Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bütün dünya Amerika'nın Connecticut Eyaleti'nde önceki gün meydana gelen ve 20'si çocuk 26 kişinin can verdiği kanlı baskının şaşkınlığını yaşıyor. Bundan tam 800 sene önce yaşanan ve Haçlılar'ın sebep olduğu dünyanın en büyük çocuk katliamı ise asırlardır hatırlanmıyor. İşte, 1212'de Fransa'da ve Almanya'da başlayıp Akdeniz'de noktalanan ve 50 bin çocuğun hayatına mâlolan bu cinayetlerin acı öyküsü...

        CONNECTICUT Eyaleti'nin Newtown kasabasında yaşları beş ile on arasında değişen yirmisi çocuk 26 kişinin can verdiği saldırı dünyayı şaşkınlık ve üzüntü içerisinde bırakırken, Amerikan basını hadiseye "Şeytan, Newtown'u ziyaret etti" diyor.

        Böyle saldırıların batı dünyasında arada bir neden yaşandığını, sosyolojik sebeplerini, kriminal boyutlarını ve hattâ katilin öğretmen olan anasının hangi akla hizmetle evinde üç silâh birden bulundurması gibisinden tuhaflıkları bir tarafa bırakıp bundan asırlarca önce yaşanmış çok daha büyük ve emsâli bir daha hiç yaşanmamış olan bir başka faciayı hatırlatacağım:

        Haçlı Seferleri modası sırasında ve bundan tam 800 sene önce yaşanan bir hadisede öyle 20, 30, 100 yahut bin değil, tam 50 bin çocuk can vermişti...

        Ayrıntılarını bundan birkaç sene önce İlker Sever'in ortaya çıkardığı tarihin bu en büyük çocuk katliamı bakın nasıl olmuştu:

        Avrupa, Haçlılar'ın ilk seferlerinde ele geçirdikleri Kudüs'ün 1187'de Selâhaddin-i Eyyûbî'ye terkedilmesi üzerine büyük şaşkınlık yaşıyor ve kutsal toprakları geri alabilmenin hayalleri kuruluyordu.

        Köy köy dolaşan papazların doğu ülkelerinin zenginliğinden bahsetmeleri ve Kudüs'ün geri alınması hâlinde böyle bir savaşa katılacak olanlara cenneti müjdelemeleri yetişkinlerden çok çocukları etkiliyor ve "sokaklarından bal ile süt akan" doğu dünyası, çocukların rüyalarına giriyordu.

        Bu hayallere dalan çocuklardan biri, Stephan adında, okuma ve yazma bilen 12 yaşındaki bir çobandı. Bir gün koyunlarını otlatırken uykuya daldı, rüyasında kendisinden ekmek isteyen yaşlı bir hacı gördü, çantasındaki somunu yaşlı adama verdi, adam tebessüm ederek teşekkür etti ve Stephan'a bir mektup uzattı. Mektubu Hazreti İsa göndermiş ve "Filistin'e gidip Kudüs'ü kurtar! Sen, bu iş için seçildin" diye yazmıştı!

        Stephan ne yapıp etti, Fransa Kralı Philippe'in huzuruna bile çıktı ama kraldan yüz bulamadı ve manastırları dolaşmaya başladı. Haftalar geçtikçe Stephan'ın anlattıklarını dinleyenlerin sayısı da arttı, dindar Hristiyanlar Hazreti İsa'nın Stephan'a mesaj gönderdiğine inanmaya başladılar ve 12 yaşındaki çoban, anlattıklarına inananlarla beraber Fransa'nın dört bir tarafını gezip dindarları Kudüs'ü kurtarmak için davete başladı...

        Çobanın etrafında toplanan çocukların sayısı birkaç ay içerisinde 30 bini buldu. Stephan, Kızıldeniz nasıl ikiye ayrılarak Hazreti Musa'ya yol verdi ise, Akdeniz'in de kendilerine aynı şekilde yol vereceğine inanıyordu, buna ardına takılanları da ikna etmişti ve Fransa'nın ortalarından yürüye yürüye güneye, Marsilya'ya kadar gittiler. Yolda rastladıkları serseriler ile yersiz-yurtsuzlar da bu tuhaf kafileye katılmışlardı.

        Çocukların yürüyüşünden endişeye düşen Fransa Kralı Philippe, askerlere müdahale emri verdi ve bazı çocukların memleketlerine dönmelerinin sağlanmasına rağmen halkın verdiği destek sayesinde çoğu yolculuğa devam etti. Ama açlığın ve susuzluğun artması ile haydutların saldırısı yüzünden binlercesi yollarda can verdi ve Marsilya'ya 30 bin çocuktan sadece 7 bini varabildi!

        Aynı günlerde, Almanya'nın Köln şehrinde yaşayan Nicholas adındaki bir başka çocuk da rüyasında Hazreti İsa'yı gördü. O da Stephan'ın yaptığını yaptı, yanına tamamı yaşıtı olan 20 bin kişiyi topladı ve Kudüs'e gitmek üzere Alp Dağları'ndan Cenova'ya doğru yürümeye başladı.

        Aynı felâketi onlar da yaşadılar... Kudüs'ü hayal edenlerin arasında kızlar da vardı, yol boyunca saldıran eşkiya kızları kaçırıp fahişelere sattılar, çocukların çoğu yine açlıktan ve yorgunluktan can verdi ve Cenova'ya çok azı ulaşabildi...

