram telaşı var.

        Olacak, olmalı da.

        "Müslümanlar, iyi-kötü tüm gerçeklikleriyle yeni bir bayram sabahına uyandı" demek isterdim.

        Ama maalesef yine öyle ol(a)madı.

        İslam coğrafyasında, pek çok konuda olduğu gibi, bayramlara ilişkin "görüş ayrılığı" da devam ediyor.

        Bir "hilal göründü mü?" meselemiz var ki ömür törpüsü.

        En son ne zaman hep birlikte bayrama girildi hatırlamıyoruz. İran girse, Suud bekler, Suud girse Malezya girmez.

        Bu sene; Malezya, Filistin, Ürdün, Mısır, İran, Endonezya, Fas, Sudan, Pakistan, Libya ve Tunus bayramı Çarşamba günü yapacak.

        Türkiye, Suudi Arabistan, Umman, Kuveyt, Bahreyn, Katar, BAE, Cezayir, Lübnan ve Irak bugün bayramı idrak ediyor.

        Avrupalı ve Amerikalı müslümanlar bu ülkelerden hangisine tabiyse ona göre bayram kutlayacak vesaire...

        Basit bir takvim mevzusu diyeceğim, bazı ilahiyatçılar çok kızacak. Neticede İslam tevhid dinidir diye biliyoruz. Ama hep beraber Bayram Namazı kılınan bir sabaha da uyanamıyoruz.

        Diyanet İşleri Başkanlığı ilk olarak 1974 yılında, rasathane, İ.Ü Fen Fakültesi ve Harita Genel Müdürlüğü yetkilileri ile seri toplantılar düzenlemiş, bu toplantılarda, İslâm dünyasında dinî günlerin başı ve sonu konusunda meydana gelen ihtilafı ortadan kaldıracak tedbirleri tespit etmişti.

        Akabinde 1978 yılında "Kamerî Aybaşlarını Tespit Konferansı" düzenlenmiş, İslam coğrafyasının tek takvimde birleşmesine karar verilmişti. O tarihte İstanbul'da yapılan konferansın kararlarına, altında imzası bulunan bazı ülkeler uymayınca, tefrika günümüze kadar geldi.

        2015 yılında ise dönemin Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez; "Ümmet birliği için" Avrupa Fetva ve Araştırma Meclisi, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve İslam Hilal Gözlem Projesi (ICOP) işbirliğiyle "Uluslararası Hicri Takvim Birliği" Kongresi düzenledi.

        Kongreye, İslam ülkelerinin ilgili bakanlıkları, Fetva Kurulları, çeşitli fıkıh kurulları temsilcileri, alimler, fakihler ve astronomlar katıldı. Toplantılarda, astronomi ve fıkıh ilimleri açısından Rü'yet-i Hilal (Hilalin görünmesi) konusu tartışıldı ve takvim farklılığının toplumsal ve siyasi boyutları ele alındı.

        50'ye yakın ülkeden karar merciinde bulunan yetkililerin katıldığı kongrenin sonucunda tekli takvim uygulamasına geçilmesi kararlaştırıldı. Tam 37 yıl önce, 1978'de olduğu gibi.

        "Tekli takvim", oruç, bayram gibi Müslümanlar için sembolik anlamı olan günleri birleştirmesiyle, meşru ve makul sınırları aşan tefrikayı/ayrışmayı ortadan kaldırma yönünde bir karar olarak değerlendirildi.

        2015 yılında toplandılar ve bu kararları aldılar. 2016'da yine herkes bildiğini okudu.

        "Neden?" sorusuna verilen tüm yanıtlar ziyadesiyle anlamsız.

        Bayramında buluşamayan ümmetin, acısında-kederinde birlikte saf tutacağına inanmak...

        Diğer Yazılar