Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        -PARTİSİNİ ve kendisini merkez sağa konumlandırıyor, muhafazakârlardan oy alacağını söylüyor. CHP’nin merkez sağa yakın seçmeninin kendisine kaydığını belirtiyor. Ama özellikle dip dalgadan, sürpriz yapmaktan bahsetmiyor gibi. Çünkü aslında hiç sağcı bir aday gibi konuşmuyor.

        - Geçen akşam çıktığı “Teke Tek”te bir kere ülkücülükten bahsetti, o da üçüncü bir tekil şahısla ilgili. Özellikle milliyetçiliğinin altını çizmiyor gibi. Zaten Devlet Bahçeli’den o kadar olumsuz bahsediyor ki bir dönem MHP’li olduğuna inanmak bile mümkün değil adeta. Hiç kimseyi ürkütmeyecek şekilde merkezde duruyor.

        - Otel paralarını kendisi veriyor, mitinglere tarifeli uçaklarla gidiyor, ses sisteminin ucuz olduğunu anlatıyor. Partisini imece usulü kurmuş, hatta genel merkezi bile kirada... Eskiden bakanlık yaptığı için toplam dört korumayla geziyor, o kadar. Adeta İskandinav ülkelerindeki bir sosyal demokrat portresi ya da “Ecevit tipi liderlik” değil mi bu?

        - En büyük vaadi fakirlikle ilgili. Kredi kartı borçlarının silinmesinden bahsediyor, dar gelirlilere ucuza kira verir gibi ev sahibi olma imkânı sunuyor. Sık sık tasarruf vurgusu yapıyor, devletin israfından yakınıyor. Birkaç sene önce Avrupa solunda yükselen “tasarruf” mesajını sahiplenmiş gibi... Klasik siyasi kavramlara göre bu gibi konular hep solun gündeminde olmuştu, sağcı bir adayın sahiplenmesi şaşırtıcı.

        - Özellikle Susurluk geçmişine mesafe koyması, İçişleri Bakanlığı’nın sadece sekiz ay sürdüğünü vurgulaması ve derin devletle hiçbir işi olmadığı mesajını vermesi dikkat çekici. Ama bunu da altını çok kalın çizerek yapmıyor. Bir yandan sağ tabanı ürkütmemek, ama bir yandan da Susurluk yüzünden kendisine mesafeli bakanların önyargılarını kırmak ister gibi. Bu çok ince çizgi ne kadar ikna edici olabilir?

        - Selahattin Demirtaş’tan sempatiyle söz etti. Acaba ikinci tura kalırsa Kürt oylarını kendisine çekecek bir hamle yapabilir mi? Doğrusu, her şeyin birbirine karıştığı, siyasette bütün ezberlerin bozulduğu bir seçim ortamında her şey mümkün. Yılmaz Özdil HDP’ye oy veriyorsa, HDP’liler de Meral Akşener’e oy verir mi?

        ***********

        BU EKİBİ MERAK EDİYORUM

        MERAL Akşener seçilirse yurtdışında yetişmiş, iş tecrübesi olan bir genç ekiple çalışacağını söylüyor ama adlarını vermiyor. Doğrusu, çok Amerikalı bir seçim kampanyası yönetiyor ama fena halde de yerlileştirmiş bazı unsurları.

        İYİ Parti’nin sosyal medya hesabı, Google ilanları son yıllarda siyasette gördüğümüz en yaratıcı kampanya; hakkını verelim. Dahası, tülbent diye bir simge yarattı... Obama’nın sosyal medyayı kullanması, gençlere ulaşması gibi bir strateji.

        Kıyafeti bile başlı başına üzerinde düşünülmüş. Cem Uzan’ın beyaz, Bülent Ecevit’in mavi gömlekleri misali kendisine bir siyasi üniforma buldu Akşener. Böylece kadınların kıyafetleriyle yargılanma ihtimalini otomatikman engelliyor. Kırmızı-beyaz takımı Müşerref Akay’ın “Türkiyem” kostümü gibi absürt de değil, Hillary Clinton’ın kendisiyle özdeşleşen pantolon takımlarına benziyor.

        Bütün bunlar mutlaka bir ekip işi olmalı. İster istemez merak ediyorum, Akşener’in bahsettiği ve yurtdışından gelen genç ekip mi ona bir strateji çizdi ve o da Türkiye’deki siyasetçilerin aksine “laf dinlemeyi” tercih etti?

        ÇOK KONTROLLÜ

        Doğrusu, siyasetçi için de star için de Türkiye ile ABD’nin farkı vitrindeki figürlerin laf dinlemesidir. Bizdeki starlar her şeyi kendilerinin bildiğini düşündüklerinden etraflarındaki insanların fikirlerine pek kıymet vermezler, o yüzden ya kendilerini tekrar ederler ya da ömürleri kısa olur. Amerikan siyasileri ve hatta popüler kültür figürleri ise kendilerinden daha zeki insanlardan bir ekip kurar, adeta onlara teslim olur, son karar verici kendileri olsa da başarının bir ekip işi olduğunu kabul ederek yola çıkarlar.

        O yüzden şu ana kadar kampanyasını çok dikkatli yürüten, neredeyse hiç hata yapmayan, gereksiz tartışmalara girmeyen Meral Akşener de kendi kendine hareket ediyor olamaz. Hele hele Türkiye’de hiçbir siyasetçi bu kadar kontrollü olamaz, ama Akşener neredeyse Hillary Clinton gibi konumlandırılmış.

        Doğrusu, Türkiye’yi çok iyi tanıyan ama yurtdışında yetişmiş, dünyada gördüklerini Türkiye’ye uygulayacak çok kuvvetli beyinler var. Eğer Akşener böyle bir ekip kurduysa bu bile başlı başına bir liderlik başarısı.

        Tabii asıl mesele bütün bunların sandıkta karşılığı olup olmayacağı...

        Türk seçmeni beğenir, alkışlar, izlenme rekorları kırdırır ama mührü basmak üzereyken kafasından geçeni hiç kimse bilemez. Bu yüzden Türkiye’de de anketler yanıltıcı olur.

        ***********

        THY NE YAPACAK?

        HOLLYWOOD’daki taciz skandallarından son nasibini alan Morgan Freeman oldu. CNN muhabiri kendisine sarkıntılık ettiği gerekçesiyle Freeman’ı suçladı, Freeman ise kendini savundu. Hollywood’un en babacan figürlerinden olan bu dev oyuncu şimdilik krizi asgari hasarla sürdürüyor gibi. Henüz kariyeri bitmedi, hatta film çekmeye devam ediyor.

        REKLAM İPTAL

        Ama VISA hemen onunla olan reklam anlaşmasına ara verdi. Firmaların skandallara adı karışan isimlerle ilişkilerini kesmesi yeni değil. Öyle ki skandal patlayınca bu şirketler kimin haklı kimin haksız olduğunu umursamadan hemen adı karışanın ipini çekiyor. Yıllardır VISA reklamlarında oynayan Morgan Freeman’ın sonu bu oldu.

        Freeman aynı zamanda Türk Hava Yolları’nın da reklam yüzlerinden biri. Uçaklarda kalkışta çay içerken bizi gökyüzüne uğurluyor. Bu reklamlar yayınlanacak mı yayınlanmayacak mı? Ortada ödenmiş bir dolu da para var. THY yönetimini zor bir karar bekliyor.

        Diğer Yazılar