Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Soma’daki maden faciası yüreklerimizi dağladı. Acımız büyük. Türk milletinin başı sağolsun. Konu ile ilgili 15 ay önce; 21 Ocak 2013 tarihinde HT Egeli’de yayınlanan bir yazı kaleme almıştım; örnek olur da önlem alınır diye. İşte o yazım:

        Bundan dört beş yıl önce bir televizyon programında, son günlerde adına kitap da yazılan Musevi yurttaşlarımızdan İshak Alaton aşağı yukarı şunları söylemişti.

        “Bu Zonguldak ocaklarını kapatınız. Hem miadı dolmuş, hem de her yıl büyük açık veriyor. Politik ve sosyal nedenlerle zorla işletmeye devam ediliyor.”

        Ve cebinden bir kağıt çıkararak şunları söyledi: “Çalışanların hakkı yenilsin demiyorum. Tam aksine bütün hakları fazlasıyla verilsin.” Ve yaptığı hesapları okudu: “Her yıl devlet burada milyonlarca lira zarar ediyor. Bu zarar artarak devam edecek.”

        “Bugün Almanlar, en değerli maden ocaklarını kapatmış, kültür, eğitim ve turizme hız vermişlerdir. Hem bu ocaklar Türk işçisinin bir günde çıkardığı kömürün beş mislinden fazla üretim yapmalarına rağmen...”

        Merak ettim ve bu konuyu tetkik ettim. Şimdi sizlere aktarıyım.

        İstanbul ile birlikte 2010 yılında “Kültür Başkenti” ilan edilen Essen şehri, Almanya’nın ağır sanayi kenti idi. Avrupa’nın en büyük kömür ve çelik işletmelerini barındıran şehir, bugün müzeleri, tiyatroları ile tam bir kültür şehri olmuştur. Kömür ocaklarından ve çelik fabrikalarından dönüştürülen yapılarda müzeler, kütüphaneler, tiyatrolar kurulmuş ve şehir, kültür sanat merkezine dönüştürülmüştür.

        KÜLTÜR BAŞKENTİ

        Bugün 3-4 tane fabrika kalmış, onlarda otomasyona geçmiştir. Essen, aslında 53 şehirden oluşan Ruhr havzasının başkenti sayılabilir. 1960’da Almanların en büyük dayanağı ve lokomotif olan bu kömür ve çelik havzası artık yön değiştirmiş, kömür ocaklarının hemen hemen hepsi kapatılarak bir kültür başkenti haline getirilmiştir.

        19 üniversite, 100 konser salonu, 120 tiyatro ve 200’ün üzerinde müzesiyle Ruhr bölgesi, ciddi bir dönüşüme uğramıştır.

        Şunu söyleyerek bu konuya son verelim. Bu olağanüstü değişim devletten bağımsız özel bir şirket tarafından yapılmıştır. “2010 Ruhr insiyatifi” denilen bu hareket, kar amacı gütmeyen bir şirket olarak başlıyor. Essen belediyesi, Ruhr havzası yerel yönetimleri, federal hükümet ve sivil şirketlerin kurduğu bir oluşum olarak görev yapıyor.

        Fabrikaların ve kömür ocaklarının kapanması ile çıkarılan işçiler, bu geliştirilen yeni sektörlerde iş bulmuşlar ve işsizlik problemini hemen hemen sona erdirmişlerdir.

        Acaba bizim hükümetimiz de “kazan kazan” parolası ile yürüttüğü kalkınma programını, “kültürle değişim-değişimle kültür” sloganı ile yola çıkan ve her yıl milyonlarca yabancı turist ağırlayan “Ruhr 2010 insiyatifini de” göz önüne alarak bir kez tetkik ettirse ne kaybeder?

        KÖMÜR KATLİAMI

        Şimdi gelelim ülkemizdeki kömür ocaklarına.

        Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde bizdeki gibi bir kömür katliamı işittiniz mi? Bugün ülkemizde en son rağbet edilecek şey, kömür işçiliğidir.

        Her sabah, eğer yapıyorlarsa, kahvaltıdan sonra ocağa yönelen işçiler, “Acaba bizim de sıramız geldi mi” korkusu ve endişesi içinde yaşıyorlar. Avrupa artık kömür çıkarma konusunda otomasyona geçmiş, kol emeği bitmiş, insanlar sadece toprak üzerinde, modern makinelerle hizmet vermeye başlamışlardır.

        ‘İNSAN’ DEĞERLİDİR

        Kömür her ülkenin ihtiyacıdır. Bu kömür nereden temin ediliyor. Afrika’dan. Hem ucuz hem de kaliteli. Gelişmiş ülkelerde insan değerlidir. Buna karşın geri kalmış ülkelerde insan, bazen bir kediden bazen bir attan, bazen bir köpekten bile değersizdir. Bu olguyu maalesef bugün yaşıyoruz.

        800 lira aylıkla her sabah o ölüm kuyusuna bir insan indirirseniz işçiden de verim alamazsınız. İşçiye verilen ücret günde 26 liradır.

        Şimdi öğreniyoruz ki, 9.991 maden işçisinin yüzde 11.1’nin aylıkları üzerinde bir veya birden çok haciz var. İşçi ne yapsın. Bankaların, nerde ise sokak başlarında bile verdikleri kredi kartlarının yarattığı bir faciadır bu. Bir de işçilere “Bir yıl içinde maaşlarındaki hacizleri kaldırmalarını, aksi halde iş akitlerini iptal edecekleri” ihtar ediliyor. Bunu da tetkik ettim. Yargıtay’ın eski bir içtihadına göre işverenin böyle bir hakkı bulunduğunu tespit ettim.

        Eskiden buna kara elmas denirdi. Nice gençlerimizin, çocuklarımızın, ürettiği karbon monoksit gazı ile işçilerimizin ise grizu patlamalarıyla ölümüne sebebiyet veriyor.

        Hükümet bile fakir fukaraya ücretsiz kömür dağıtıyor.

        Bu kara elmas değil, kara, kapkara bir ölümdür.

        Diğer Yazılar