Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bugün yaklaşan yerel seçimlerden, meyve ve sebze fiyatlarından, Amerikan Başkanı Donald Trump’ın her an bir yenisine şahit olduğumuz uçukluklarından yahut gündemi meşgul eden başka mevzulardan uzaklaşıp ilginç ve pek bilinmeyen bir konudan sözedeyim dedim: Muallim İsmail Hakkı Bey’in Osmanlı İmparatorluğu’nun teşkil eden farklı milletlerin dilinden bestelediği “Mücavir Şarkılar”dan, yani imparatorluk halkları için yaptığı eserlerden…

        1866 ile 1927 arasında yaşayan, Türk Musikisi’nin önemli bestekârlarından olan ve çok sayıda talebe yetiştirdiği için “Muallim” denen İsmail Hakkı Bey klâsik eserlerin yanısıra operetler ve 1900’lerin başında yeniden kurulan Mehterhane için hayli marş bestelemişti…

        Bugün mehterin çaldığı eskiyi andıran marşların geçmiş asırlardan, İkinci Mahmud’un Yeniçeri Ocağı ile beraber kaldırdığı Mehterhane’den kaldığını zannederiz ama sözlü marşların hemen tamamı 1900’lerin ilk senelerinde, Askerî Müze Müdürü Ahmed Muhtar Paşa’nın Mehterhane’yi ihya etmesinden sonra bestelenmişlerdir. Bu marşları yapanların başında İsmail Hakkı Bey gelir ve “Gafil ne bilir neşve-i pür şevk-i vegâyı”, “Ordumuz etti yemin, titredi hâk ü zemin”, Ey şanlı ordu ey şanlı asker” ve “Annem bana yürü dedi ben dönemem yolumdan” gibi çok bilinen ve hâlâ icra edilen mehter marşları İsmail Hakkı Bey’e aittir!

        Türk Müziği’nin en geniş elyazması nota kolleksiyonlarından birini de bizzat kaleme almış olan İsmail Hakkı Bey’in besteleri arasında musiki tarihimizde “tek” olan, yani örneği bulunmayan uzun bir bestesi, daha doğrusu “süit” gibi, yani ardarda icra edilecek parçalardan meydana gelen bir eseri de var: “Mücavir Şarkılar”…

        “Komşu” mânâsına gelen “mücavir” kelimesi ile günümüzde de arada bir karşılaşırız. Meselâ hazırlanan şehir plânlarında yahut inşaat vesaire için yapılan çalışmalarda “sık sık” “mücavir alan” ibâresine rastlanır.

        MİLLETLERİN DİLİNDEN ŞARKILAR

        İsmail Hakkı Bey, bu sözü Osmanlı İmparatorluğu’nu teşkil eden milletler ve bu milletlerin yaşadıkları bölgeler mânâsında kullanmış. İmparatorluğun farklı iskân muhitlerini “mücavir”, yani “birbirleri ile komşu” diye nitelemiş, sonra komşu milletlerin dillerinden birer şarkı bestelemiş ve bu bestelerden meydana gelen albüme “Mücavir Şarkılar” ismini vermiş… Albümde imparatorluğu teşkil eden milletlerin dillerindeki güftelerden bestelediği Türkçe, Arapça, Kürtçe, Lâzca, Farsça, Rumca, Ermenice Boşnakça, Ulahça, Yahudice ve daha başka lisanlarda, her biri üçer dakikalık hayli eser var…

        Bestekârın elyazısı ile olan “Mücavir Şarkılar” defteri şu anda bende bulunuyor, bir önceki devletimizin teb’aları için yapılmışbu eserlerin icrasının nasıl renkli bir musiki şöleni olacağının da bilincindeyim ama ortada büyük bir mesele va: Güftelerin düzgün şekilde okunabilmesi!

        “Okunabilme” derken icrayı değil, Türkçe’den başka dillerde olan ama eski harflerle yazılan sözlerin düzgün şekilde kâğıda geçirilebilmesini kastediyorum…,

        Eski Türkçe ile kaydedilen yabancı dillerdeki kelimeleri çözebilmenin nasıl bir dert olduğu eski yazıyı bilenlerin mâlûmudur. Bu şekilde yazılmış ifadeleri, meselâ devlet arşivindeki hariciye belgelerinde geçen bazı ibâreleri doğru okuyabilmek hem kuvvetli bir yabancı dil bilgisine ihtiyaç gösterir, hem de arada bir hayaledercesine tahmin gerektirir…

        Bir örnek vereyim: Sözünü ettiğim arşiv evrakında özellikle de 20. asrın başındaki yazışmalarda “Tan” diye bir ifade vardır. “Tan”ın Fransızca konuşan Avrupa memleketlerinde yayınlanan “Le Temps” isimli gazete olduğunu ve “Temps”ın “Tan” diye okunduğu için eski harflerle böyle yazıldığını anlayabilmek hayli vakit alır.

        İsmail Hakkı Bey’in değişik milletlerin lisanından bestelediği şarkıların güftelerinde işte bu dert mevcut: Arapça, Farsça ve hattâ Kürtçe güfteleri okuyabilmek kolay ama gelin eski harflerle yazılan Yahudice, Ermenice yahut Lâzca şarkı sözlerinin içerisinden gelin, çıkabilirseniz çıkın!

        Muallim İsmail Hakkı Bey’in ne kadar önemli bir bestekâr olduğunu daha iyi ifade edebilmek için 1900’lerin başında bir operet için bestelediği, eskimeyen ve günümüzde de sık sık icra edilen bir eserini hatırlatayım: “Fikrimin ince gülü, gönlümün şen bülbülü” güfteli şarkı, rahmetli üstâdın yüzlerce bestesinden biridir!

        Muallim İsmail Hakkı Bey.
        Muallim İsmail Hakkı Bey.
        İsmail Hakkı Bey’in bestelediği “Arap Lisanından Şarkı”nın aranağmesinin, yani giriş müziğinin bestekârın elyazısı ile notası.
        İsmail Hakkı Bey’in bestelediği “Arap Lisanından Şarkı”nın aranağmesinin, yani giriş müziğinin bestekârın elyazısı ile notası.
        “Lâz Lisanından Şarkı”nın ilk mısrası.
        “Lâz Lisanından Şarkı”nın ilk mısrası.
        “Kürd Lisanından Şarkı”nın aranağmesi.
        “Kürd Lisanından Şarkı”nın aranağmesi.

        Diğer Yazılar