Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Atatürk, Leon Caetani’nin “İslam tarihi” adlı eserini okurken mavi kalemle altını çizdiği ve yanına da iki çarpı işareti koyduğu mühim bir sözü var: “Tarih ilerisini göremeyenler için merhametsizdir!”

        Bir başka yönüyle bakıldığında tarih aslında liderlik katı boş ve atıl kalan milletlere karşı acımasızdır.

        Öyle ki liderlik konusu yönetim biliminin taşıyıcı kolanlarından biridir. Yönetimin bilimleşme döneminden önce de varlığı bilinen en temel faaliyet ve özellikler bütünüdür.

        Liderlik basit anlamda “belirli bir davranışa sevk edebilme gücü ve yeteneği” şeklinde tanımlanırsa sadece devleti yönetenleri değil irili ufaklı örgütleri ya da bir araya gelmiş insanları bir davranışa yöneltebilme gücünü ifade eder. Bu genişliği sebebiyle kavramın bilimsel alanda irdelenmeye başlandığı 20. Yüzyılda 5000’den fazla çalışma yapılmıştır.

        Bu çalışmaların öncelikle kişinin özelliklerine sonra davranışlarına ardından koşullara odaklandığı ve son yıllarda da çağdaş bir takım teorilerle sentezlendiği görülür. Tarihteki büyük adamları ve onların biyografilerini temel alan kimi çalışmalar liderlik konusunda birtakım bulgular ortaya koymaktadır. (Bkz. "Büyük Bozkırın Yükselişi: Nazarbayev Liderliği")

        Böyle bakıldığında şüphesiz Mustafa Kemal Atatürk tarihin ortaya çıkardığı, Türk milletinin yetiştirdiği en büyük liderlerden biridir. Atatürk’ün liderlik yönü hakkında yapılan çalışmalara bakıldığında genellikle niteliksel olanları dikkat çeker. Olaylar, söylemler ve aktarımlarla oluşan bir genel çerçeve dışında dünyadaki başka liderlerle olan karşılaştırmalar da bu eserlerde yer alır.

        Bunlardan birisi de Prof. Dr. Hikmet Özdemir’in kaleme aldığı “Atatürk’ün Liderlik Sırları: Başarıya Giden Yol” adlı çalışmadır. Akıcı ve sade bir üslupla kaleme alınmış.

        Eser Atatürk’ün vizyoner yönünü tahlille başlıyor ve neticelerinin “Kemalizm mi?”, “Atatürkçü düşünce mi?” olarak irdelenmesi gerektiğine yönelik bir kavramsal tartışma yürütüyor.

        Doğrusu bu konuda esnek olunması, bir zorunlu çerçeveye sıkıştırılmaması ve zamanın/koşulların temel kıstas olarak irdelenmesi gerektiği kanaatindeyim.

        Atatürk’ün yaşam felsefesi olarak her türlü dogmaya karşı durduğunu hatırladığımızda bu düşünce daha da önem kazanmaktadır. Dolaysıyla onun fikir ve eserlerini bir ideolojik kalıp olarak geleceğe taşımak siyasallaşmayı da beraberinde getirmektedir.

        Bir örnek vermem gerekirse Atatürk’e ilişkin geçmişten günümüze pek çok siyasetçi tanımlamalar yapmaktadır.

        Ama bana kalırsa ona ilişkin en iyi tanım, Alparslan Türkeş’e ait olanıdır.

        “O Türk'e aşk, insan sevgisi ve bilimin önderliğine inançtır!”

        O halde kanaatimce böyle bir yerleşkede olduğu sürece Atatürk milletimiz açısından zamanı aşan bir üzdüşümüdür. Sağın ya da solun, kuzey ya da güneyin, mezhep ya da dinin ötesinde bu ülkenin her ferdi için bir ortaklaşma alanı ve bu alana gelindiğinde bir arada tutan çimentodur…

        Hikmet hocanın kitabında Atatürk’ün liderlik özellikleri onu başarıya götüren yol haritası olarak sıralanıyor. Fatih Rıfkı Atay’ın aktardığında göre bir Amerikalı gazeteci "işlerinizde nasıl başarılı oluyorsunuz?" diye sorduğunda Atatürk şu cevabı verir: “Ben bir işte nasıl başarılı olacağımı düşünmem. O işi başarmama neler engel olabilir diye düşünürüm. Engel ortadan kalktıktan sonra iş kendiliğinden olur.”

        Aslında burada çok güzel bir ayrıntı da ortaya çıkıyor. Liderlik engellerin aşılması becerisi olmasın sakın…

        Son olarak kitaptaki bir alıntıya yönelik çekincelerimi de eklemek isterim. O da Atatürk’ün 377 lider arasında birinci çıktığı Arnold Ludwing tarafından yapılan araştırma sonuçlarıdır. Evet Ludwing geliştirdiği ölçekte “vizyoner liderlik” çerçevesinden bahsetmektedir. Ancak çalışma bütünüyle incelendiğinde esasında Atatürk’e yönelik bir takım haksız, subjektif, akıl dışı yakıştırma ve eleştiri noktalarıyla irdelendiği görülmektedir. Yani bu çalışmanın bulguları Atatürk’ü makul ölçülerde bile açıklamaktan uzaktır.

        Diğer Yazılar