Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Suriye'de Türkmenler o ülkenin asili bir unsuru olarak 7.yüzyıldan itibaren kendisini göstermektedir. Ancak I.Dünya Savaşı sonrasında Mondros Ateşkes Anlaşması ile etkinlikleri azalmış ve Anadolu coğrafyası ile bağları zayıflamıştır.

        Bu kadim geçmişlerinin yanı sıra aynı zamanda Türk olmaları bilinçli şekilde asimilasyon tehdidiyle yüzleşmelerine sebep olmuştur.

        Suriye İç Savaşı ve Suriye Türkmenler (Ülkü G. Gündoğdu) adlı çalışmada bazı demografik bilgiler ortaya konuluyor. Suriye'de Türk dili konuşan insanların sayısı 1,5 milyon, buna ek olarak 2 milyon da Türk dilini unutmuş ve tamamen Araplaşmış bir nüfus vardı. En azından Türkmen nüfusunun 1.5 milyona yakın olduğunu söylemek mümkündür. 2011'deki iç savaşın ardından bunların %60'a yakınının Türkiye ve diğer komşu ülkelere göç ettikleri değerlendirilmektedir.

        Ve Türkmenler bu süreçte bir yandan rejim, bir yandan da PKK/PYD ve DEAŞ saldırılarının arasında kalmıştır.

        O halde şimdi önemli olan Türkmenlerin Suriye'de etkinleşmesini sağlamak ve göç etmiş insanların topraklarına dönüşünü gerçekleştirmektir.

        Bununla birlikte Türkmen milli kimliğinin ayakta tutulması, özellikle Halep, Humus gibi Türkmenlerin yoğun olduğu bölgelerde Türkmen varlığının korunması Türkiye’nin bir güvenlik sorunudur. Kaldı ki Suriye’nin iç savaş öncesinde en büyük nüfusa sahip 3 kitlesinden biri olan Türkmenlerin Suriye’de konumunu güçlendirmesi hem bir hakkın teslimi hem de Türkiye açısından stratejik nitelikli bir hamledir.

        REKLAM

        Sürece bakıldığında Türkiye iç savaşın ardından dikkatini daha çok Suriye’deki muhalefete vermiş, bu durum Suriye Türkmenlerinin özellikle temsil noktasında geri durumda kalmasına sebep olmuştur. Halihazırda Suriye Ulusal Koalisyonu (SDMK) üye sayısı 85 yada 83 olarak değişiyor. STM'nin etkin olduğu dönemde bile 9 kontenjanı varken bugün sadece 6 oy kullanabilen üyesi var.

        Oysa Türkiye’nin Suriye’deki politikalarını belirlerken ana eksenlerden biri Türkmenler olmalıdır.

        Bu noktada Suriye Türkmenlerinin önemli bir kuruluşu olan Suriye Türkmen Meclisi'ni (STM) gündeme getirmek gerekmektedir.

        İlk olarak 2012 yılında 1200 delege olarak “platform” adıyla toplanmış, 2013 yılında Meclis hüviyeti kazanmıştır. Bu toplantıya dönemin Başbakanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’da katılmıştır.

        STM, 2018 yılında Halep’in Çobanbey ilçesinde yeni bir ofis açmış ve faaliyetlerini Suriye içerisine taşıma kararlılığını ortaya koymuştur. Zaten Temmuz 2019’da yapılan tüzük değişikliği ile STM’nin yönetim merkezi Çobanbey’e taşınmıştır.

        Bu süreçte Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı harekatları gelmiş ve sivil siyasette etkinleşmeye çalışan Türkmenler Türkiye’nin kontrol ettiği alanlara kısmi olarak geri dönme fırsatı bulmuştur. 24 Kasım 2019’daki STM Genel Kuruluna Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz selim Kıran ve Kilis Valisi Recep Soytürk katılmıştır. Burada bir de milli marş kabul edilmiştir.

        Biz de o günlerde bu gelişmelerle heyecanlanmış detayları sizlerle paylaşmıştık.

        Fakat bu kongrenin ardından Türkmenlerin iç bütünlüğünü sarsan, fikir ayrılıklarını ve çıkar çatışmalarını körükleyen hadiseler yaşanmıştır. Gerek askeri gerekse siyasi olarak Türkmenler bölünmeye başlamış ve STM işlevini yapamaz hale gelmiştir. Mayıs 2020’de STM’nin son başkanı Vecihi Cuma istifa etmiş ve bu istifanın ardından STM’de faaliyetlerini noktalamıştır.

        REKLAM

        Yaklaşık 2 yıldır toplanamayan STM’nin ne bir başkanı ne de toplanabileceğini yönelik bir beklenti vardır.

        STM’yi başından bu yana destekleyen Türkiye, bu kuruluşu yeniden faaliyete geçirmeli ve hatta eskisinden daha işlevsel/dinamik hale getirmelidir.

        STM Uluslararası kimliğe kavuşmalı, örneğin Moskova'da, Cenevre'de temsilcilik açabilmelidir.

        Devletin ilgili kuruluşlarının ivedilikle STM’yi harekete geçirmesi şarttır.

        Değilse geç kalmış olacağız ve Türkmenler arasındaki ayrışma, moral kaybı ve göç tehlikesi giderek artacaktır.

        Diğer Yazılar