Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ABD Başkanı Donald Trump, “Suriye’den çok yakında çekileceğiz” dediğinde ciddiye alınmadığını fark etmiş olmalı ki sözlerini tekrarlama gereği duydu. Fakat bu seferki konuşmasında “Suudi Arabistan, Suriye’den çekilme konusunda vereceğimiz kararla çok yakından ilgili. Ben de dedim ki: Eğer bizim Suriye’de kalmamızı istiyorsanız parasını ödemeniz gerekecek” diyerek, çekilmenin alınmış karardan ziyade pazarlığa dayalı bir husus olduğunu göstermiş oldu.

        Belli ki Trump, ordusunun Suriye’deki rolünü “paralı askerliğe” indirgeme pespayeliğinden rahatsız olmuyor. Bununla birlikte Trump tarafından söylenmiş olması da bu pespayeliğin altında yatan gerçeğin analize muhtaç olmadığı anlamına gelmiyor.

        Trump’ın itirafı, ABD’nin Suriye’ye müdahalesinin başından beri Suudi Arabistan liderliğindeki Körfez cephesi tarafından teşvik edildiğini kanıtlıyor. Sadece Suriye’de değil Arap Baharı sonrası bölgeyi esir alan kaosun büyümesinde de bu cephenin büyük rolü bulunuyor.

        Bu cephenin Suriye’deki rolü de yeni değil aslında. Eski Başkan Barack Obama Suriye’ye yönelik müdahale için Kongre’den onay almaya çalışırken de aynı kirli çamaşırlar bir kez daha ortaya saçılmıştı. Senatonun Dış İlişkiler Komitesi’nde 2013’ün eylül ayında bir toplantı yapılmıştı. Cumhuriyetçi Senatör Ileane Ros-Lehtinen de bu toplantıda dönemin Dışişleri Bakanı John Kerry’ye “Suriye’ye askeri müdahalenin masrafları nasıl karşılanacak?” sorusunu yöneltmiş ve şu cevabı almıştı: “Bazı Arap ülkeleri, ABD’nin bütün işi üstlenmesi durumunda tüm masrafları karşılayacaklarını söylediler...”

        Kerry’nin bu itirafı yapmasından kısa bir süre sonra ABD’nin YPG’yle kol kola girerek Türkiye sınırında kendisine adeta bir güvenli bölge kurmaya başladığını, bugünden bakınca artık çok daha net şekilde görebiliyoruz.

        PKK’YA DESTEK

        Körfez cephesindeki ülkeler ise bu itirafın ardından silah alımı adı altında yapılan anlaşmalarla ABD’ye yüz milyarlarca dolar aktardılar. Başka bir önemli hadise de Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın açıkladığı, Kızıldeniz kıyısında NEOM adında bir megakent inşa etme projesiydi. 500 milyar dolarlık fon ayrılan NEOM’un yapımı için geçen ay 13 Amerikan şirketine Suudi Arabistan Genel Yatırım Kurumu tarafından iş lisansı verildi.

        Anlayacağınız, manzara Trump’ın çekilmemek için öne sürdüğü faturanın zaten ödenmekte olduğuna işaret ediyor. ABD’nin Suriye’deki askeri faaliyetleri Körfez tarafından ziyadesiyle finanse ediliyor.

        Hal böyleyken Trump ne diye şimdi asker çekeceğini söyleyerek meseleyi deştikçe deşiyor, buna kafa yormak gerekiyor. Sünni Arap dünyasına liderlik etme iddiasıyla ön plana çıkan/çıkarılan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Suriye’de de etkin rol oynadığının herkes tarafından açıkça bilinmesini arzuluyor olabilir mi mesela? Ya da Suudi Arabistan, Yemen’den sonra Suriye’de de somut bir askeri varlık göstermek istiyor olabilir mi?

        Bu noktada Suudi Arabistan’ın Körfez’den sorumlu bakanı Thamer el-Şaban’ın, eylül ayında ABD Başkanı’nın DEAŞ’la Mücadele Temsilcisi Brett McGurk’la Rakka’yı ziyaret ettiğini de size hatırlatmam gerekiyor. Bu ziyaret Suudi Arabistan’ın Suriye sahnesinde arz-ı endam etmesi ve SDG’yle aynı kareye girmesi açısından bir ilkti. Suudi bakan, Rakka’da katıldığı toplantıda SDG danışmanı Amed Sido’ya bölgenin yeniden inşasına destek vereceklerini söylemişti. Rakka’da başka neler konuşulduğunu henüz bilmiyoruz tabii... Ama Trump’ın “Suriye’de olmamız Suudi Arabistan’la yakından ilgili” şeklindeki sözleri, ABD’nin zaten Suudi Arabistan istediği için Suriye’de PKK’ya destek verdiği anlamına gelmiyor mu sizce de?

        Netice-i kelam; şimdilerde büyük bir iştah ve heyecanla “ılımlı İslam”ın lideri olma yönünde iddialı mesajlar veren Veliaht Prens Selman’la, kendisini dünyaya “Ortadoğu’nun yegâne seküler gücü” olarak pazarlayan SDG arasındaki ilişki dikkatle izlenmeye değer gibi görünüyor.

        Diğer Yazılar