Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Siyasi görüşümüz ne olursa olsun, hangi farklılıklarımız üzerinden tartışırsak tartışalım, hepimizi yakından ilgilendiren ve evlatlarımızın geleceğini de etkileyecek üç milli meselemiz var.

        Kısa vadede S-400’ler, orta ve uzun vadede ise; Fırat’ın doğusu ile Doğu Akdeniz.

        Bir kırılma döneminden geçiyoruz.

        Ülkemize karşı gerçekleştirilmeye çalışılan 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünü dahi ortak zeminde hatırlamaktan uzak bir fotoğraf verdik.

        Darbe teşebbüsü başarısızlıkla sonuçlanmasına rağmen pek çok alanda derin yaralar açtı. Başarısızlığının bile ağır bedelleri oldu.

        Bu arada özellikle yurtdışındaki 15 Temmuz etkinliklerine katılım ve farklılıklarımızın program içeriklerine dahi sirayet etmesi sorunlu durumlardan.

        Dönelim üç milli meseleden en sıcağı sayılabilecek S-400’ler konusuna:

        Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı S-400 hava savunma füze sistemlerinin teslimatının başlamasıyla tartışmalar; “Bundan sonra ne olacak?”, “ABD Türkiye’ye yaptırım uygulayacak mı?” gibi sorular ekseninde dönmeye başladı.

        Japonya’da düzenlenen son G-20 zirvesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşen ABD Başkanı Donald Trump konuyla ilgili: “Obama yönetiminin Türkiye’ye Patriot sistemlerinin satılmasına izin vermediğini” söyledi.

        S-400’lerin teslimatının başlamasıyla birlikte ABD Savunma Bakanlığı da bir açıklama yapılacağını duyurdu.

        ABD yönetimi aylardır Türkiye’yi yaptırımlarla tehdit ettiğinden olsa gerek hepimiz o açıklamaya kilitlenmiştik.

        Pentagon Salı günü itibariyle S-400 hava savunma sistemi konusunda yapmayı planladığı açıklamayı ikinci kez iptal etti.

        Nasıl bir mesaj vereceklerini takip edeceğiz. Ancak bu durum bile ABD’nin Türkiye politikalarında Beyaz Ev ve Pentagon arasında derin görüş farklılıkları olduğunu gösteren bir fotoğraf.

        ARAP ÜLKELERİNİN YAKLAŞIMI

        Rusya’dan alınan S-400 sistemlerinin Türkiye’ye teslimi geçtiğimiz hafta cuma günü başladı. Türkiye’nin bu sistemleri alması Arap dünyasında da geniş yankı uyandırdı.

        Arap basınında S-400’ler üzerinden, Türkiye-ABD ve Türkiye-Batı ilişkileri üzerine dikkat çekici yorumlar yapıldı.

        Türkiye’yi yakından takip eden ve Ortadoğu’nun en tanınmış gazetecilerinden biri sayılan Abdülbari Atwan Rai Al Youm gazetesindeki başyazısında;

        “Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD’nin bütün baskılarına ve tehditlerine boyun eğmeyi reddederek, Rusya’dan bu sistemleri satın alma konusunda emin adımlarla yürüdü. Dolayısıyla NATO’nun lider ülkesine de sırtını dönmüş oldu" yorumunu yaptı.

        Filistinli yazar Atwan’a göre ABD’nin S-400 konusundaki bütün muhalefetinin arkasında, İsrail’in güvenliği endişesi yatıyor:

        “ABD sadece İsrail’e güveniyor. Türkiye’nin bu füze sistemlerine sahip olmasına karşı çıkmasının nedeni de İsrail’in güvenliği için duyduğu endişedir. ABD, İsrail’in bölgedeki askeri üstünlüğünün devam etmesini istiyor. Sonuçta İsrail, ABD’den sonra “F-35 savaş uçaklarına” sahip olan tek devlet.

        ABD ve İsrail’i endişelendiren, sadece Türkiye’nin bu sistemleri almak için Rusya’yla anlaşma imzalaması değil. Aksine Türkiye’nin bu sistemlerin üretimine ortak olmak için anlaşma yapması ve bütün teknolojik sırlarına sahip olma ihtimali. Bu durum ABD ve İsrail için kırmızı çizgi niteliğinde.”

        Lübnan’da yayınlanan El Ahbar gazetesi de benzer yoruma yer verdi: “ABD, S-400’lerin F-35 savaş uçaklarını düşürebilecek kapasitede olmasından korkuyor. Bu da F-35’lere sahip olan İsrail’e yıkıcı bir darbe demektir. Türkiye’nin ABD’nin çekincelerini gidermek için NATO’nun da dâhil olduğu teknik bir ekip kurulması önerisine rağmen, S-400 konusu ABD’nin önceliği olmaya devam ediyor.”

