Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bir ülkenin kullandığı dil o ülke insanlarının olaylara bakışını, anlam dünyasını ve değerlerini derinden etkiler. Özellikle alfabe farklılığı iletişim dilindeki ortaklaşma açısından ciddi bir bariyerdir. Son dönemde Türk Dünyasındaki gelişmelerin önemli yönlerinden biri de yaklaşık 70 yıl kullanılan Kiril Alfabesinin terk edilerek peş peşe gelen Latin alfabesine geçme kararlarıdır.

        Kazakistan’dan sonra bu kez de bölgenin parlayan yıldızı Özbekistan Latin alfabesine geçme kararı aldı. Aslında Özbekistan'da bu konuda atılan adımlar daha eski. Bu kez 1993'te başlatılan süreçte nihai noktaya gidiliyor.Azerbaycan ve Türkmenistan’ın daha önce bu süreci başlattığı hatırlanacak olursa sadece Kırgızistan bu sürece resmi olarak girmemiş gözüküyor. Meseleye teknik açıdan bakıldığında uzmanlar, alfabelerdeki farklılığın er ya da geç olması gereken noktaya taşınacağını ifade ediyorlar.

        Özbekistan Cumhurbaşkanı Mirziyoyev’in kararnamesinin ardından Adalet Bakanlığı yol haritasını ilgili kurumlara gönderdi.

        Karara göre 1 Ocak 2023 tarihinden itibaren ülkedeki tüm kurum ve kuruluşların faaliyetleri ve resmi yazışmaları Latin alfabesinde yapılacak. Ayrıca ülkedeki tüm basın/yayın organları, elektronik medya, haber siteleri, matbaalar ve yayınevleri de Latin alfabesini kullanacak. Belirtilen tarih itibari ile kimlik belgeleri, yabancıların ikamet izinleri ve ikamet belgeleri, antetli kağıtlar Latin alfabesinde hazırlanacak, ayrıca tüm cadde ve kurum isimleri, afiş ve tabelalar, ilanlar Latin alfabesinde hazırlanacak.

        REKLAM

        Bu hedefe ulaşabilmek için, Özbek dilinin Latin alfabesindeki yeni yazım kuralları duyurulacak. Şimdiden bu konuda adımlar atılmaya başlandı. Örneğin Türkiye’deki büyükelçilik yazışmalarını Latin alfabesinden yazmayı planlıyor.

        Özbekistan, SSCB’nin dağılmasının ardından 1993 yılında Latin alfabesine ilk geçiş çalışmalarını başlattı. Ancak Kiril alfabesi yaygın olarak kullanılmaya devam ediyor. Bu sürede alfabe konusundaki bazı denemeler 2019 yılında yeni bir alfabe taslağı olarak ortaya çıktı. Halen Özbekistan'da devlet kurumlarında resmi yazışmalar Kiril alfabesi ile yapılırken okullarda genel olarak Latin alfabesi ile Özbekçe eğitim veriliyor. Şimdi daha önemlisi Kazakistan (yenilenmiş hali) ve Türkiye'nin alfabesi işe uyumlaşmanın sağlanmasıdır.

        Elbette bunun bir süreç halinde gerçekleşmesi beklenmelidir. Çeşitli siyasal ve sosyal sebeplerle belirli aralıklarla akamete uğraması ve hedeflenen tarihin uzaması mümkündür. Çünkü politik yönüyle farklı ülkelerin dikkatini çekmektedir. Daha Bağımsızlığın o ilk yıllarında The New York Times’ın 5 Eylül 1993 tarihli nüshasında şöyle yazmaktaydı: “Türkmenistan ve Azerbaycan halihazırda Latin alfabesine geçerken, Özbekistan, Türkiye'de kullanılan alfabeye benzeyen bir alfabe kararı alan üçüncü Türkçe konuşan eski Sovyet cumhuriyetidir.”

        Bugün dünyadaki bilinen askeri, siyasi ve ekonomik ortaklıklar salgınla birlikte ciddi bir sınavdan geçmektedir. Türkiye ve Azerbaycan’ın Kafkasya’da kurduğu yeni denklem aynı zamanda Hazar ve Orta Asya coğrafyasını etkilemektedir. Enerji, ulaşım, turizm derken çok sayıda sektör potansiyel imkanlarını güncellemektedir. Tedarik zincirlerindeki değişme ihtimali ise Çin’den Avrupa’ya uzanan geniş bir güzergahta Türk Dünyasının işbirliğini somutlaştırmaktadır.

        Bu bakımdan söz konusu ülkelerin ortak/benzer bir alfabeyle kavuşması sadece halkların yakınlaşmasını sağlayamayacak aynı zamanda bahsettiğim bu işbirliği imkanlarını olumlu ya da olumsuz daha hızlı neticelendirecektir.

        Türkiye gerek Türk Dil Kurumu gerekse Türk Konseyi ve Türk Akademisi aracılığıyla tecrübesini ilgili ülkelerle paylaşmalı ve hızla ortak bir çalışma grubu oluşturulmalıdır.

        Diyaliz teknikerlerinin Bakan Koca'ya mesajı...

        Diyaliz teknikerlerinin Bakan Koca'ya mesajı...
        0:00 / 0:00

        Salgınla mücadele sürecinde sağlık çalışanlarının farklı sorunları gündeme geliyor. Özellikle kadroların doğru dağılımı ve optimal kullanımı oldukça önemli. Bu aslında Türkiye'deki işsizlik sorununun da yapısal boyutlarından biri. Zira farklı bölümlerden her yıl mezun olan yeni adaylarla yığılmalar giderek artıyor.

        Bu alanlardan biri de diyaliz teknikerleri... Yaşadıkları istihdam sorununu dile getirmeye çalışıyorlar. Bu konuda bir video bile hazırlamışlar. Özellikle Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın "İstihdam sorununu çözüyoruz ve Diyaliz ünitelerinde sadece diyaliz teknikleriyle hizmet vermeyi hedefliyoruz." şeklindeki açıklamasıyla umutlanmışlar. Ancak hala tekniker olmayan personelin kendi kısımlarında çalıştırılmaya devam ettiğini ileri sürüyorlar. En büyük istekleri sertifikasız personeller yerine bu konuda eğitim alan diyaliz teknikerlerinin çalıştırılması. Hemşirelerin de üzerine binen yük göz ardı edilemez. Onların da sorunları, beklentileri var.

        Belirtiklerine göre son yapılan sağlık personeli alımında diyaliz teknikerlerine ayrılan kontenjan sadece 20...

        Sorunun çözülebilmesi için ilgili yönetmelikte değişiklik yapılmasını öneriyorlar. Buna göre hastanedeki ilave 3 cihaz için en az bir tekniker şeklinde değişmesi durumunda hem istihdam sayısının artacağını hem de diyaliz ünitesindeki tedavinin devamlılığının sağlanacağını vurguluyorlar. Bir de tabi işleyişe bağlı ek bir eğitim meselesi de gündeme gelebilir.

        Umarım en kısa zamanda sorunun çözümüne yönelik adımlar atılır.

        Diğer Yazılar