Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BU başlık sizi yanıltmasın, gözden düşen ve zorla istifa ettirilen belediye başkanları veya AK Parti il ve ilçe başkanları hakkında yazmayacağım.

        Bu başlık, geçen hafta Türkiye İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği (İGİAD) tarafından gerçekleştirilen “İş Ahlakı Zirvesi”yle ilgili.

        İş ahlakı konusunda duyarlılığın artırılmasını, iyi uygulama örneklerinin kamuoyuna taşınmasını ve işlerin hilesiz yapılmasını amaçlayan dernek, her yıl tekrar ettiği zirveyle iş dünyasının ve çalışma hayatının çeşitli ahlaki boyutlarını tartışmaya açıyor.

        Bu yıl “üretim sürecinde iş ahlakı” çalışma konusu yapılmıştı. Mal ve hizmet üretiminde amir-memur, işveren-işçi ve tedarikçi-müşteri gruplarına düşen ahlaki sorumluluklar ve uygun davranışlar gündeme taşınmaya çalışıldı.

        Doğrusu ahlak (özellikle iş ahlakı) ülkemizin önemli sorunlarından biridir. Bu dönemde, “adalet” ve “nitelik” toplumumuzun önemli iki sorunudur ve her ikisi de ahlakla yakından ilgilidir.

        DİKKAT EDİN SİZİ ALDATMASINLAR

        Konuşmacılardan biri olan Sayın Mehmet Büyükekşi, güzel bir anekdot anlattı: “Eski günlerden birinde, evinin ihtiyaçları için buğday almaya giden bir köylü yolda arkadaşıyla karşılaşır. Arkadaşı ona buğdayı kimden alacağını sorar. Köylü buğday pazarından ve Mehmet Efendi’den alacağını söyler. Arkadaşı köylüyü, ‘Dikkat et! Mehmet Efendi seni aldatmasın’ diye uyarır. Kafasında bin bir soruyla Mehmet Efendi’nin ticarethanesine varan köylü talebini dile getirir. Mehmet Efendi köylüye oturduğu yerden, ‘Ambara geç, orada kantar da var, istediğin kadar tart; buğdayın kg/fiyatı da X liradır’ der. Köylü şaşkınlık içinde ambara geçer, alacağı buğdayı tartar, arkadaşının söyledikleri kulağında, ama şüpheyle çuvalına birkaç kilo da fazladan buğday koyar. Dönüş yolunda tekrar aynı arkadaşıyla karşılaşınca, Mehmet Efendi hakkında bulunduğu bühtanın yersiz olduğunu, kendi buğdayını kendisinin tarttığını ve uygun fiyatla aldığını söyler. ‘Hatta’ der, ‘Ambara gelmemişti, ben birkaç kilo da fazla tarttım, onu aldattım’. Arkadaşı köylüye üzüntü içinde şöyle der: Seni o kadar ikaz ettim, ‘Dikkat et, seni aldatmasın’ diye, yine seni aldatmış.”

        SİYASET AKIL, BİLGİ VE AHLAKLA OLUR

        Kınalızade Ali Efendi, Ahlak-ı Alai adlı eserinde, erdem kavramını Nasiruddin Tusi’ye atıfla “Eşyayı layığı ne ise öyle bilmek, ef’ali (fiilleri) layığı ne ise öyle kılmak” diye tarif ediyor. Yani nesneleri kendi gerçeği ile bilmek, davranışları ise en doğru, en iyi ve en güzel şekliyle yapmak.

        Bu tanımda üç unsur öne çıkıyor: Akıl, bilgi ve ahlak. Eşya akıl ve bilgi ile davranışlar ise ahlak ile layığını buluyor.

        Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig’de “İyiyi seçmek için kişinin akıllı olması gerektir/ İşini iyi yapabilmek için bilgili...” diyor.

        Yönetim biliminin amacı “Etkili ve verimli olmak” diye açıklanır: Etkili olmak doğru işi yapmakla, verimli olmak ise işi doğru yapmakla ilgilidir.

        Yeniden Kınalızade’nin erdem tanımına dönüp tersine bir okuma yapalım. Eşyayı layığı ile bilmemek ya akıldışıdır ya da bilgisizlik; ef’ali layığı ile yapmamak ise ahlakdışı.

        Zirvenin özeti, iyi iş ve yönetimin, “doğru işi doğru yapmakla” ilgili olduğu ve bunun da akıl, bilgi ve ahlakla gerçekleşebileceğidir.

        Bu tanımı siyaset üzerinden açıklayacak olursak: Doğru siyaset akılla seçiliyor, siyaseti doğru yapmak bilgiyle, halk ve Hakk nezdinde meşru olması ise ahlakla mümkün oluyor.

        Doğru siyaset yapmayanlar, siyaseti doğru yapamayanlar ve yaptıkları siyasette Hakk’ın ve halkın onayını alamayanlar için eksik olanı bulmak size kalıyor.

        Diğer Yazılar