Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Gazetelerimiz senede iki defa, yılbaşlarında ve ramazanlarda uzman istilâsına uğrar…

        Hani eskiden bakla falı atan bilmemne bacılar, Arap dudular vesaire vardı da onların yerini şimdilerde “astrolog” denen modern falcılar aldı ya… İşte, güya gelecekten haber veren bu çağdaş müneccimlerimiz her sene başında gazete sayfalarında arz-ı endam eder, “Yeni senede şu olacak, bu olacak, falanca meşhur evlenecek, filânca şöhret fena boynuz yiyecek, memleketin ahvâli derseniz aman ne mükemmel, pırıl pırıl, hele Mayıs gelsin de Jüpiter dana burcuna bir girsin, asıl mutluluk işte o zaman yaşanır fakat Satürn’ün yükseleninin deve olduğu günlerde tuhaflıklar olabilir!..” gibisinden ahkâm keserler.

        Ama, kehanetlerinin bir tekinin bile şimdiye kadar tesadüfen olsun çıktığı görülmemiştir!

        Falcılarımızın gazete sayfalarındaki saltanatları sadece bir-iki gündür ama Ramazan geldiğinde diyet, kalori, yeme-içme, yani “tazakkum” uzmanları ortaya çıkar ve gazeteler vasıtası ile bir ay boyunca tavsiye üstüne tavsiye verirler…

        “Tazakkum”un ne olduğunu bilmiyorsunuz ve merak mı ettiniz? “Zıkkımlanma” sözünden gelir; bu ifadenin şaka maksadıyla, yani sadece gırgır niyetine Arapça’ya benzetilmeye çalışılarak uydurulmuş şeklidir…

        İkide bir meydana gelen depremlerin ardından her biri farklı konuşan jeologları, yeni bir din icad etmeye çalışan ilâhiyat allâmelerini yahut salgını fırsat bilip o kanal senin bu kanal benim koşuşturup duran ama Koronavirüs ile alâkasız alanların uzmanı olan zevâtı ekranlarda görmeye alıştığımız sırada Ramazan gelince tazakkum üstadları birbirinden tuhaf tavsiyeleriyle, uyarılarıyla ve yemek tarifleri ile sayfalarda görünmeye başladılar…

        REKLAM

        Birkaç sene önce de yazmıştım: Türkiye sanki bin küsur değil, bundan sadece birkaç yıl önce Müslüman olmuştur ve dinî kuralları bu yüzden hâlâ öğrenememişizdir! Ramazan, oruç, iftar, sahur, kurban, hattâ namaz ve dua bahislerinde acemiyizdir; orucu şunun şurasında sadece yedi-sekiz senedir tuttuğumuz için neyin nasıl olması gerektiğinden haberimiz yoktur ve birilerinin mutlaka “Şunu şöyle yap, bunu böyle et!” diye dürtüklemesi şarttır!

        Bu mübârek vazifeyi Ramazan boyunca günümüzün tazakkum uzmanları mükemmel şekilde yerine getiriyor ve Allah razı olsun, çiçeği burnunda Müslümanlar da irşad oluyorlar…

        Şimdi, gazetelerde birkaç günden buyana yayınlanan tavsiyelerinden bazılarını, bunları okuma fırsatını bulamamış olanlar için nakledip biraz sevap kazanayım:

        SU VE ÇAY YERİNE SMOOTHIE!

        Tazakkum uzmanlarına göre iftardan sonra midede şişkinlik olmamalı, dolayısı ile gaz yapan yiyeceklerden uzak durulmalı imiş! Aşırı yağlı yiyecekler, beyaz ekmek, hamurişleri, patlamış mısır, şarküterilerde satılan işlenmiş et ürünleri, cips, keskin baharat ve şeker seviyesini etkileyecek ağır tatlılar sağlığa zararlıymış; dolayısı ile bunların iftar sofrasında pek yeri yokmuş! Süt bazı midelerde gaz yaptığı için sütlü tatlıları da pek yememek lâzımmış ve en önemli husus: Yemekler mutlaka iyi çiğnenmeliymiş!

