Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Yarın Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de tarihi bir tören düzenlenecek. Öyle laf olsun diye değil! Gerçekten tarihe not düşecek bir vesileyle...Karabağ’ın işgalden kurtuluşu (7 il ve Şuşa şehri) münasebetiyle Azerbaycan ve Türkiye, geniş katılımlı bir törenle dünyaya mesaj vermiş olacaklar.

        Öyle ki; 1990’lı yılları yaşayanlar Azerbaycan topraklarının nasıl işgal edildiğini, tankların ve bombaların masum insanları nasıl hedef aldığını, yaşanan Hocalı soykırımını hatırlarlar.

        Aradan geçen yaklaşık 30 yılda Azerbaycan’ın diplomasi çabaları sonuç vermedi ve uluslararası pek çok kuruluş işgalciler lehinde tavrını sürdürdü.

        Ancak bu süreçte Türkiye-Azerbaycan ilişkileri hızla ilerledi. Ekonomik ve siyasi ilişkiler askeri anlamda da neticeler meydana getirdi. Türkiye’nin SİHA teknolojisinde katettiği mesafe Azerbaycan’ın saha üstünlüğünü perçinledi. Ve uzun yıllardır kendi topraklarını özgürleştirmek için hazırlanan Azerbaycan halkı, ordusu ile bütünleşti.

        Bu tablo karşısında tutarsız ve anlaşmadan uzak Ermenistan yönetiminin sonuç alması imkansızdı. Eğer Rusya devreye girmemiş olsaydı, Hankenti'ni de kaybedeceklerini kendileri ifade ediyorlar.

        REKLAM

        Bununla birlikte Azerbaycan, Türkiye’nin de desteği ile Kafkasya’da geri döndürülmesi güç olan bir stratejik kapıyı aralamıştır. Şüphesiz bu uğurda verilen şehitler, karşı karşıya olunan güç mücadelesinin de vahametini ortaya koymaktadır.

        Ve aslında günyüzüne çıkan bir başka gelişme, Türkiye-Azerbaycan bütünleşmesinin Türk Dünyasında adeta bir dirilişin, bir yeni sıçramanın temellerini atmış olmasıdır. Bugün çok fark edilmeyebilir ama orta vadede anlaşılacaktır.

        İşte dün Bakü sokaklarında Türkiye’den kutlamalara giden Mehmetçiğin tek bir ağızdan “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” haykırışlarını dinledik. Kısa sürede sosyal medyada milyonlara ulaştı. Ardından Azerbaycan ordusunun yürüyüşünde “Her şey vatan için” sloganlarıyla karşılaştık. Ve bu görüntülerde bir askerin Bozkurt işaretiyle verdiği mesajı beni hep heyecanlandıran bir ihtimale işaret eder gibiydi.

        Nihal Atsız'ın "Bozkurtların Dirilişi" adlı eseri bir döneme mührünü vurmuştur. Osman Sınav'la bir Türkistan ziyaretimizde en büyük hayalinin bu romanı beyaz perdeye aktarmak olduğunu ifade etmişti. Rahmetli babam da buna bir başka önem verir, ilk fırsatta okumamızı isterdi. Okuduğumda anlamıştım ki; vurgulanmak istenen şey, sadece cephe savaşında değil her anlamda mücadeleye hazırlanmak ve hep hazır olmaktı. Türk tarihindeki başarılar da bu dirilişe benziyordu. Önemli bir başka husus da Bozkurt kavramının siyasi tüm değerlendirmelerin dışında ve ötesinde tarihsel anlamda konumlandığı yerdir. Bu sembolün Bakü'de, Afrin'de, Kırım'da, Kıbrıs'ta ve Büyük Bozkır'da ortaklaştıran yanı, zaman ve mekanın ötesinde bir anlam içermesiydi.

        Şimdi tarih Türk Dünyası'nın karşısına yeni bir fırsat sunuyor. Hem de bir özgürlük mücadelesi eşliğinde...Bunun üstüne koyarak geleceğe taşıyabilmek için birleştirici, akılcı, inşa edici ve demokrasiyi kucaklayıcı olmak zamanıdır.

        Diğer Yazılar