Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GEÇEN 8 Kasım günü yazdığım "Musiki inkılâbı ve başarısızlık" başlıklı yazıma Türkiye'deki Klasik Batı Müziği çevrelerinden birhayli tepki geldi. "Haksız" olduğumu ve yanlış düşündüğümü söyleyenler arasında Fazıl Say da vardı.

        Fazıl Bey'in yazdıklarımla ilgili olarak bir klasik müzik sitesine gönderdiği mesajı Çarşamba günü bu sütunda aynen yayınladım; cevabımı şimdi veriyorum.

        Üstad, meseleye bilgi, emek ve yetenek açılarından yaklaşıyor. Konu ile benden yahut bir başkasından "yüz katı, bin katı haşır neşir olduğunu" söylüyor ve işe "Bu adamları bilgilendireyim!" diye başlıyor.

        İlk yanlışı, işte buradadır! Müzikte bilginin rolü tabii ki vardır ama bilgi, öncelikle icracılar yahut besteciler içindir. Çoksesli bir eserin beste tekniğini, armonik yapısını yahut orkestrasyonunu değerlendirmek eleştirmenlerin ve yorumcuların işidir. Dinleyici bunların hiçbirine bakmaz, çoğunu zaten bilmez, eseri beğenir veya beğenmez, o kadar! Kültür seviyesinin artmasıyla beraber karmaşık teknikler ile yapılmış eserlere olan ilgi de artar ama bu durumda bile temel kıstas sadece ve sadece "zevk" ve "beğeni"dir.

        O ALKIŞLAR SİZEDİR!

        Fazıl Say konserlerinde, meselâ Dortmund'da, Meran'da yahut dışarıdaki herhangi bir yerde çaldığı Türk bestecilerinin aldığı alkıştan sözediyor.

        O alkışlar eserlere değil, sizedir üstadım! Güzel icranıza! Bahis buyurduğunuz eserler o kadar muhteşem iseler neden sadece Türk piyanistler tarafından çalınıyorlar? Dünyanın önde gelen diğer piyanistleri bunları niçin repertuvarlarına almıyorlar? Repertuvar cahili olmalarından mı, yoksa çalmaya lâyık bulmamalarından mı? Neden?

        Fazıl Bey, Ulvi Cemal'den bahsederken "Köçekçe artık dünyada çok çalınan bir Türk capricciosu... Fevkalade efektif ve tatlı bir eser..." diyor.

        Son derece haklı... Köçekçe hakikaten güzel, hattâ sadece Türk-ler'in değil, yabancı dinleyicinin bile ilk defa işittiğinde hafızasında kalabilecek derecede güçlü melodileri olan, harikulâde bir eserdir.

        Ama meselenin bir başka tarafı daha vardır: Köçekçe'nin nefis teması ve şâheser melodileri Ulvi Cemal Erkin'e ait değildir! Ulvi Cemal hükümdarların huzurunda, meyhanelerde, haremde, rakkas ve rakkase mekânlarında, düğünlerde, şenliklerde ve hattâ evlerde asırlar boyunca icra edilmiş olan meşhur "Karcığar Köçekçe"nin melodilerini orkestraya uyarlamıştır, o kadar! Merak edenler, Youtube'un arama kutusuna bile "Karcığar Köçekçe" yazdıklarında, eserin aslını hemen bulabilirler.

        HAÇATURYAN ÖRNEĞİ

        Haçaturyan'ın dünya çapında bilinir olmasının sırrı da işte buradadır. Tanınmışlığının sebebi Fazıl Bey'in iddia ettiği gibi Sovyetler'in kültür politikası falan değil, "Kılıç Dansı"nda kullandığı melodilerin hatırda kalıcılığı ve ıslıkla bile rahatça çalınabilecek şekildeki yalın güzelliğidir. İşin acı ama maalesef gerçek olan tarafı ise, 80 küsur seneden buyana hiçbir bestecimizin bu şekilde bir melodi yazamamış olmasıdır.

        Batı'da gerçi en başta Rus Beşleri olmak üzere birçok besteci folklorik motiflerden sıkça istifade etmiş ve dünyanın en tanınmış eserlerini yapmışlardır ama başarıyı sağlayan, o bestecilerin sahip oldukları yüksek zevktir!

        Fazıl Bey, Almanya'daki Schott Music'in Ulvi Cemal Erkin'in eserlerinin yayın hakkını almak üzere görüşmelere başladığını söylüyor...

        Ulvi Cemal bundan 38 sene önce, 1972'de vefat etmiştir, yani Bonjuuuur!

        Sonra, Adnan Saygun'un notalarını basan "Peermusic" ile temasa geçilip eserlerinin dünya piyanistlerine gönderilmesini tavsiye ediyor.

        Devletin "resmî eserleri" icra ettirebilmek için senelerden buyana denemediği yol kalmadı Fazıl Beyci-ğim... Davet, ödül, Tanıtma Fonu vesaire gibi her yola başvuruldu ama olmadı! Nota göndermeyi bir yana bırakın, icracıya ağırlığınca altın verseniz bile olmuyor ve olmayacak; zira eksik olan taraf tanıtımda değil, maalesef eserlerde!

        Kimse kusura bakmasın, tekrar söyleyeceğim: Cumhuriyet tarihi boyunca harcanan emeklere ve yapılan masraflara rağmen dünya çapında bir kompozitörümüz yoktur! "Musiki inkılâbı"mız başarısız olmuştur ve "Kuzguna yavrusu hoş gelir" misâli hayranlık krizlerine girmek yerine başarısızlığın sebeplerinin artık dürüstçe tartışılması gerekir!

        Diğer Yazılar