Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Rusya’nın işgalinin dördüncü günü biterken dün iki ülkenin Belarus sınırında görüşmeler yapması kararlaştırıldı. Bu kararın açıklanmasından dakikalar sonra Rusya Devlet Başkanı Putin “Nükleer caydırıcı güçleri alarma geçirdim” sözlerini sarf etti.

        Bu sözlerin muhatabı Ukrayna’dan daha çok NATO ve ABD idi. 2014 yılında güncellenen Rus Askeri Doktrini Devlet Başkanı Putin’e “devletin varlığının tehlikeye girmesi” tehlikesi karşısında tek başına bu kararı alma yetkisi veriyor. Üstelik tehdit olarak algılanan ülkenin nükleer silahlarla saldırması da gerekmiyor.

        Dünyayı topyekûn bir savaşa sokacak bu ihtimal aslında ilk aşamada Moskova’nın müzakere masasında elini güçlendirmeye yönelik bir hamle gibi duruyor. Putin görüşmelerin ardındaki güçlere de mesaj vererek kendi taleplerinin ağırlığını korumak istiyor. Ama gece alınan yaptırım kararları ile içeride sıkışmakta olan Putin son bir delilik yapabilir mi? Doğrusu bu ihtimal çok düşük de olsa var.

        Aynı dakikalarda konuşan Ukrayna Dışişleri Bakanı Kuleba ise “Önkoşulsuz müzakere talebiyle gelinmesi Ukrayna için başlıbaşına bir zaferdir.” dedi. Karşılıklı bu konumlanma bile tarafların taleplerinin makul bir noktaya varılmasının kolay olmayacağını gösteriyor. Evet Ukrayna ciddi bir direniş gösterdi ancak hala Rusya’nın saldırı kapasitesi hakkında temkinli olunmalı.

        Elbette savaşın daha da büyümesini önlemek için bir umut olarak bu trafiğin başlatılması önemli. Bu arada Batının Rusya’ya karşı ekonomik yaptırımları SWIFT ve Merkez Bankasının blokesi yoluyla yarın daha etkili bir boyuta taşınacak. Görüşme trafiği güçlerin tahkimi için bir araç olarak da görülebilir.

        Belarus sınırında başlayacak görüşmenin bir müzakere sürecine dönüşebilmesi ve ateşkes rejimini getirebilmesi için öncelikle karşılıklı olmazsa olmaz maddeler üzerinde bir uzlaşma alanı sağlanması gerekiyor. Kendi adıma çok iyimser değilim.

        Bu noktada Rusya açısından Ukrayna’nın NATO üyeliği stratejik konu olurken Donbas ve çevresine yönelik kazanımlar bunun için bir araç olarak masada yer alacaktır. Ukrayna ise bu aşamada Kırım’ın iadesi dahil daha önceki tüm taleplerini masaya koyabilir. NATO üyeliği konusunda bağlayıcı bir taahhüde girmek istemezken, toprak bütünlüğü ilkesi gereği Donbas’ta geri adım atılmasını, belki en azından Minsk anlaşması maddelerinin yeniden uyarlanmasını önceleyecektir.

        Putin Ukrayna'da beklemediği bir dirençle karşılaştı. Batının son adımları ise Putin'in iktidarını sarsacak bir süreci beraberinde getirebilir.

        Burada ilk etapta iki senaryo üzerinde durulabilir:

        Birinci senaryoda Rus tarafı Ukrayna’da Rusya ile barışık bir yeni hükümetin kurulması kaydıyla 24 Şubat öncesindeki duruma dönülmesini isteyebilir. Kiev'e gece daha fazla yüklenmeleri de bundan olabilir.

        İkinci senaryo mevcut yönetimin devamı söz konusu olduğunda (ki pek muhtemel böyle olacaktır) Ukrayna’nın deniz ile bağlantısını kesmeye yönelik bir toprak elde edilmesi beklenerek kendileri açısından optimal noktada ateşkese yol verebilirler. Yaptırımların etkisi ölçüsünde Kiev’den geri çekilebilirler.

        Gerçekten neticesini görebilmenin güçleştiği çok boyutlu bir savaşın içerisine girdi dünya… Fakat kesin olarak görünen o ki dünya artık yeni bir denge haline hazırlanıyor. ABD ve AB enerji arzı güvenliği konusunda da farklı bir yapılanmaya odaklanacaktır.

        Ve Türkiye bu süreci an az hasarla atlatabilmek için çok dikkatli olmak zorunda!

        Diğer Yazılar