Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BAZI kadınları bazı erkeklerin yanından çekip alasım var. Herkes birbirine pek yakıştırmışken hem de. Kim o kadınlar? Çoğunu tanımam etmem ama uzaktan uzağa “doğru dürüst” olarak bellediğim, akıllı, sempatik, başarılı bulduğum, en önemlisi ilişkilerine “Azıcık takılır çeker giderim” düşüncesiyle başlamadığına inandığım kadınlar. Peki erkekler kim? Onlara “çentikçi” diyorum ben. Daima en güzel kadınların peşinde... Bir nevi “koleksiyoner”... Tek bir amacı var onların: “En güzel kadınlarla birlikte olmak ve bununla anılmak.” Gece yatağa yattıklarında “Kim kaldı” diye düşündüklerinden ve sabah bir “hedef”le uyandıklarından eminim. O erkeklerin gizli ilişkisi olmaz pek... Bu iyi bir şey gibi görünse de onlarınki “sevgisine, sevgilisine aslanlar gibi sahip çıkmak”tan ziyade “amaca hizmet”tir. Nedir amaç? “Göstermek.”

        Bakarsınız kadının da erkeğin de gözleri ışıl ışıldır. Fakat erkeğinki “zaferin ışıltısı”dır. Bir “çentik” daha atmıştır, mutluluğuna diyecek yoktur. İşte bu erkeklerin yanından almak isterim kadınları. Erkekle aynı kafada olanları değil... Kurtarmak istediklerim “çok sevildiğini zanneden”, hayatının erkeğini bulduğuna inanan, “uzun bir yol”a çıktığını düşünen kadınlar. Şimdi diyeceksiniz ki; o kadınlar erkeğin “onyüzmilyon güzel”i geride bırakmasını anlamlandırmaktan, gözündeki ışığın gerçek kaynağını anlamaktan aciz mi? Vallahi hepimiz geçtik o günlerden; insanın bu konularda acz içine düşmesi pek de zor değil. “Sana ne!” de diyebilirsiniz ama demeyin. Çünkü bana sorarsanız bu da erkeğin kadına bir türlü “şiddet”idir, dolayısıyla üstüne konuşulabilir. Şiddet olduğuna katılmayanlaraysa “Kadın sonunda yara alıyor mu almıyor mu?” diye sormak isterim. Her kesim kadının ezilişi başka başka.

        Bir dinleyen bulmuşken

        AHU Yağtu’nun babası... O aslında bütün ana-babaların yaptığını yapıyor. Ana-babalara “bi dinleyen” olsun yeter ki. Anlatmaya doymazlar. Özellikle ana-babalığın ilk yıllarında. Bir de işte yaşlılıkta, dünyalar küçüldüğünde. Bu dönemde “bizim damat”, bizim gelin de girer işin içine... Dediğim gibi, sıkıntı dinleyici bulmaktır. Çünkü herkes kendininkini anlatmak ister, başkasınınkini dinlemeye hevesli değildir. Ahu Yağtu’nun babası hazır “bir değil bin dinleyen” bulmuşken anlatacaktır. Olay normal seyrinde yani. Hem daha bu bir şey değil. Ana-babalar esas torun olduğunda “tavan” yaparlar. Beş dakika mola verdikleri görülmüş şey değildir. Yani bana sorarsanız Neşet Yağtu nereye, kime anlattığının pek farkında değil. O sadece babalığını yapıyor. Tek fark, bu konuda anneler ön plandadır her zaman fakat burada “üveylik” söz konusu olduğundan herhalde, ağırlık babaya düşmüş.

        MIŞ-MUŞ

        Kültür Bakanlığı’nın desteğiyle kurulan Anadolu Filarmoni Orkestrası köy köy konser veriyormuş.

        Konserin tanıtım sloganı: “Böyle zulüm görmediniz!”

        Erbakan’ın kızı “Benden mal kaçırdılar” iddiasıyla iki kardeşine dava açmış.

        Aile içi 28 Şubat!

        Diğer Yazılar