        Bütün bunları bilmediğiniz, meselâ aşırı yağlı yemeklerin yahut fazla miktarda tatlının zararlarından haberdar olmadığınız için “Ah, meğerse ne cahilmişim, tuuuu!” deyip utandınız değil mi?

        Bitmediiii, sırada şimdi iftar mönüsü hakkında teknik ifadelerle dolu tavsiyeler geliyor:

        Vücudu savunan antikorların işlerini görebilmeleri için mutlaka protein almalı, C vitamini zengini meyveleri bol bol tüketmeliymişiz; lif bakımından yoğun gıdaları da eksik etmeyecekmişiz. Hele, protein kaynağı kuru baklagilleri bol bol yediğimiz takdirde, bağışıklık sistemimizi destekleyen probiyotik gıdaları ve vücudumuzun ihtiyaç duyduğu mikroorganizmaları almış olurmuşuz. Diüretik sıvıları pek kullanmamak, bunların yerine bol bol su içmek gerekirmiş…

        REKLAM

        Senelerden buyana ekranlarda ve gazetelerde tekrarlana tekrarlana artık bayatlayan ama Ramazan aşkına mutlaka birşeyler söylemiş olma hevesi ile bir daha yapılan bu tavsiyeler ile iftar ve sahur arasında alâka kurabilenler beri gelsin!

        “Diüretik sıvı” dedikleri şeyin ne olduğunu da bilmeyenler için söyleyeyim: “İdrar söktürücü”, yani “işetici” olan herşeye “diüretik” derler; çay, kahve, vesaire bunların başında gelir. Yeme-içme uzmanlarımız oruçlu olan hemen herkesin topun atılmasından sonra yudumlamayı hasretle bekledikleri çaya “Sakın haaaa!” demektedirler…

        Ramazan’ın gelmesi ile millete birbirinden faydalı işte böyle bilgiler veren tazakkum uzmanları, iftar için “smoothie”, “pancake”, “guacamole”, “baget”, “dip sos” vesaire gibi basit ve çok bilinen yemekleri tavsiye ediyorlar…

        Hatırlattıkları için Allah razı olsun! “Guacamole” Türk mutfağının klâsiklerindendir ve evlerde hemen her gün yapılır! İftarın “smoothie” ile açılması âdettendir; “bazlama” vesaireyi zaten bilmeyiz, canımız ona benzer bir şey istediği takdirde hemen “pancake” yaparız!

        Bir başka beslenme uzmanı hanımefendi de, iftarda balığın, özellikle de levreğin iyi gideceğini ve faydalı olduğunu söylemiş…

        Aman ne ayıp, ne ayıp!

        Adedi 150-200 liracık olan “levrek” gibi bir fukara balığını tavsiye etmek size, o balığı sofraya getirmek de bize yakışır mı hanımefendi?

        İstakoz diyecektiniz, istakooooz! Hem de üzerine Piment d’Espellete konmuş Bisque sos ilâveli mavi istakoz!

        Vasat bir iftar sofrasında bile istakoz şarttır, onsuz asla olmaz!

        KABAHAT UZMANDA YAHUT MUHABİRDE DEĞİL…

        Memleketin yeme-içme âdetlerinden uzayda yaşıyormuşcasına böyle bîhaber olup da uçuk iftariye tarifleri veren tazakkum uzmanlarında kabahat falan bulmuyorum, hattâ onlardan fikir alan ve söyledikleri tuhaflıkları robot misâli yazan muhabirleri de suçlamıyorum… Gariplerin gazetecilikleri, yetenekleri, bilgileri, dikkatleri, vesaireleri o kadarcıkmış, başka ne yapsınlar ki?

        Kabahat bunları yayınlayan gazetelerin yahut internet sitelerinin editörlerinde… Çoğunun mesleklerine saygıları hak getire, metnin Türkçesinin düzgün olup olmadığına bile bakmıyor, haberde ne söylendiğini kontrol etmiyorlar; tashih falan zaten unutuldu, gelen haber, mülâkat, vesaire hemen servis ediliyor…

        Böyle bir gazeteciliğin mahsulü olan “Guacamoleli iftar sofrası”na sizler de buyurmaz mısınız?

        Diğer Yazılar