        Stephan kendine inanan çocuklarla beraber Marsilya'da, Nicholas da Cenova'da Akdeniz'in ikiye ayrılarak kendilerine yol vermesini beklemeye başladılar ama kehanetin gecikip de denizin bir türlü açılmaması üzerine Papa'nın fikrini almak üzere bu defa Roma'ya doğru yürümeye başladılar. Yüzlercesi yine yollarda can verdi ve sağ kalanlar gidip Papa'nın huzuruna çıktılar...

        Papa Üçüncü Innocent çocukları bir yandan bu tuhaf kararlarından vazgeçirmeye çalışırken bir taraftan da destek verdi. Önce "Savaşa gitmeleri gerektiği halde evlerinde oturup sizleri gönderen büyüklerinizi aforoz etmem lâzım!" gibisinden sözler etti ama ardından Avrupalı asilzadeleri azarlayarak "Bu çocuklar hepimizi utandırdı. Biz mışıl mışıl uyurken kutsal toprakları geri alabilmek için bakın nasıl yollara düşmüşler" dedi.

        Papa'nın bu sözlerinin ardından çocuklardan bir kısmı evlerine dönmeye karar verdi ama sadece onda biri dönebildi. Kudüs'e ulaşmaktan hâlâ vazgeçmeyen Nicholas, yanındakilerle beraber bu defa Brindisi Limanı'na gitti, Stephan da Marsilya'da Filistin'e gidecek gemi beklemeye başladı.

        Her iki grup da bir müddet sonra denize açılmaya muvaffak oldular ama bu yolculuk hepsinin sonunu getirdi!

        Demir Hugh ve Domuz William adında iki denizci, Stephan ile anlaştı, onu ve yanında kalan 700 çocuğu Filistin'e götürmek üzere iki gemi ile yola çıktılar ama gemilerden biri denizde battı, diğer gemideki çocukları da korsanlar Cezayir'e ve Mısır'a götürüp köle olarak sattılar. Nicholas ile yanındakilerin kaderi de aynı oldu, Brindisi'de Friso adındaki Norveçli bir korsanın gemisine bindiler, Friso da onları sattı ve denize açılanlardan bir daha haber alınamadı.

        Çocuklarının başına gelenleri öğrenen aileler gidip Nicholas'ın babasını astılar, Kutsal Roma Germen İmparatoru Friedrich de Demir Hugh ile Domuz William'ı idam ettirdi ama asıl olan 50 bin çocuğa olmuştu!

        Papa, 'Çocuklar kadar olamadın' deyip imparatoru aforoz etmişti

        HAÇLI Savaşları sırasında, papalar halkın yanısıra kralları ve imparatorları da savaşa katılmaları için hiç durmadan teşvik etmişlerdi...

        Papa Üçüncü Honorius da, 1220'lerin başında Kutsal Roma Germen İmparatoru İkinci Friedrich'i Kudüs'ü ele geçirmesi ve orada kutsal bir krallık kurması için kışkırtıp duruyordu...

        İmparator nihayet yeni bir Haçlı Seferi'ne çıkmaya karar verdi ama hazırlıklarını bir türlü tamamlayamadı ve seferi birkaç defa erteledi. Bu ertelemeler Papa'yı hiddetlendirdi, Friedrich'e o tarihten birkaç sene önce yaşanan ve 50 bin çocuğun can verdiği hadiseleri hatırlatarak "Bu çocuklar kadar cesaret gösteremedin, yazıklar olsun sana!" diyen mektuplar gönderdi ve hâlâ savaşa gitmemesi üzerine de imparatoru aforoz etti!

        Friedrich kendisini affettirip aforoz kararını geri aldırabilmek için apar topar yola çıkmak zorunda kaldı ve gemilerle Mısır'a doğru hareket etti. 1228'de Akkâ'ya çıktı, oradan Kudüs'e ulaştı ve şehri kuşattı. Eyyubîler ile anlaştı, Beytüllahim ve Nasıra şehirlerini aldı ama daha sonra yardıma gelen bir Harezm ordusu Haçlılar'ı püskürttü.

        Ama, Papalığın kralları savaşa teşvikleri bir türlü son bulmadı. 1268'de Antakya'nın da Haçlı hâkimiyetinden çıkması üzerine bu defa Fransa Kralı Dokuzuncu Louis yeni bir sefer hazırladı. Louis, doğuya yol alan Hristiyan gemilerini yağmalayan Arap korsanların kökünü kazıyabilmek için kutsal topraklardan önce Tunus'a gitmek üzere yola çıktı. Ama vebaya yakalandı, 25 Ağustos 1270'te yolda can verdi ve çabalarının mükâfatı olarak kilise tarafından "aziz" ilân edildi.

        Avrupa, Louis'nin ardından birkaç Haçlı Seferi daha düzenledi ise de bir netice alamadılar; kutsal toprakların tamamı önce Memlükler'in, ardından da Osmanlılar'ın hâkimiyeti altına girdi ve İngiliz Generali Allenby'nin 1917'nin 9 Aralık'ında Kudüs'e girmesine kadar asırlarca Müslüman hâkimiyeti altında kaldı.

        Diğer Yazılar