Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün Trablus’un 12 km güneyindeki Ayn Zara bölgesinde tatsız bir hadise yaşadık.

        Habertürk ekibi olarak kameraman arkadaşım Hasan Dönmez ile birlikte bir süredir Libya’daki gelişmeleri sizlerle paylaşmaya çalışıyoruz.

        Savaş bölgelerinde her daim hayatın iki zıt rengi olur. Önce insanın olduğu her yerde yaşamın tüm hızıyla devam ettiğine tanıklık ettik ve ekranlarınıza taşıdık.

        Trablus sokaklarındaki yayın ve haberlerimizde izlediğiniz görüntüler bir hayli sakin, cıvıl cıvıl çocukların meydanlarda koşturduğu, insanların aileleriyle sokaklarda dolaştığı anlara aitti.

        Fotoğrafın diğer kısmı ise Başkent’e sadece 12 km mesafedeki çatışma hattından olacaktı.

        Zira Libya’da bir savaş yaşandığını ifade edip, sahada gerçekten ne olduğunu paylaşmamak bu işi eksik bırakırdı.

        Çatışma hattına gitmek üzere UMH komutanlarıyla bazı temaslar kurduk.

        Kent merkezinin biraz dışında kalan bölgede buluşmak üzere anlaştık. Buluşmaya içi cephane yüklü askeri bir kamyonetle gelmişlerdi. Onların aracına binmemizi istediler ve sivil araçla çatışma bölgesine hiçbir şekilde giremeyeceğimizi söylediler.

        Baktık başka bir çözümümüz yok, peki gidelim dedik.

        Koltuğun ve ayaklarımın altında mayınlar, el bombaları, sağımda bir bixi makinalı tüfek, kucağımda roketatar, yanı başımda da roket başlıklarıyla, Hasan’la birlikte araca bindik.

        Yolda aracı kullanan asker riskli bir alana gittiğimizi söyledi ve yol boyunca sürekli sesli şekilde dua okudu.

        Farklı coğrafyalarda uzun yıllar çatışma bölgelerinde çalıştım. Bu “risk” konusu hep vardır ve asla nerede, ne kadar riskte olduğunuzdan emin olamazsınız. Bazen çok sakin bir yerde umulmadık bir saldırı olur bazen de en sıcak hatta güvenli şekilde çalışırsınız.

        Açıkçası bu işler biraz da kader kısmettir.

        Ayn Zara’ya girdiğimizde ki burası Trablus’un dış mahallesi sayılabilecek bir yerleşim. 2011 Libya savaşında olduğu gibi cepheler ve cephe arasında mesafeler falan olmadığını gördük. Hafter’e bağlı gruplar neredeyse şehrin içine kadar ilerlemişti.

        Biz araçla bir mahalleden geçtiğimizi düşünürken, sağımızda solumuzda imha edilmiş tanklar, delik deşik binalar görmeye başladık. İnip çekim yapmak istediğimizde kesinlikle müsaade etmediler. Çok riskli diyerek aracı sürmeye devam ettiler.

        O sırada “bari yolu çekelim" diyerek, kayda girdik.

        Sadece 2-3 dakika kadar ilerledikten sonra patlama sesleri yoğunlaştı ve ortaya izlediğiniz o görüntüler çıktı. Sonrası zaten malumunuz.

        Dönüşte karargah olarak kullandıkları bir binanın yanında nispeten güvenli olduğunu değerlendirerek bir süre durumu istişare ettik ve 2 saat kadar sonra da Trablus’a dönmek üzere sıcak bölgeden ayrıldık.

        Akşam bizi çatışma hattına götüren komutan telefonuma sesli mesaj yolladı.

        Karargahlarının vurulduğunu, gittiğimiz yerde bize eskortluk yapan araçta bulunan arkadaşlarının da saldırıda hayatını kaybettiğini söyledi.

        *

        Teşekkür

        Yaşadığımız bu tatsız hadisenin hemen ardından telefonla arayarak, mesaj ve sosyal medya paylaşımlarıyla geçmiş olsun dileklerini ve desteklerini ileten;

        Habertürk TV ve Ciner Medya Grubu yöneticileri ile çalışma arkadaşlarıma,

        AK Parti Genel Başkan Vekili Sn. Numan Kurtulmuş’a

        Adalet Bakanı Sn. Abdülhamit Gül’e

        Dışişleri Bakan Yardımcısı Sn. Yavuz Selim Kıran’a

        Cumhurbaşkanlığı Libya Özel Temsilcisi Sn. Emrullah İşler’e

        Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Sn. Mustafa Destici’ye

        Gelecek Partisi Genel Başkanı Sn. Ahmet Davutoğlu’na

        Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sn. Metin Feyzioğlu’na

        Arayan, mesaj gönderen AK Parti, CHP, MHP ve İYİ Parti genel başkan danışmanları ve milletvekillerine,

        Trablus Büyükelçimiz Sn. Serhat Aksen’e,

        Adlarını zikredemediğim, gönül bağımızın ise kelimelere sığmayacak kadar çok olduğunu bir kez daha hissettiğim çok kıymetli arkadaşlarıma, dostlarıma, meslek büyüklerime, takip eden ve endişelerini paylaşan Habertürk izleyicilerine, sosyal medyadan yazan ve cevap veremediğim binlerce dosta, yıllardır işime ve durumuma tahammül gösteren çok sevgili aileme, çıkan bazı asılsız haberlerden duyduğu endişeyle akşam görüntülü arayıp el ve ayaklarımı sağlam mı diye kontrol eden biricik anneme,

        Ve özel olarak; zaman zaman yayın devrederken, ilgili bir konuda yazı yazarken veya bir bahse konu olduğumda, bana her daim destek veren, samimiyet ve muhabbetle tebrik ve taltif eden, bu sebeple hep mahcup hissettiğim ve bir türlü cevap veremediğim Fatih Altaylı ağabeye…

        Çok teşekkür ediyorum.

        Diğer Yazılar