Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dünkü yazımda; "Libya’da işimiz çok ancak asıl soru bu işin içinden nasıl çıkarız?” olmalı demiştim.

        Kaldığımız yerden hem sahadaki duruma hem de uluslararası pozisyona bakmaya devam edelim.

        Libya haritasını önünüze koyduğunuzda doğudan batıya geniş bir alanı Hafter’e bağlı grupların yönettiğini görebilirsiniz.

        Bu durumu nüfus açısından değerlendirdiğimizde ise yaklaşık 6.5 milyonluk nüfusun 4 milyonunun Libya’nın batısında yaşadığını söyleyebiliriz.

        Yani Hafter geniş bir alanda az bir nüfusu kontrol ederken, Ulusal Mutabakat Hükümeti dar alanda yoğun nüfusa sahip diyebiliriz.

        Hafter petrol yatakları açısından bir miktar avantajlı görünse de kontrol ettiği bölgelerdeki petrolü şimdilik satamıyor. Zira uluslararası toplum Trablus hükümetini meşru gördüğünden, satılan petrolün parası doğrudan Trablus’taki merkez bankasına yatıyor. Bu da Hafter’in savaştığı yönetimin mali yönden güçlü kalmasını sağlayacağından, kaçakçılık dışında petrol satışı yapılamıyor.

        Hatırlayacaksınız; 2014 yılında Amerikan komandoları, Trablus hükümetinin talebi üzerine yasadışı yollarla sevkiyat yapan bir petrol tankerine Akdeniz’de çıkarma yapıp, gemiyi Trablus limanına çektirtmişti. O dönem bu hadise, Başkent’te hükümet düşürmüş ve ne denli hassas bir durum olduğu uzun süre tartışılmıştı.

        Hafter’in uzun zamandır Trablus’u çabucak ele geçirme isteğinin altındaki en temel sebeplerden biri de bu durum.

        ASKERİ POZİSYONLAR VE BERLİN KONFERANSI

        Peki süreç, doğudan Tunus sınırına kadar askeri güçleriyle neredeyse 1500 km mesafe kat etmiş olan Hafter’in lehine gelişmiyor mu?

        Durumu askeri uzmanlara sorduğumuzda; “Savaşta ikmal ve ulaşım ne kadar uzarsa, taarruz gücü o kadar zayıflar ve tükenir. Buraya kadar geldiler ve artık kırılmaya çok müsait vaziyetteler. UMH ordusuna yönelik küçük bir takviye, savaşın seyrini meşru yönetim lehine hızlıca değiştirecektir” diyorlar.

        Bu arada ben Trablus’ta gece saatlerinde yazımı yazarken, yer yer yoğunlaşan top sesleri duyduğumuzu da paylaşmış olayım. Hafter güçleri başkent Trablus’a güneydeki Selahattin bölgesinde 15, Ayn Zara’da ise 12 km kadar mesafedeler. Bu nedenle geceleri yoğun çatışma sesleri şehir merkezinden de duyulabiliyor.

        Hafter 4 Nisan tarihinde Trablus’a saldırı emri verdikten sonra 48 saat içinde Başkent’e ulaşacaklarını ve 4 günde bütün ülkeyi kontrol edeceklerini söylemişti. Aylardır yeni süreler verip “sıfır saat” diyor. Nisan ayından bu yana ise ilerleyebilmiş değil.

        Hafter güçleri son dönemde kendilerini adeta Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Rus özel güvenlik şirketi Wagner’e bırakmış durumda.

        UMH ordusu sahadaki pek çok savaşçının yabancı uyruklu olduğunu iddia ediyor. Dolayısıyla Hafter tarafında bir ulusal bilinç ve emir komuta olmadığına işaret ediyorlar.

        Savaşta alınan operasyon kararlarının tamamının da yabancı güçler tarafından planlandığı, Hafter’in sadece görüntüde var olduğunu söylüyorlar.

        Bu arada ülkede yaşanan bir milis savaşı ve ele geçirilen bölgelerde binlerce asker falan kalmıyor. Hatta çoğu zaman gruplar kontrol altına aldıkları kırsal alanlarda bir iki kare fotoğraf çekilip onu paylaşarak yollarına devam ediyorlar.

        UMH komutanları bundan sonraki süreçte gelecek destekle birlikte sahada hızla mesafe kat edeceklerini değerlendiriyor. Sonrasında ise müzakereye işaret ediyorlar.

        Cephede başarılı, savaşa devam etme iradesinde ancak sonrasında uzlaşma niyetinde bir dönemin de sinyalini veriyorlar.

        Bunun için önce sahada mevcut haritanın renklerini ciddi oranda değiştirecek güçlü bir taarruza ihtiyaçları var.

        Ve anladığımız kadarıyla o taarruz, Berlin’deki uluslararası toplantıya kadar belirli sonuçlar verecek.

        Berlin’deki Libya konferansı Ocak ayında p5+1 ülkelerinin yanı sıra Türkiye, İtalya, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’ın katılımıyla gerçekleşecek.

        Bu kadar kısa sürede UMH’nin askeri birlikleri Libya cephesinde ne kadar ilerleyebilir takip edeceğiz.

        Aranızda; “Libya’nın geleceği ile ilgili bir konu, Libya’da savaşan tarafların gıyabında mı konuşuluyor?” diye soranlar olabilir, ben benzer bir kaygıyı ilgililerle paylaştığımda; “Libya’daki grupların bu toplantıya katılmaları konferansı çözümsüz bırakır” yanıtını aldım.

        Libya bugünlerde “kaos teorisinin” sonuçlarına hazırlanıyor. Doğruyu kim gösterir ve sahada gücünü kim ortaya koyarsa halk da onun peşinde gidecektir. Zira tarihinde belki ilk kez bu kadar uzun süren iç savaş, Libyalıları ziyadesiyle yormuş ve bunaltmış durumda.

        Diğer Yazılar