        Suud ve BAE medyası ise S-400 meselesine genel olarak, Türkiye-ABD ve Türkiye-NATO ilişkileri penceresinden baktı. Suudi Arabistan medyasının önde gelen kuruluşlarından El Arabiya TV ve Şark’ul Evsat gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Abdurrahman Reşad’a göre S-400 anlaşması Türkiye’nin aşamalı bir şekilde NATO’dan uzaklaştırılmasıyla sonuçlanabilir: “Gelinen noktada kutuplaşmayı ve yeni bir soğuk savaşın başlangıcını görüyoruz. Erdoğan gerçekten Batı bloğunu terk etmeye niyetli mi? Bu anlaşma belki Türkiye’nin NATO’dan uzaklaştırılmasına neden olacak bazı ihtilaflar yaratabilir. Peki, NATO Rusya’ya karşı ön cephe çizgisinde yer alan Türkiye’den vazgeçer mi?”

        Ortadoğu’da Türkiye karşıtı kampanyanın başını çeken ve BAE tarafından fonlanan Londra merkezli El Arab gazetesi; “S-400 Türkiye ve ABD ilişkilerindeki çatlağı daha da derinleştirdi. ABD, Türkiye’yi F-35 projesinden uzaklaştırma ve CAATSA yaptırımlarıyla tehdit etti” yorumunu yaptı.

        Bu arada El Arab gazetesi ve genel olarak Suud-BAE medyasının Türkiye / ABD ilişkilerindeki krize dair yazdıklarının çoğu zaman yorumdan ziyade bir temenni niteliğinde olduğunu unutmamak lazım.

        Türkiye’yi bölgede önemli bir rakip olarak gören her iki ülke de Türkiye-ABD ilişkilerinin kötüye gitmesini kendi lehlerine gelişmeler olarak görüyor.

        ABD’NİN YAPTIRIM TEHDİTLERİ

        S-400 meselesinin ABD ile ipleri daha da germesi mümkün.

        Bu Amerika ile ilk krizimiz değil.

        ABD, 1975’te Kıbrıs harekâtı ve haşhaş ekimi yasağının kalkması nedeniyle Türkiye’ye ambargo bile uygulamış, Türkiye’nin verdiği karşılıklardan sonra ise 26 Eylül 1978′de Jimmy Carter‘ın çabalarıyla ambargo tamamen kaldırılmıştı.

        Amerikalılar S-400’lerin teslimine karşı ilk tepkisini de 32 yıldır Güney Kıbrıs’a uygulanan silah ambargosunu kaldırarak göstermiş oldu.

        Önümüzdeki süreçte Türkiye’ye yönelik başka adımlar atılacak mı, yoksa Trump’ın da belirttiği gibi, ABD, S-400 meselesinin “daha önce Türkiye’ye Patriot vermeyerek, kendilerinden kaynaklandığını” kabul edip, Türkiye ile uzlaşma yoluna mı gidecek birlikte göreceğiz.

        SURİYE’DE YAŞANAN GELİŞMELER

        Suriye sahasında son günlerde yaşanan gelişmeler de Türkiye’nin S-400’lerin teslim alınmasından sonra bölgeye daha fazla dikkat kesilmesi gerektiğine işaret ediyor.

        Suriye yönetiminin uzun süredir İdlib meselesinin “halledilmesini” ve İdlib’e yönelik operasyonun başlamasını istediği sır değil.

        Son günlerde Hama’nın kuzeyinde ve İdlib’e bağlı bazı bölgelerde şiddetli çatışmalar yaşanıyor. Suriye ordusuna Rusya da havadan destek vermeye devam ediyor. Üstelik bu bölgelerin bir kısmı Türkiye-Rusya ve İran arasında çatışmasızlık anlaşmasına dâhil olan yerler.

        Rusya her ne kadar Suriye ordusu ve İran’ın İdlib’e geniş çaplı bir operasyon isteğine şimdilik olumlu yaklaşmıyor olsa da TSK gözetimindeki gözlem noktalarına yönelik saldırılara göz yumduğunu unutmamalı.

        Suriye’yle ilgili dikkat çeken bir başka gelişme ise Amerika Birleşik Devletleri’nin Avrupalı bazı ülkelere Suriye’ye asker gönderme çağrısı yapması oldu. Almanya’nın geri çevirdiği bu talebe İngiltere ve Fransa’nın olumlu baktığı iddia edilmişti.

        ABD, Suriye’nin kuzeyiyle ilgili Ankara’nın endişelerini göz ardı etmeye devam ediyor. Türkiye’nin PYD terör örgütü ve güvenli bölge ile ilgili taleplerini dinlemeyen ABD, S-400’lere karşı bir sonraki adımını Suriye’nin kuzeyinde de atabilir.

        Türkiye, tam bağımsız ve egemen bir devlete yakışacak şekilde kendi iradesiyle aldığı kararı uyguladı ve S-400’leri teslim aldı.

        NATO üyesi bir ülkenin bu hamlesi şüphesiz tarihe geçecektir.

        Ancak İdlib konusu ve muhtemel bir operasyonda yaşanacak mülteci akını, Suriye’nin kuzeyinde ABD’nin tavrından kaynaklanan belirsizlik ve Doğu Akdeniz’deki çekişmeler, Türkiye’nin içinden geçtiği meşakkatli sürecin uzun bir dönem daha devam edeceğini gösteriyor.

        Diğer Yazılar