Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Türkiye iç ve dış politikada önemli kırılma noktalarıyla karşı karşıya. Bunlardan biri de ABD ve NATO güçlerinin çekilmesi sonrasında Türkiye’nin Afganistan’da kalıp kalmayacağı ya da nasıl kalacağı meselesidir! Zira meydana getirdiği risklerle uzun yılları etkileyecek bir muhtevaya sahip...

        Anlaşılıyor ki; bu ihtimal ABD ile ilişkilerin seyrinde yakıt ikmali için bir istasyon olarak düşünülüyor! Ve adım adım yaklaşıyor. Ancak Türkiye’nin ne şekilde ve hangi koşullarda bu işe girişeceği henüz belirsizliğini koruyor.

        Son açıklamalardan yola çıkarak Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı'nın güvenliğini sağlamak ve işletmek detayı öne çıkıyor. Önümüzdeki günlerde bu konudaki detayları konuşmak üzere ABD'den resmî bir heyetin geleceği duyuruldu.

        Bu noktada bile ciddi tehlikeler var ve tüm yönleriyle irdelenmelidir.

        Çünkü Afganistan denildiğinde birbiriyle ilişkili pek çok tehdidi bir arada düşünmek gerek.

        Afganistan, Orta ve Güney Asya ile Pakistan, İran, Hindistan ve hatta Çin’in ortasında önemli bir kilit noktası. Ticaret ve enerji koridorlarının geçiş hattı. İpekyolu için kritik bir öneme sahip. Zengin yeraltı kaynaklarını barındırıyor. Tarihte İngiltere ile Rusya arasındaki Büyük Oyunun sahnelendiği yer. Asıl önemlisi mutlak galibin çıkmadığı bir coğrafya… Önce SSCB’nin işgali, ardından 11 Eylül ve ABD'nin işgali ile kaybeden ise Afgan halkı oldu. On binlerce insan, kaybolan nesiller ve yüz milyarlarca dolar…

        Küresel ve bölgesel güçlerin mücadele alanı, radikal/terör örgütlerinin odağı, iç çatışma/düzensizlik, insan hareketliliği/göç potansiyeli, uyuşturucu trafiği, sınır problemleri vb başlıklar silahlı mücadele söz konusu olduğunda Afganistan coğrafyasını adeta bir bataklığa dönüştürmekte…

        2001’den itibaren bakıldığında ABD açısından bir askeri zaferden bahsetmek mümkün olmadığı gibi Taliban süreç içerisinde gücünü artırdı ve ülkenin kuzey kısmını da kontrol etme aşamasına geldi.

        Hal böyle olunca en büyük soru işareti de bugüne kadar eğitim ve lojistik destek amaçlı orada bulunan Türk askerinin çatışan unsurlarla karşı karşıya gelip gelmeyeceğidir?

        Buna benzer bir tartışma 2008 yılında da olmuştu. O dönem Dışişleri Bakanı Ali Babacan’dı. Türkiye’nin Afganistan’da Uluslararası Güvenlik ve Destek Gücü (ISAF) kapsamında askerleri vardı. ISAF’ın dışında Taliban ile çatışan NATO unsurları da ülkede bulunuyordu. O dönem ABD istemesine karşın TSK muharip güç gönderilmesine karşı olduklarını açıklamıştı. Bugüne kadar da bu şekilde Afganistan’a katkı sunuldu. Teknik yardım konusuna girmiyorum bile… O konuda Türkiye kendi ölçeğinde Afganistan özelinde en başarılı ülkedir.

        Öte yandan olumlu bir gündem maddesi olarak masada tutulan bu konunun karşıdaki muhataplarımızda hangi adımlara sebep olacağıdır? Örneğin Suriye’nin Kuzeyi, YPG, F35, yaptırımlar vb konularda nasıl bir değişimin gerçekleşebileceğidir. Doğrusu bunun bir beklentiden öteye gitmesi mümkün gözükmüyor.

        Buradan hareketle şu tespitler yapılabilir. Birincisi Türkiye zaten birkaç yıldır NATO kapsamında Kabil Havalimanının İşletilmesinde yer almaktadır. İkincisi NATO çekileceğine göre bu kez Türkiye'nin bu çatı altında değil de tek başına ya da bazı ülkelerle ortaklaşa bu görevi sürdürmesi istenmektedir. İşte dikkatle irdelenmesi gereken yer burasıdır. Mesele sadece Kabil havalimanının güvenliği ise Taliban ile sadece bu ölçekte kalacak bir anlaşmaya varılamaz mıydı?

        O halde çekilmenin tamamlanması durumunda Türkiye ikili bir anlaşma ile orada bulunabilecektir. Bu sağlansa bile asıl önemlisi, hem sahada çatışmadan uzak bir güç olarak hem de Taliban'ın karşı çıkışına rağmen hedeflenen misyonun nasıl icra edilebileceğidir. Bunun riskleri her açıdan irdelenmeli ve sorgulanmalıdır...

        Yarın: Kuzeydeki Türkler ve neden Pakistan-Macaristan?

        Diğer Yazılar